Sunday, April 3, 2011

keşfetmek & öğrenmek

cem doğduğundan beri öğrenme süreci üzerine düşünüyorum. onun öğrenme becerisinin benimki gibi hasar görmemesi için neler yapabilirim, onu hangi davranışlarımızdan, ne tür okullardan, sistemlerden, yöntemlerden korumam gerekir sorularına cevap bulmaya çalışıyorum. öğrenme becerimin hangi sebeplerle sakatlandığını biliyor olmak benim için önemli bir anahtar.

epeydir elimde olan bir kitaptan üzerinde düşünmeye değer bir alıntı:

"...

Yetişkin olarak çoğumuz hala öğrenme sürecinde aldığımız yaraları taşıyoruz. Bu durum bebeklerimizle müdahaleci olmadan ilgilenmemizi zorlaştırıyor. Sınanmak, övülmek, not verilmesi, karşılaştırılmak, eleştirilmek, alay edilmesi ve cezalandırılmak; öğrenme merakı ve keşif isteğinin bastırılması, neyi, nerede, ne zaman ve nasıl öğreneceğimizin söylenmesi, sıkıntıdan boğulmak ya da uzun süreler boyunca oturmak zorunda olmak, uğraşmamıza ve hata yapmamıza izin verilmemesi, soru sormaya ve kendi keşiflerimizi yapmaya yüreklendirilmeyişimiz ve konsantre olduğumuz sırada bölünmemiz bu yaraların nedenleri arasındadır. Kendi yaşadıklarımızı yeniden sahnelemek için çok güçlü bir çekim hissederiz. Kendi anne ve babanız, size sürekli hatalarınızı gösterdilerse, muhtemelen siz de sıklıkla farkına bile varmadan kendi bebeğinizin hatalarını düzeltirken bulursunuz. Çocukluğunuzun acı dolu öğretim deneyimleri hakkında konuşmanız, belki de ağlayıp öfkelenmeniz çok faydalı olabilir.

Bu sorunun bir başka yönü daha vardır. Kültürümüz çok önemli olan ebeveynlik işini küçük gördüğü ve değersizleştirdiği için pek çok ana baba çocuklarına ilgi göstermek zorunda olmaya içerler. Çoğu kişi geleneksel olarak bunu hiçbir özel beceri gerektirmeyen, yalnızca kadınların yapacağı bir iş olarak görür. Bu nedenle birçok kadının evden çıkıp gerçek "hayatın" yaşandığını düşündükleri yere gitmek için sabırsızlanmalarına şaşırmamak gerek. Bebeğiyle oynamaktan sıkılan bir kadınsanız, duygularınızın birçoğunun kökeni, bu kültürel tutumlar olabilir. Böylesine "küçültücü" bir işe mahkum olduğunuz için kendinize acımaya başlayabilirsiniz. Bütün bu kültürel tutumlar bir gecede değişse, çocuk bakımı önemli, zor ve ilginç bir iş olarak görülmeye başlasa ve ana babalar bebeklerinin bakım ve sorululuğunu üstlendikleri için finansal ve duygusal destek alsalardı, sıkılan ebeveyn sayısı çok daha az olurdu. Karşılığında yüksek bir ücret ödenseydi, büyük olasılıkla çok istenen bir iş olurdu.  Bir insan yavrusunun keşfetme ve öğrenme sürecini izleme fırsatından daha eğlenceli ne olabilir? Aslında gerçek "hayat" biraz da bir çocuğun zekasının gelişimidir."

3 comments:

ÇokBilmiş said...

Bu kitap benim de annelik anlayışımı değiştiren kitaplardan biri olmuştur. Ağlamanın faydalı bir eylem olduğunu ve bebeğin ağlaması geektiğini öğrenmiş ve birden bire çok sakin ve serinkanlı bir anne oluvermiştim :)
Yalnız şu eğitim meselesi benim aklımı kurcalıyor: 18 ay kontrolünde doktorumuz kızımın boy uzamasının yavaşladığını, bu durumun muhtemelen dikey hareketler yapmamasından kaynaklandığını, onun için en iyisinin bir yuvaya gidip arkadaşlarını görerek daha fazla hareket etmeye başlaması olacağını söyledi.
Ben de senin gibi kızımın eğitim sürecinin olumsuz gitmesini istemediğimden yuvaya göndermek konusunda istekli değilim. Ama bazı blog yazarı annelerin bebeklerinin yuvada çok mutlu olduklarını ,isteyerek gittiklerini ve ciddi anlamda sosyal ve psikolojik gelişim sergilediklerini okuyorum.
Çok kararsızım. Yuvaya göndermek ya da göndermemek, işte bütün mesele bu...

yasemin said...

çok uzun bir cevap yazmıştım ama gısmet değilmiş maalesef isteğinizi yerine getiremedik mesajıyla birlikte gaibin derinliklerinde kayboldu. bi özetini yapmaya çalışacağım, ilk mesajdaki yazma isteğimi kaybettim :(

boy uzunluğu ile yuva arasında kurulan linki çok abuk buldum çokbilmiş. hatta birden sinirlendim ne alakası var diye. arkadaş sözcüğüne de takıldım, ne arkadaşı 18 yaşında değil 18 aylık. kitaplarda paralel oyun demezler mi yanyana koysan da birbirleriyle değil kendi kendilerine oynarlar. işgüzar, zavallı, iyi niyetli ama çok cahil adolesan, çok az maaşla çalıştırılan yuva öğretmenleri (istisnalar muhakkak vardır ama benim gördüklerimin %95'i bu tanıma uyuyordu) bu yavrucakları bir araya toplar ortak bi şeyler yaptırmaya çalışır sonra biri ağlar diğeri sağa seyirtir başkası yere çöker vs vs. çok gördüm bunları. çok anlamsız. tamamen tüketim toplumunun yarattığı uyduruk bir ihtiyaç, mecburiyete dönüşmek üzere... yakında doğunca gönderin nöronlar arasında daha hızlı bağ kurulur evde fazla uyaran yok falan her neyse bi şeyler zırvalayabilirler diye korkuyorum.

ben zaten 2 yaşında 2 gün 2 saat başlatmıştım cemi ama şimdi ne için, nereye para verdiğimi düşündükçe kendime kızıyorum. apartman dairesinde 24 ay teke tek kalmanın, ailelerin şehir dışında olmasının, her allahın günü gidilen parklara bir alternatif yaratma çabasının sonucuydu belki, gözüm kararmıştı artık onu hatırlıyorum. o 4 saate ihtiyacım vardı, kendim için yapmıştım. şimdi olsa yapmam diyorum ama bakalım zaman neyi gösterecek.

kızının sağlıklı beslendiğinden eminsen, uyku düzeni normalse, hayatından memnunsa, bunların hepsini sen bilirsin zaten, doktor bilmez, bu durumda boyu genlerinde ne varsa o kadar uzayacaktır. zaten boy uzaması sağlıklı beslenme bir yana ancak beslenme eksikliği varsa etkilenen bir durumdur diye biliyorum. hani protein, vitamin vs. diye bizim gibi zamane annelerin titizlenmeleri bir yana, haftada 1 elma bile yiyemeyecek kadar beslenemeyen çocukların boy uzaması duruyor diye biliyorum. sizde bunlar olmadığına göre normal seyrinde uzuyordur boyu, bu dönem duraklamıştır da belki başka bir zaman ivme kazanacaktır, her şey o kadar predictable mı ki ya da olmak zorunda mı ki? böyle bir kontrol arzusu yaratıyorlar insanda: yuvaya gönder boyu uzasın. sıktıysam bağışla ama cidden çok kızdım :p

yazamam dedim ama yine uzun yazdım :) bunun sebebi bendeki genel doktor fobisi. her geçen gün biraz daha rahatsız oluyorum duyduklarımdan, gördüklerimden.

bana sorarsan elimden geldiğince geç göndermek taraftarıyım. 18 ay bence erken, gerekli görmüyorum. böyle bir ihtiyaç yok yani. işte ben cem'i 2 yaşında kendi ihtiyacım için başlatmıştım, hiç de yararını görmedim umarım zararı olmamıştır diyorum, tetipleştirme, yontma, kakma eğilimi çok yüksek, başka türlüsünü bilmiyorlar, iyisi bu sanıyorlar, farklılığa, çeşitliliğe tahammülleri yok, ağacı yaşken eğiyorlar hatta kırıp atıyorlar. gördüğüm yerlerin hemen hepsi bu duurmdaydı, çok üzülüyorum bu duruma. sevgiler..

ÇokBilmiş said...

Off, okul konusunda ben de çok dertliyim. Hatta "ev okulu" yapayım da, ilkokula da göndermeyeyim diye düşünüyorum; ailem deli muamelesi yapıyor bana :)
Bence de çocuğu yontup, tektipleştiriyor eğitim sistemi denen şey.