Thursday, May 16, 2013

bugün :: manzara, vişne ağacı ve kitap


bugün nicedir ilk defa kendime ayıracak 1-2 saatim oldu. günlerdir arabayı aynı yere park ediyordum ama bugüne kadar çevreye bakacak fırsatım olmamıştı. dümdüz yürüsem, orada ne vardır dedim ve yürümeye başladıktan sadece bir dakika sonra bu manzarayla karşılaştım.

yıllar sonra yeniden bir manzaraya karşı nefesim kesildi. ağzım gerçekten açık kaldı, gözlerim doldu, taştı. oradan ayrılmadan evvel çektiğim ve size gösterebildiğim fotoğraf maalesef gerçeğinden çok uzak. karşımda göz alabildiğine uzanan boğaz, sabah güneşiyle parlayan deniz ve tek tük balıkçı tekneleri. öğrencilik yıllarımdan sonra belki de ilk defa istanbul'da olmanın böyle bir şey olduğunu yeniden hissettim. öğrenciyken istanbul'un en güzel yerlerine giderdik, daha önce hiç binmediğimiz belediye otobüslerine biner şehir turları yapardık. taşradan geldiğimiz için her şey, her yer yeniydi bizim için. böyle büyülendiğim manzaraları ilk o zamanlar görmüşümdür. muhteşem bir şehir burası. çoğu zaman kaosu ve karmaşasında yutulup gidiyor olsam da değer buna.


bugün cem'i okuldan aldıktan sonra mutfak alışverişi için hemen her gün uğradığımız dükkanın önündeki ağaçtan sallanan vişneleri farkettik. biz daha ağacın vişne ağacı olduğunu bile bilmezken bazı vişneler olgunlaşmıştı bile. çocuklar tatmak isteyince ağacın altında bir süre mola verip dalından kopardığımız vişneleri yedik. çocuklar için bir ilkti dalından meyve ve hatta sanırım vişneyi de ilk kez tatmış oldular. beğendiler. rüya tekrar tekrar yemek istediği için bir türlü ayrılamadık ağacın altından. şehrin ortasında bugüne kadar farkına bile varmadığımız yüklü mü yüklü bir vişne ağacı.


cem okumayı öğrendikten kısa bir süre sonra artık onun için kitap okumama gerek olmadığını söylemişti.

cem: ben kendi kitabımı kendim okuyabiliyorum artık, bana kitap okumana gerek yok.
yasemin: yaa? emin misin, ben yine de okuyabilirim istersen.
c: istemiyorum.

net. oysa ben çocukken sevdiğim veya yeni çıkan merak ettiğim kitapları onunla beraber okumaya bayılıyordum. bundan 2 sene sonra, bu ders yılının başında ilgimi çeken bir kitabı birlikte okuyup okuyamayacağımızı sorarak şansımı denedim ve olumlu yanıt aldım. böylece yeniden okumaya başlamış olduk. bu gece bitirdiğimiz kitap buydu. ikimiz de severek ve eğlenerek okuduk. ilkokul çağındaki çocuklara ve büyüklerine öneririz.

7 comments:

yeliz said...

Öğrenciyken istanbulu çok seviyordum çalışmaya başladıktan sonra zamansızlıktan istanbulu yaşamayadım belki de bu yüzden bırakıp izmire geldiğim için pişman olmadım öğrencilik sonrası bıraksaydım aklım kalırdı kesin

asliberry said...

ahhh vişne sevecek, vişne sevecek, yaşasın.

Deniz said...

Akatlarda, benim Cem'den kucuk, Ruya'dan buyuk oldugum yillarda bir suru -apartmanlarin arasina sikismis da olsa- meyve agaci vardi desem bilmem inanir misin? Dut vardi bi kere, Sisli Terakki'nin simdiki lise binasinin oldugu yerde devv bir bos vadi vardi, her yerini de dut agaclari cevrelerdi. Sisli Terakki'de ilkokul servislerinin bekledigi kosedeki dut agacini en son 1999'da teftis ettigimde hala duruyordu, dutlar da bal gibiydi.

Ben cocukken Zeytinoglu caddesi akmerkezsiz, sakin bir yerdi, orta halli insanlar yasardi. Zeytinoglu caddesinin uzerindeki aparmanlarin bahcelerinde illa ki bir erik, kiraz veya dut veya en favorim mini eksi elmalardan olurdu.

Buraya tasindigimdan beri - dokuz yildir- belki iki kere dut yemisimdir, bugun gibi soguk (9 derece) ve yagmurlu bir gunde oralari dusununce bir hos oldum birden.

yasemin said...

evet deniz, işte bizim vişne ağacı da zeytinoğlu'nu kesen akatlar sokakları'ndan birinde. terakki'ye de, cem'in okuluna da yakın. o zaman ben ağaçlara bakarak olayım belki başka meyveler de buluruz.

yasemin said...

izmir gitmek için güzel şehir yeliz ama ben daha burda kalmayı istiyorum. yeterince bunalmadım hala güzel geliyor şehir hep de öyle gelecek ama bir noktada trafikte saplı kalıp çıkamayacağım.
cucuklar cok büyüyünce çanakkale'ye gidelim diye düşündüm bu hafta. aslında muğla'yı çok seviyorum, milas falanı yani, sahil şeridini değil ama sıcağına dayanamazdım. düşünmek laazım :)

evet aslı, bunlar turp, roka, çiğ soğan, vişne gibi yemesi çok kolay olmayan şeyleri seviyorlar yani çocukların çok seveceği şeyler değiller sanki.

elif said...

oyle bi acidan cekmissin ki manzarayi, istanbul dunyanin en yesil yeri gibi gorunuyor. cok guzel.

su marjolijn hof'u merak ettim, hollandacasina bakicam.

yasemin said...

farklı açılardan çektiğim fotolar da var, hepsi öyle. o noktadan baktığında istanbul çok yeşil, her iki yakası da. istanbul'da yeşil kalabilmiş böyle yerler hala var.

hollandalı değil mi, tahmin etmiştim. rüya'nın öğretmeni de hollandalı bu arada.