Wednesday, September 16, 2009

itaatsizlik

tek başıma çıkıp dolaşabildiğim zamanlarda en güzel vakit geçirdiğim yerlerden biri kitapçılar. o gün girdiğim kitapçıda masa ve sandalyeler de vardı, raflar arasında dolaşırken gözüme çarpan kitapları toplayıp masalardan birine oturdum. erich fromm'un itaatsizlik üzerine adlı kitabı masaya getiridiğim yığının içindeydi. kitapları karıştırıp inceledikten sonra abartıp biraz da alıntı yapayım diye çantamdan bloknotu çıkardım. tabii her zamanki gibi kalemi unutmuştum. benimle aynı masada oturan bir anne oğul vardı o sırada. lise öğrencisi gibi görünen oğul etrafa, kelimenin tam manasıyla boş boş bakarken annesi önündeki kitabın bir sayfasını olduğu gibi çocuğun defterine yazmaktaydı. orda ödev yapılıyordu güya, kitaptan deftere olduğu gibi kopya, yazan da bari öğrenci olsa. çocukların, hele de erkek evlatların her işini üstlene üstlene, onları ne kadar budadığımızın, ne kadar işe yaramaz insanlar haline getirdiğimizin farkına bir gün varırız umarım. konu dışı ama çok merak ediyorum bu sadece bizim ülkemizde mi böyle yoksa dünyanın diğer yerlerinde de var mı bu eğilim? bizdekine eğilim demek zor tabi, basbaya yerleşik, kalıplaşmış bir durum ve sonuçları da ortada. herkes takkayı koysun önüne bi düşünsün artık. neyse nerde kalmıştık, bende kalem yoktu ve yeni açılmış bir adet yedek kurşun kalem kenardan bana bakıyordu. yedek kalemi anneden isteyip onun da yazıyor olmasının verdiği rahatlıkla kitaptan alıntıları yazmaya başladım.

bilinçsiz/bilinçli itaatsizliklerin aile, okullar & işyerleri gibi ortamlarda başıma ördüğü çorapları, yeterince itaatkar olmadığımı düşünen böyyüklerin bana yaşattıklarını düşündüğüm bir dönemdi, kitap iyi denk gelmişti. şimdi o gün kitaptan alıntıladığım birkaç cümleyi buraya da yazacağım, belki cem de bir gün okur. aceleyle ve gerginlikle notları alırken sayfa no.ları yazmamışım.

oxoxoxo

niçin insan itaat etmeye bu denli eğilimli ve itaatsiz olmak niçin kendisi için bu kadar güç? devletin, kilisenin ve kamuoyunun gücüne itaat ettiği sürece kişi kendini korunaklı ve güvende hisseder.

...

itaatsizlik için insanın yalnızlığa ve suça yönelik cesaretinin olması gerekir. ama cesaret de yeterli değildir. cesaretin kapasitesi de insanın gelişim düzeyine bağlıdır. bir güce karşı direnip ona "hayır" diyebilme cesareti, ancak insan anne kucağından ve baba hükmünden kurtulmuş, gelişimini tümüyle tamamlamış bir kişi olarak ortaya çıkmış, kendisi adına düşünebilme ve duyumsayabilme yetisine sahip olabilmişse olanaklıdır.bir insan güce karşı hayır demeyi öğrenip itaatsiz davranarak özgür olabilir, ancak... eğer kişi özgürlükten korkuyorsa, ne hayır demeye cüret edebilir ne de itaatsiz davranmaya cesaret edebilir.

...

güce karşı "hayır" diyebilmenin, itaatsiz davranmaya csaret etmenin bu denli zor oluşunun bir başka nedeni daha vardır. insanlık tarihi boyunca itaat bir erdem, itaatsizlik ise bir günah olarak tanımlanmıştır.

xoxoxo

cem,

sen büyüdüğünde itaatsiz sözcüğü tamamen tedavülden kalkmış olursa diye tdk gov.tr'den tanım:

Söz dinlemez, buyruk dinlemez, kendi başına buyruk olan (kimse).
bunun iyi bir şey olmadığını söyleyenlere kulak asma. itaatsiz olmak zordur yalnız.

ya düşününce hangisi zor? itaat etmek mi, itaatsiz olmak mı? benim için itaatkar olmak daha zor çünkü itaat etmenin külfeti çok: istemediğin, belki kabullenemediğin şeylere dayanmaya çalışarak yaşamak, katlanmak. mecburiyetten, belki de korkudan katlandıkça katlanır insan, uyumlu olayım, yalnız kalmayım diye...

istemediğin şeyleri yapmak uzun vadede yer bitirir seni ama istediğini yapmak için de kendini bilmen lazım. bir bildiğin olması lazım, herkes öyle sanıyor/yapıyor diye, in diye, trend diye ya da öylesi daha rahat diye tuzunu alıp her hıyara koşmaman, herkes ters yöne gidiyor olsa bile doğru bulduğun yolu izlemen lazım. bir bildiğin olması içinse, dinlenecekle çöpe atılacağı ayırt etmen ve içinden gelen sesi duyabilmen gerek. bütün bunları yapabilmek için anlamaya, öğrenmeye uğraş, gör, dinle, takip et, oku; öyle ot ot kafa tutarak olmaz. bunları sen doğmadan hatta olmadan bile önce sana söylemek istiyordum. bugüne kadar sabredebildim. aksakallı dede edalarındayım bugün, ne yapalım. konuşuruz belki sonra yine.

2/6/2006

5 comments:

yaban said...

"normal" olmak için itaat etmek şarttır.

kabul görmek için, dışlanmamak için, sürüye katılabilmek için, kurtlara yem olmamak için...

sardunya said...

Peki illa istemeden mi olur itaat? İsteyerek itaat edildiğinde nasıl hisseder insan? Mutluluk mu yoksa acaba isteyerek mi itaat ediyorumu mu sorgular durur?

Ne bileyim. Severek itaat edip mutlu olduğum çok olmuştur. İtaat edemediğim zaman da bildiğimi okurken gerçekten dik gittim demek ki yaptıklarımı hatırlıyorum hep. Uyamadıklarımı değil.


İtaat Yalınla gündemimizin bir numarası bu aralar. İyi geldi alıntıların.

yasemin said...

sardunya, isteyerek, severek yapılan şeye itaat diyemiyorum ben. itaat bence boyun eğme, bu da olumsuz bir anlam içeriyor. bir kuralı/sözü benimsemiş ve severek uygulamaya geçirmişsen orada bir mutabakat var, kuralı koyanla senin aranda, belki o yazılı bir kuraldı ve yazanın haberi bile yok senin mutabık olduğundan ama sonuçta bu mutabık olduğunuz gerçeğini değiştirmiyor.

bir örnek: cem'i okula 9-9.30 arası bırakmam gerekiyor, en geç 9.30. ben bu denileni yerine getirmek için çaba sarfediyorum çünkü neden böyle olması gerektiği konusunda verilen bilginin çocuklar için iyi olduğu konusunda ikna oldum. saati hiç geçirmedim daha ama kendimi itaat ediyor gibi hissetmiyorum, okulun gecikme konusundaki politikası ve açıklaması aklıma yattı, onlarla mutabıkım. okuldan tepki gelmesin diye değil cem'in bahçede geçireceği o ilk yarım saatten yararlanması için saate dikkat ediyorum.

öğrenciliğim sırasında forma altına spor ayakkabı giymemiz yasaktı. ya da atkuyruğunu illa da örmemiz istenirdi bir ara. bunlar aklıma yatmazdı ama okul kapısından döndürülmemek için itaat eder, denileni yapardım, bundan rahatsız olurdum.

bu nedenle seçimlerimi yaparken katlanmak zorunda kalacağım şeylerden/insanlardan/okullardan...(uzar bu liste) uzak durup, gönüllü olarak uyumlu olacağım tercihler yapmaya çabalıyorum, en azından öylesini bulmak için elimden geleni yapıyorum :)

demek istediğim uyumsuz ol, karşı çık, aman kimsenin dediğini yapma, kendi bildiğini oku değil körü körüne. karın ya da kocan istemiyor diye kendi arkadaşlarınla teke tek görüşememek, eski arkadaşlarla yalnız buluşmaları hayatından kendi isteğinle değil başkasının isteğiyle çıkarmak da bi çeşit itaat ve benden bunu beklemeyecek bi adamla beraber olduğum (ben de ondan beklemiyorum bittabii) için seviniyorum şu anda :) isterim ki cem de tercihlerini yaparken itaat edeceği şekilde değil anlaşacağı, mutabık kalacağı şekilde yapsın.

bi post daha yazsaymışım.. :p

sardunya said...

:)))) Anladım. Körü körüne itaat.;) Cümle içinde kullanıyorum: Körü körüne itaat etmem, edeni de sevmem:)

yasemin said...

Hayir ben ona hicbi sekilde itaat demiyorum iste onu demeye caliyorum :)