Wednesday, May 29, 2013

buralar eskiden hep meyvelikti*


dün rüya'yla parktan dönerken önce bizim evin karşı kaldırımındaki karadut ağacını farkettik, dut toplarken yanıbaşındaki kiraz ağacını, bir merdiven getirsek toplasak şu kirazları derken de merdiveni gördük. tepesinde bir adam kiraz topluyordu. ağaçtan dökülenleri toplamaya çalışırken yanımıza geldi ve topladıklarından bize iki avuç dolusu verdi. kirazları çantaya doldururken rüya arada yere, bazen de kafaya düşen karadutları yiyordu. ben çocukluğumdan beri dut sevmem, tatlı geliyor. sonra bir sürpriz daha: kirazın yanındaki ağaç erik ve en alttaki dallarına kadar erik dolu. çantanın aldığı kadar eriği de topladık.


burası gökdelenlerin, alışveriş merkezlerinin, plazaların semti. 
semtin eski evlerinin bulunduğu sessiz sakin sokaklarından birinde hala meyvelerle yüklü ağaçların olduğunu keşfettiğimiz, meyveleri toplayıp komşularla paylaştığımız bir gün olarak hatırlansın bugün. 


rüya kirazı ısırdıktan sonra "bu armutluymuş." dedi.


işte topladığımız iki tabak meyve. 
cem'in okuldan eve dönmesini bekliyorlar.


* komşunun, buralarda meyve dolu ağaçların olmasına şaşırdığımı duyunca söylediği. 

eskiden buralar dutluktu derler ya, şimdi buralar plazalık, avmlik. çok yakında büsbüyük bir yenisi daha açılıyor. rezidıns+moll. ne mutlu ki kalan ağaçlar hala meyve dolu. bu arada bugün bizim organikçi dükkanın sahibesinden geçenlerde büyük heyecanla bahsettiğim vişne ağacının aslında kiraz ağacı olduğunu öğrendim. vişne için daha erken zaten, değil mi?

12 comments:

sonra ayarlarız said...

vişne için erken evet.ne tatlıdır dalından koparıp yemesi afiyet olsun

yasemin said...

bugün uğradığım markette meraktan sordum, kirazın kilosu 25 liraydı! sözümona organik.

Nihal said...

Bütün kış erik, çilek, kiraz ve malta eriğini aynı tabakta görebileceğim günü hayal ettim:) Senin fotoyu görünce içim ferahladı. Hatta dalından yemişsiniz , afiyet olsun:)
Nihal (Doğurmak üzere...)

Etkaca said...

Ne hoş kareler böyle, ama o erik tabağı beni bekliyor olmalıydı :)) Orta Asya'da yaşıyoruz biz böyle sulu sulu eriğe hasret kaldık kaç yıldır, yazın geldiğimizde mevsimi geçmiş oluyor ne yazık ki :)) ne dertliymişim bu konuda ama :)) şaka bir yana afiyet şifa olsun Cem'e, bizde Etkaca'da yazıyoruz, görüşmek üzere, sevgiler

yasemin said...

nihal, bizim bahçede arnavutköy çileği ve malta eriği de var, çilekleri rüya bitirdi. o kadar azdı ki zaten. ama o ne lezzetmiş. ben senede 1 adet yiyorum sadece, inanılmaz. derlerdi de anlamazdım arnavutköy çileği muhteşem bir olaymış arkadaşlar. eski tohum. yok artık varsa söyleyin. tabi bitirdik onu da artık ayı gibi çileklere talim ediyoruz. ben 4 senedir falan almıyorum çilek. üzerinde en çok oynanan iki meyveden biriymiş, diğeri muz. bize çocuk doktoru söylemişti. neyse nihal, hamile insana böyle bulamayacağı meyveyi de övdüm gidiyorum :p haftaya çıkarsa veririm sana 1-2 adet :p

yasemin said...

Etkaca merhaba :) ilk defa duyuyorum Etkaca'yı. cem aslında yaz ortasında çıkan anjelik erikleri daha çok seviyor. şu mor, etli erikleri yani ama bu can eriklerin de meraklısı çoktur :)

Anonymous said...

Organikci dukkan neresi yasemin?

Figen

yasemin said...

serente organik

füs said...

hayatta en çok sevdiğim şeylerden biridir dalından meyve koparıp yemek...bravo size, plazalıkların orada böyle bir cennet bulabilmişsiniz:) her evin bahçesine, plazaların çevresine ağaç dikme zorunluluğu getirilse...

yasemin said...

zorunda olmadan yapsak bir şeyler. çekirdek atınca ağaç çıkar mı? cahil bir soru ama merak ediyorum. çekirdekleri atıyoruz toprağa. tutar mı belki?

polente said...

o çileklerden aslında tohum üretilebilir mi, onu bilen var mıdır? onları saklasanız çok şugar olabilir

yasemin said...

soruşturup öğrenmeye çalışacağım. bu tohumları çoğaltmamız lazım.