Tuesday, June 11, 2013

vicdani retçiye kız verilir mi? :: asker doğmayanlar


bugünlerde elimde pınar öğünç'ün hrant dink vakfı yayınları'ndan çıkan yeni kitabı asker doğmayanlar var. röportajlarıyla, yazılarıyla ve kitaplarıyla yakından takip ettiğim bir gazeteci/yazar pınar öğünç. bu kitabını da asker milletin çoğu (en azından içten içe) asker olan evlatları olarak hepimizin okumasında sayısız fayda var.

*

"Vicdani retçilerin tuttukları aynada çok rahatsız edici bir soru sürekli altyazı olarak geçiyor: 
Onların itaatsizliği, bizim itaatimize dair ne söylüyor?

"Bir savaş düşünün kimse gitmiyor."

Düşünebilir miyiz?

Ayşe Gül Altınay'ın giriş yazısından

*

2011 yılının sonlarına doğru, herkesin "asker doğduğu" bu ülke için bir bakıma fantastik bir dönem yaşandı. Bedelli askerlik ve vicdani retle ilgili yasal düzenleme ihtimalinin çakışması, birden resmi ve gayrıresmi düzlemde zorunlu askerliğin süresine hatta alternatiflerine varan tartışmalara mahal vermişti. Kasım, Aralık ayları boyunca birçok ana haber bülteninde ilk haberlerden biri muhtemel vicdani ret yasası oldu; yazılı basın mevzuu muhtelif zaviyelerden ele aldı. Perspektif çeşitliliğinde gelinen noktayı göstermesi açısından 27 Kasım 2011'de Zaman gazetesinin Pazar ekinde çıkan bir haberi anmak iyi olacak. Başlık: "Vicdani retçiye kız verilir mi?" Ciddiyetle sorulan bu soruya ünlü-ünsüz 11 kişi, "Kapımdan içeri sokmam"dan "Kızım olmadığı için rahat konuşuyorum, ben verirdim."e uzanan çeşitlilikte cevaplar vermiş. Dört kız babası emekli öğretmen Yüksel Demir'in söyledikleri burda kayda geçsin isterim:

"Eline silah almayı reddeden insana kız verilmez mi? Bir başkasına kıyamayan, benim kızıma da kıyamaz diye düşünür, gözümü kırpmadan verirdim."

Pınar Öğünç'ün giriş yazısından

*

şimdi, benim ve arkadaşlarım için öyle olduğu için kızım için de öyle olacağını varsayıyorum, bizim buralarda kızların verilmesi - alınması artık sadece adetten yapılan bir işlem. evlenecek olan çift kararını veriyor, karar aileye tebliğ ediliyor ve sonra ailesinden ailesine değişen şekilde herkes üstüne düşen neyse onu yapıyor/yap(a)mıyor (pek farketmiyor zaten karar verilmiş), olaylar gelişiyor, izdivaç gerçekleşiyor.

zaman'da çıkan haberdeki soru bana sorulmuş olsaydı, emekli öğretmen yüksel demir'in cevabını vermek isterdim. hatta başına verilen diğer cevapların birinden küçük bir ekleme de yapayım:

kızım olduğu için rahat konuşuyorum, elini silah almayı reddeden insana kız verilmez mi? bir başkasına kıyamayan, benim kızıma da kıyamaz diye düşünür, gözümü kırpmadan verirdim.

*

kitap hakkında :: TIK

*

pınar öğünç'ün diğer kitapları

baskıları maalesef tükenmiş ama
sahaflardan (internet sahaflarına bakın), kütüphanelerden, bir yerlerden bulup okuyun.

ince iş

xox

jet rejisör

1 comment:

berrak said...

Merhaba,
Kitap henüz bu sabah, içindeki bölümlerden birini yazan Hayri Kamalak tarafından hediye edildi bana. Öğleden sonra sadece onun bölümünü okuyuverdim bir solukta.

O kötü gün yaşandığında Hayri Bey'in şefiydim. Bir komşusu arayıp ilk bana haber vermişti olayı, kendisine durumu belli etmeden bir şekilde eve göndermemi istemişlerdi. Ellerim titremiş, sesim kısılmış, öylece kalakalmıştım. Çok ama çok zor, hayatım boyunca unutmayacağım bir gündü. Bu süreçte neler yaşadıklarını, ne mücadeleler verdiklerini de yakinen biliyorum.

Şimdi kitabı okuduktan sadece iki saat sonra burada bu kitabı paylaştığınızı tesadüfen görünce yorum yazmadan edemedim. Kitabın devamını okurken kim bilir ne hikayeler vardır.

sevgilerimle