Wednesday, April 25, 2012

çocuk doktoru :: hülya sonugür

"Hülya Sonugür yaklaşık olarak 7 ay önce sadece doktorluğu değil, külliyen tıbbı bıraktı. Yazı yazmayı da hiç mi hiç sevmeyen birisi olduğu ve söyleşi vermediği için arkasında çocuk tıbbına dair pek bir şey kalması çok da mümkün görünmüyor.



Tıbba, spora, okumaya ve yazmaya inanmıyor. Tabii ideal bir dünyada. Yoksa, konuşma boyunca bana 5-6 tane kitap önerdi.
Her türlü iktidara karşı. Ve insanın kendisini iktidardan temizlemesinin çok zor olduğunu söylüyor. “Ben bu kadar yıldır uğraşıyorum, hala kendi içimde iktidar kalıntıları buluyorum” diyor. Kendisini anarşist olarak tanımlıyor.
Kesintisiz ve bütünüyle doğal bir hayattan yana. Ama büyük şehir seviyor. Hiç öyle “Hadi gel köyümüze geri dönelim” nostaljisinde değil. İstanbul’da yaşamayı büyük bir şans olarak görüyor ve “İstanbul’da kaliteli vakit geçiremeyenleri asla anlayamıyorum” diyor.
Bu arada bütün bunları okuyup da marjinal birisiyle karşı karşıya olduğunuzu düşünmeyin. Onu marjda gösteren, ortalamanın vasatlığı. Ortalama bu kadar vasatken biraz orijinal fikirlere sahip olan birden kenarda kalabilir tabii. Buna marjinal olmak değil “kenarda bırakılmak” denir olsa olsa."
*

cem neredeyse 8 yaşında, doğduğu günden bu yana çok sayıda çocuk doktoru tanıdım. hülya sonugür'e gelene kadar hiçbir doktor içime sinmedi. sinmedi derken ben çok şey beklemiyordum ama gittiğim kendini fazlasıyla ciddiye alan doktorlar maalesef çocuklarda sık görülen çoğu hastalığın teşhisini koyamıyorlardı. örnek mi, bronşiolit. bu hastalık için çok ağır antibiyotik iğne kullandık cem'e; daha 3 aylıktı, meğerse zatürre gibi hastalıklara verilen bir iğneymiş o, iğneciden duyunca sorduk soruşturduk, hakkaten de doğruymuş ve hemen bıraktık. bronşiolit teşhisini ise gittiğimiz 5. doktor koyabildi, bu arada dinleme bulgularıyla ne olduğunu anlayamadıkları için minicik bebeğimize röntgen çektirmemiz istendi. bu arada birisi antibiyotik verirken bir başkası bronşiolit yerine alerjiden şüphelenerek kortizonlu ilaç vermişti. çocuk doktorlarına olan güvensizliğim o dönemden kalma. hülya sonugür'e rastlayana kadar yaşadığımız diğer olaylar da bundan çok farklı değil. cem'i "yaşamsal tehlikeye rağmen aile tedaviyi kabul etmedi" yazan kağıdı imzalayıp ünlü bir hastanenin polikliniğinden kaçırdığım da oldu. oradaki agresif doktorun (masasında o tarihlerde çok okunan ferrarisini satan bilge'nin ingilizce baskısı duruyordu) dayattığı röntgen ile başlayıp polikliniğin buhar odasında devam edecek olan işlemlerin hiçbirine gerek olmadığı hemen ortaya çıktı tabii. aslında sağlık sektörüne işimiz düştükçe yaşadıklarımıza bakınca doktorlar ve sağlık kuruluşlarıyla ilgili anlatacak çok şey var ama onları başka zamana bırakıyorum.


yukarıda linkini verdiğim yazıda okudum da önceden düşündüğüm bir konu yeniden aklıma geldi: ülkemizdeki doktorlardan kaç tanesi ivan illich* okumuştur? ne kadarı bir kez olsun şapkayı önüne koyup mesleği icra ediş şeklini, içinde bulunduğu sistemi, hastalarla olan ilişkilerini düşünmüş, gerektiğinde bir defa özeleştiri yapabilmiştir? gerçi eleştiriye tahammül edemeyenlerin oluşturduğu bir toplumda, doktor, eczacı, ev hanımı, öğretmen, işsiz farkeder mi; eleştiriye tahammülü olmayan biri mesleği ne olursa olsun kendisiyle yüzleşebilir mi, özeleştiri yapabilir mi? 


hülya sonugür'e gitmeye rüya'ya hamileyken karar verdim. ismini uzun zamandır biliyordum, aradığım doktorun o olabileceğini de düşünüyordum ama muayenehanesi o günlerde bize pek yakın olmadığı için cem'i hiç götürmemiştim. rüya'nın doğmasını bekleyerek çok geç kalmışım çünkü hülya sonugür, rüya 1 yaşına basmadan mesleği bıraktı. ondan cem'i 7 sene boyunca götürdüğüm onca doktorun koruyucu hekimlik kapsamında hiç değinmediği çok fazla şey öğrendik. bize daha sağlıklı yaşamak için nelere dikkat edeceğimizi, hayatımızdan neleri çıkarıp atmak için artık oyalanmamamız gerektiğini, hem çocuğun hem de bizlerin sağlıklı yaşayabilmemiz için uykunun ve stres yönetiminin önemini detaylı şekilde anlattı. mesela bazı şeyleri yiyip içerken bunların size pek de hayrı dokunmayacağını bilirsiniz ama nedense bile bile onları tüketmeye devam edersiniz, bu şeyleri onunla yaptığımız görüşmeden sonra almayı kestik. muayenehaneyi kapatmasından 2 ay evvel cem bir türlü iyileşmeyen, üstelik yan etkileri de başlamış olan bir grip geçirdi. onu o zaman ilk defa rüya'yı ilk aylarından beri takip etmekte olan hülya hanım'a götürdük; hülya hanım sıfır ilaçla, cem'in beslenme şeklini değiştirerek bir haftada toparlanmasını sağladı.

hülya sonugür'ün beslenme konusunda dediklerini uygulamak benim için hiç kolay olmadı, hala da kolay değil hatta belki uyamadıklarım uyduklarımdan daha fazladır ama çalışıyorum, kimi zaman abarttığıma dair eleştiriler alarak da olsa çalışıyorum ve inşallah bir gün (çocuklar büyümeden!) önerdiği beslenme alışkanlıklarını tam manasıyla hayata geçirmeyi başaracağım.

mesleği bırakacağını duyduğumda ağlamaklı olmuştum, beni öyle görünce onun da gözleri dolmuştu. yurdumuzda görmeye alıştığımız küçük dağları ben yarattım havasındaki doktorların tersine, "bana ihtiyacınız yok ki, zaten ne zaman ne yapacağınızı, kendinize ve çocuklarınıza nasıl bakacağınızı biliyorsunuz." demişti. aslında hakkında duyduklarımın aksine empati yeteneği çok yüksek bir doktordu. anlaşabildiğim, kendisine katılmadığım noktaları rahatça söyleyebildiğim, o konularda bildiğimi yaptığımı saklamadığım ve bulduğum için çok sevindiğim tek doktor olmuştu; ne yazık ki 9 aylık zaman diliminde 4-5 defa gittik ve muayenehaneyi kapattı.

kontrol için her ay doktora gitmiyoruz, bir şey sormak için de doktoru neredeyse hiç aramam ama gerektiği zaman güvenebileceğim bir doktorumuzun olmasını çok isterdim. şu anda öyle biri yok; umarım bir gün olur, ne diyeyim.

23 comments:

mintax said...

Yasemin Hanim Merhaba,
Acaba,
"hülya hanım sıfır ilaçla, cem'in beslenme şeklini değiştirerek bir haftada toparlanmasını sağladı."
kismini biraz daa acar misiniz?
Sevgiler
Mintax.blogspot

mintax said...

daha da ki h dusmus!

Deli Anne said...

Aman Allah'ım idealimmiş Hülya hanım ve dahası .. coştu içim:)

yasemin said...

mintax, sebze yiyerek beslendi cem zaten hülya hanım her zaman öyle beslenmeyi savunuyor ama biz her zaman uyamıyoruz. hastalık boyunca hiç tatlı yemedi, meyve yemedi, süt ve et ürünleri yemedi. hamur işleri de yoktu. kısacası çok az yedi çünkü sebzeyi de pek fazla sevmiyor. vücut sindirime değil kendini toparlamaya enerji harcasın dedi. normalde hasta çocuk iyileşsin diye tıka basa yedirilir ya biz tam tersini yaptık ve cem doğduğundan bu yana geçirdiği en ağır hastalığını gün be gün iyileşerek bir haftada atlattı bu şekilde. bu sırada ailemizin yanına gitmiştik, büyükler hiç ikna olmamışlardı o şekilde iyileşeceğine .

demek ki hastalanınca insanın iştahının kesilmesinin bir hikmeti varmış. iştahsız çocuğa yedircez diye boşuna uğraşıp duruyormuşuz.

yasemin said...

evet deli anne, biz de geç bulduk çabuk kaybettil maalesef :/

yasemin said...

bir de paketlenmiş besinler sadece hastayken değil hiçbir zaman verilmeyecek. sadece abur cubur değil bakliyat vs. de açık olarak alınacak... beslenme, uyku ve stres yönetimine dikkat edildiğinde uzun yıllar hiç hastalanmadan yaşamak mümkün diye anlatıyordu. google'da aratırsanız hülya hanım'ın ayrıntılı muayenelerini anlatan annelerin yazılarını bulabilirsiniz. verdiğim linke de bakın.

mntx said...

cevabiniz icin tesekkurler,

füs said...

peki ya corn flakes?:) biz 2 kere gittik biliyorsun yasmin hülya hn'a ama kendisini tanımak bile hayatımızı oldukça etkiledi, ben az da olsa, kendisini tanıdığımız için şanslı hissediyorum bizi, yazı da oldukça kapsamlı yazılmış, şu gecenin vakti hala ayakta olarak dediklerini pek uygulamıyor gibi görünsem de, hiçbir dediği aklımdan çıkmıyor, her dediği kulağıma küpe!

Hülya Cinsçiçekçi said...

barbaros ılıkkan ve ahmet rasim kucukusta'yı takip ediyorum. yazılarından anladıgım kadarıyla hulya sonugur e benziyor yaklaşımları. ilaç endustrisine bakışları aynı mesela

yasemin said...

füsun cornflakes olur tabii, yalnız cornun türkçesi mısır hani ve mısır konusu da sakat ya biraz; yoksa olurdu tabi neden olmasın ki, cips de olur :p

hülya merhaba, hülya hanım'dan sonra rüya'Yı bir kez kontrole götürdüm, o da barbaros ılıkkan'a. bundan sonra da ona gideriz herhalde. a.r.küçükusta'yı ben de takip ederim. yazılarını, kitaplarını okurum, astım ile ilg. her şeyi de onadna öğrenmişimdir gittiğim doktorlardan değil halbuki kronik hastalığı olanlar bu hastalıkla ilgili bir çok şeyi bilmek durumundalar. her neyse iyi ki o var yani.

AFunda said...

Ahhh... Beni can evimden vurdunuz... O sadece kızımın doktoru değil; bizi, fikirlerimizi, düşünce yapımızı, davranış şeklimizi ve hatta alışverişlerimizi dahi tamamiyle değiştiren "sihirli değnek sahibi bir sihirbaz"dı. Mesleğini bırakacağını dile getirdiğinde dizlerine kapanıp ağlamak, bırakmaması için yalvarmak istedim. Sadece kendi çocuğum için değil, yeni çocuklar ve dolayısıyla yeni aileler için...
Kızımdan önce de çocuklu arkadaşlarım vasıtasıyla tahminen 14-15 yıldır tanıdığım ve kendisine tanışmadan hayran olduğum Hülya Hanım'ın; 15 sene önce dile getirdiği şeylerin yavaş yavaş su yüzüne çıktığı ancak çıkamadan kapatıldığını görmek ise ayrı bir üzüntü kaynağı.
Onu tanımış olmayı bile hayatımda çok büyük bir artı olarak görüyor ve şimdilik bununla avunuyorum :)

Anonymous said...

Merhaba Yasemin, bir sey merak ediyorum: cocuk doktorlari ile olan deneyiminiz daha cok ozel sektorde, anlasmali ozel sigorta ile calisan doktorlar mi? Devlet hastanelerinde de ayni gereksiz islemlerle karsilastiniz mi?

yasemin said...

AFunda, evet ben de tanıdığım için mutluyum. öğreneceğimi de öğrendim sonuçta, bir de tamamını uygulayabilsem...

yasemin said...

Anonymous, devlet hastanesi tecrübelerimiz de oldu ama özelden daha az. Devlet hastanelerinde sorunumuz randevu alamamak, gittiysek bir şekilde, çok uzun süre sıra beklemek ve muayeneye ayrılan sürenin azlığı oluyordu. Gereksiz olduğunu düşündüğüm tahlil-tetkike 2 defa rastladım, birini hiç yaptırmadım çünkü hasta Cemi söylenen saatte Feneryolu'ndan Cerrahpaşa'ya götüremezdim. O zaman Cem'i ilk defa Hülya Hn.'a götürdüm işte, anlattım devlet hastanesinde istenen tetkkleri, muayene etti. Benim önerim 1 hafta sebze ağırlıklı beslenmesi dedi ama buna çok katı şekilde uyacaksınız; yorulmayacak, vaktinde uyuyacak derken iyileşti Cem.

yasemin said...

Yani Hülya Hn. hiç tahlile gerek görmedi, Cem'de görülenlerin gribin yan etkileri olduğunu söyledi, biz o yan etkilerden dolayı tedirgindik. eğer Cem'i hasta haliyle o sabah çok erken saatte Cerrahpaşa'ya götürseydim muhtemelen hepimiz çok yorulacaktık, bizimki önemli değil ama Cem'i hasta haliyle daha fazla yormak istemedim. Tahlil gerektiği zaman yaptırılmalı elbet ama muayene, dinleme bulguları gibi yöntemler de unutulmamalı, ben bunları kullanarak teşhis koyabilen doktorlara çok güveniyorum, karşımıza hiç mi çıkmadı böylesi, çıktı elbet, biri hülya hn. idi, diğeri ise devlet hastanesinde çocuk doktoru bir profesördü..

Ayşe'nin Kozası said...

Teşkkür ederim sevgili Yasemin;

çok faydalı şeyler öğrendim...

Anonymous said...

Tesekkurler Yasemin

AFunda said...

Öğrendiğimiz ve yapabildiğimiz kadarına bile ne mutlu :)))

ZEYNEP said...

kesinlikle öğrendiklerimiz yanımıza kardir. 2,5 yaşına geldi Arda Hülya Hanım'la. Arada azar işittiğimiz de oldu, aferin aldığımız da ama çok şey öğrendik kendisinden..

yasemin said...

Zeynep, ben de Cem doğduğu zaman Hülya Hanım'a gitmeye başlamış olmayı isterdim. Biz durumun farkına varana kadar epey yanlışlar yaptık, Cem çok küçükken gittiğimiz doktorların yüzünden bir defa epey uzun bir süre gereksiz antibiyotik kullandık, bir kez röntgen çektirdik, konulamayan teşhisler, yanlış teşhisler derken endişeli günlerimiz oldu. "Evet, alerjik astım değilmiş ama sinüzit olabilir. Bir dahaki sefere röntgen isteyeceğim." Bir dahaki sefer olmayacak, teşekkürler. uzun süre beni Cem'in alerjik astımı olduğuna inandırmaya çalışan bir doktordu bu. tabi sinüzit falan da yok ortada.

Hülya Sonugür'e kadar hiçbir doktor bize hangi durumda ne yapmamız gerektiğini anlatmadı, sanki hep bir şekilde doktora bir bağımlılığımız olsun istendi. Bence de bir şans oldu onu tanımak.

architect said...

Ben de Ayça Oğuş'un bloğunda okumuştm Hülya hn.ı,gitmek istemiş ama evimize uzak diye üşenmiştm,bir de okuyup,duyup,dinleyp te uygulayamamak çok üzüyor beni,aşı yapmıyormuş gerekmedikçe,haklıdır da ama ben göze alamazdm heralde.Yazını okuyunca yine üzüldm gidip en azından tanışmadığıma :(

Anonymous said...

Bir de boyle bir deneyim var, cok yazik olmus.

http://bebegimuyuyor.blogspot.com.es/2012/02/hulya-sonugur-ve-bir-mektup.html

yasemin said...

okumuştum bu yazıyı, yeniden okudum şimdi. belki de bu sebeple bırakmıştır mesleği. sağlık bakanlığı'nın zorlaması ile bıraktı diye bir bilgim yok, kendi isteği ile bıraktığını anlatmıştı. zamanında yapabileceği bir şey vardıysa ve yapamadıysa çok üzücü gerçekten. ben tanıdığım süre boyunca çok şey öğrendim ondan, insan olarak da doktor olarak da güvendim ve sevdim kendisini.