Tuesday, February 19, 2013

hafta içi mutlulukları

15/2/2013 cuma, beyoğlu


bazı şeyleri çok özlüyorum. hafta içi mesai saatleri içinde taksim'de olmayı, gündüz filme girmeyi, istiklal caddesi hıncahınç dolu değilken kitapçılara, dükkanlara girip çıkmayı, okula ya da akşam yemek saatine yetişmek zorunda olmadan başına buyruk kıçına kuyruk gezmeyi.



bugün if'te bir filme biletim vardı. sabah kahvaltıdan sonra yağmura ve istanbul için oldukça soğuk havaya rağmen hep beraber evden çıktık, onur, rüya ve ben. onur bu hafta izinli. ben trafik olur da filme yetişemem korkusuyla arabadan metroda inip öyle gittim taksim'e; heyhat meydana çıkar çıkmaz telefonum çaldı, bizimkiler arabayla benimle aynı anda taksim'e gelmişlerdi. onur film çıkışı buluşuruz dedi.


ben filmdeyken onların 2 saat boyunca ne yapacaklarını merak ettim, biraz da aklım kaldı ama filmi görmeye hevesliydim. sinemada çok sevdiğim arkadaşımla karşılaştık, aramızda bir koltuk vardı, koltuğun sahibi bize yer değiştirmeyi teklif edince yanyana oturduk. bu tesadüfü if'te ikinci kez yaşıyoruz. tekrar görmek isteyeceğim bir filmi izledik beraber. yapımcıları arasında patti smith'in adını görünce özellikle gitmek istemiştim, iyi bir seçimdi museum hours.


film çıkışı onur ve rüya ile pandora'da buluştum. bu kez yeni çıkanlardan istediğim ne varsa hepsini aldım. abartmış olabilirim ne yapalım kendime kıyak, %20 indirimli aldık (pandora'da yeni çıkanlar her zaman indirimli) diye kendimi avutmaya çalışıyorum.


bu kitabı almamak sözkonusu olamazdı: TIK

bir TIK daha.

cem'in okul çıkışına yetişmek için adımlarımızı sıklaştırmıştık ki rüya meydandaki güvercinleri gördü. ordan yem aldık ve yağmurun altında yarım saat kadar kuşlara yem verdik. rüya o kadar mutlu oldu ki durup durup KUUUŞLAAAR KUUUŞLAAAR diye bağırdı. bazı turistler rüya'yla foto çektirmek istediler, turistik anlar yaşadık.


aslında mutlu bir gün için yapılacaklar bu kadar basit ama bunu gelin bir de bana sorun. haftaiçi bir günü dilediğimiz bir semtte geçirdikten sonra cem'i okuldan alıp hep beraber makul bir saatte eve dönme şansını kırk yılda bir buluyoruz böyle.


buna benzer bir günü haftasonu beyoğlu'nda geçirmek isteseniz kesinlikle aynı tadı vermez.


rüya'yla kız kıza taksim'e gitme vaktimizin yaklaştığını farkediyorum. bir zamanlar cem ile ta karşılardan vapurlara, trenlere biner gelir dolaşırdık. şimdi evimiz çok daha yakın olduğuna göre gelmemiz de daha kolay. hoş, cem ile yaptığımız yolculuklar da o gezileri çok eğlenceli hale getirirdi, yolu hiç dert etmezdik; tren, vapur, tünel. istanbul'da turist olmak her zaman güzel, rakı, şiş kebap güzell...

*

yasemin ile cem'in beyoğlu maceraları:






8 comments:

polente said...

Ahaha, Rüya pusetten iner kitaplar pusete biner, ve Yasemin fotoğraf makinasını unutmadan dışarı çıkmıştır.

Rüya ne kadar güzel ve kocaman gülmüş

füs said...

yerim onu beeeeen! benim en iyi oyun arkadaşım,bekle beni 18 mart'ta bol bol oynayacağız:))

Kağıttan Gemiler said...

Taksimin kokusu geldi buralara. Özlemişim.
Selamlar, sevgiler.

yasemin said...

polente ve füs,

biriniz biletimi aldınız, biriniz çocuklarıma bakacaksınız, ben de sayenizde bir oyun daha görmüş olacağım, ne denir, el öpenleriniz çok olsun, sağolun varolun!

yasemin said...

kağıttan gemiler, sevindim. ben de biraz uzak kalmaya göreyim hemen burnumda tütmeye başlar beyplu. selamlar bizden de.

asliberry said...

kız kıza gezmek.

bayıldım.

gözleri aynı senin gibi parlıyor. çok çok mutlu ve sevinç dolu. öpüyorum Rüya'yı da Cem'i de.

yasemin said...

aslı, sağol :) sen biliyorsun benim bir zamanlar bu kız kıza işleri ne kadar çok istediğimi, şimdi yerinde yeller esen fauna'da anlatmışımdır kesin. ne güzeldi ya oranın o makarnası, çubuk vanilyalı muhallebisi falan. şimdi cem'e hediye ettiğin takkayı rüya giyiyor gerçi biraz sıkıntılı, çabucak çıkarıyor, elbise, etek, külotlu çorap, toka ve şapka sevmez kız. ben de kısacık kesiyorum saçlarını bu yüzden.

asliberry said...

Yaşasın, çok sevindim öyle şeylere düşkün olmadığına. Çünkü kılık kıyafete kafa yormak gerçekten yıpratıcı bir şey. Fauna benim de burnumda tütüyor. Ya ben seninle Amour filmi hakkında konuşmak istiyorum. Senin kafanda dönen kareler ve üzerine düşündüklerini öğrenmeye can atıyorum. O filmi konuşmalıyız. Vaktin olduğunda yaz bana.