Thursday, August 7, 2008

yasemin'le cem beyoğlu'nda

ağustos'ta istanbul çok tenha ve bu yaz oldukça serin geçiyor. cem'in yuvası tatilde, biz de beraber şehri turlamaya başladık. cem öğlen uykusu uyuyor ama arada bir gün uyumazsa eskiden olduğu gibi kaos yaşanmıyor; bez, mama, cem için taşınması gereken çanta, puset gibi alet edevatı da geride bıraktığımıza göre artık ikimiz çıkıp uzun uzun dolaşabiliriz, değil mi? uzun uzun dolaşmak demek benim için bütün gün gezmek demek.

bugün niyetim cem'le beyoğlu'na gidip, tünele yakın italyan dondurmacısından (cremeria milano) dondurma yemekti ama giderken binebileceğimiz kadar çok çeşitli araca da binmeliydik. minibüsle kadıköy'e, vapurla karaköy'e, tünel'le beyoğlu'na, tramvayla taksim'e ve sonra yine minibüsle eve şeklinde bi rota izleyecektik. 12'de çıktığımız eve döndüğümüzde saat 7'ydi, çok güzel bir gündü tek eksiğimiz yolun ortasında şarjı biten fotoğraf makinemiz oldu. neyse şarjın azaldığını görünce aceleyle çektiğim birkaç foto var elimizde.

cem vapurda çok mutluydu, dönen pervanelerin suyu nasıl köpürttüğü, niye köpürttüğü... ve yine bi dolu teknik soruyla beni terletti. sayesinde olmadık konulara kafa patlatır, azıcık makul cevaplar verebilmek için hiç ilgilenmediğim şeyleri düşünür hale geldim: motor, taşıtlar, bilimkurgu, iskelet-kas sistemleri, korku hikayeleri, böcekler, trafolar ve elektrikle ilgili her şey...

vapurdan inmiş tünele giderken alt geçitte plazma satılan dükkanlardan birinin vitrinindeki televizyonda içeri girip adını öğrenmek zorunda kaldığım hayalet sürücü adlı filme rastgeldik. hayalet sürücü alev alev yanmakta olan bir iskelettir ve o haliyle dev bi motosiklet kullanmaktadır. polis helikopterlerini falan zinciriyle yakalayıp oraya buraya zincirledikten sonra kendisini kovalayan diğer polislerden deniz üzerinde motosikletini sürerek kaçabilmektedir. h.s. denizin dibini boylasa bile her tarafından alevler fışkırmaya devam eder, çok maceraperest bir karakterdir... cem 15 dakika boyunca başörtülü bir teyze ve arada gelip bu ne diye bakıp giden birkaç amcayla birlikte filmi pür dikkat izledi. daha önce alkım'ın içindeki kahvede otururken de denk gelmiştik bu filme, cem izlediği sahneleri unutamadığı için alevli kafa evde sık sık gündeme gelmişti. alt geçitte geçirdiğimiz 15 dakikadan sonra ise artık adını bildiğimiz hayalet sürücü dilimizden düşmedi.

tünelden çıkınca hiç vakit kaybetmeden cremeria milano'muza 
koştuk. adını da bildiğim yok, verdikleri ıslak mendil ambalajından okuyup yazıyorum iki seferdir, dünyanın başka yerlerinde de şubeleri varmış. tünelden taksim'e giderken solda tünel'e yakın bir yer. şahane dondurma. o kadar çeşit arasından ben her zaman siyah çikolatalıyı yiyorum cem de hep çilekliyle böğürtlenliyi seçiyor. biraz kazık olduğunu (1 top 3,5) itiraf etmek zorundayım ama çok leziz.

dondurmaları bitirince robinson crusoe'ya girip kitaplara baktık. cem kendisi için 3 kitap seçti, onlarla birlikte roll'un yeni sayısını alıp çıktık ve durağa dönüp tramvaya bindik. robinson'da epey uzun durmuştuk ve cem'in karnı acıkmıştı. tramvay'dan ağa camii durağı'nda inip ağa lokantası'na girdik. 
buranın beyoğlu'nda çocuklarla yemek için iyi bir alternatif olduğundan bahsetmiştim. cem'le birlikte vitrinden yemeklerimizi seçtik: pilav-bezelye yemeği; makarna-taze fasulye bunlara ilave yoğurt ve karışık komposto. yemekte garson cem'e klasik soruyu sordu: hangi takımı tutuyosun? evet, erkekler erkek çocuklarla konuşmak istediklerinde genellikle bu soruyu soruyorlar ardından da çocuğu kendi takımlarını tutması için ikna etmeye çalışıyorlar oysa cem'in şimdiye kadar bu soruya cevap verdiğini hiç görmedim ayrıca bizim evde tutulan bir takım varsa o da trabzonspor'dur. beyhude çabalar bunlar, yine de heveslerini kırmıyoruz onlar cimbom - fener diye ısrar edip duruyorlar :)

yemekten sonra d&r'a girip iron maiden albüm kapaklarına baktıktan sonra çocuk kitapları için üst kata çıktık. üst katın tenhalığı, serinliği ve yann tiersen müziği çok iyi geldi. cem çocuk kitapları reyonunda karşılaştığı bir teyzeyle konuşa konuşa kitaplara bakarken ben oturup kitapları karıştırdım. bir süre sonra cem de kitapları toplayıp geldi, rahat koltuklarda yayılıp kitaplara bakarak  epey bir zaman geçirdik. sonra gezi parkı'nın içindeki çocuk bahçesine gitmek üzere ordan ayrıldık. yolumuzun üstündeki şekerci hacı bekir'e de uğradık, cem'e uzun şeker bize de bir kutu kişniş şekeri aldık.

son durağımız gezi parkı'ndan, cem kaydırakla tahteravalli arasında bolca mekik dokuduktan ve salıncakta kendine sıra gelmeyeceğine ikna olduktan sonra ayrıldık. cem minibüsle eve dönerken kucağımda uyudu.

cem'in robinson crusoe'dan seçtiği 3 kitap:

* sakar cadı vini'nin yeni bilgisayarı - bizde olmayan tek macerasıydı. serinin diğer kitapları gibi değilmiş, cem uyumadan önce okuduk, zorlama bi öykü, hiç beğenmedim.. (seriyi bilsen bile hiçbi kitabı okumadan alma!!)



16 comments:

özden said...

bir çocuğum olsa da dere tepe gezsek dedirtiyorsunuz :)
bu arada yine sayenizde, charlie ve lola'yla tanıştım. çok tatlılarmış.

hayal said...

Nefis bir gün olmuş. Tek başına'dan daha zevkli değil mi, canının içi ile olunca :)

yasemin said...

ozi, charlie ve lola'yı izledin demek, beğendiğine sevindim :)

merhaba hayal,
cem bebekken pek uzaklaşamazdık evden. pusette oturmak istemezdi, böyle her an bi arıza çıkarabilirdi, o açıdan çok zor bir bebekti. o zamanlar bütün gün dışarda olsak bile daha yakın yerlerde takılırdık gerekirse hemen döneriz diye. 4 yaşında çocuklar demek ki işbirliğine daha yatkın, ortak bir şeyler yapmaya daha uygun hale geliyorlarmış ya da cem'de öyle oldu. evet, böyle bütün bir günü cem'le gezerek geçirmek çok güzeldi.

Isil Simsek said...

cok güzel sahiden,özellikle Beyoglu'nda,Taksim'de, Cem'den once de cok sevdigin yerlerde dolastiginiz icin daha da guzel :)

yasemin said...

ışıl, bi zamanlar daha doğrusu yıllar yılı her gün oralardaydım, resmen hayatımın geçtiği yerlerdi. 8 aylık hamileyken gittikten sonra bir daha gidebilmek için cem'in 8 aylık olmasını beklemem gerekti sanki başka bir şehre taşınmışım gibi 9 ay boyunca 1 defa bile gidemedim sonra yavaş yavaş, uzun aralıklarla, kanguru sonra puset, arabayı yakın yerlere park ederek falan derken toplu taşımayla gidip bütün günü geçirdik. 4 seneye bakıyorum ve gözlerime inanamıyorum :)

Feride said...

Yasemin yine çok harika bir yazı olmuş. Meğerse Beyoğlu'ndaki en baba yerleri hiç bilmiyormuşum. Selin'le daha önce gitmiştik ama kitapçılardan dışarı çıkamadığımız için, diğer yerleri görememişti. En kısa zamanda -senin bu yazıyı da yanıma alıp- Beyoğlu'na gitme kararı aldım. Senin yazı biraz turistik gezelim-görelim kitaplarına benzeyecek ama kusura bakmazsın...

elif said...

cok guzel bir gun gecirmissiniz, cok ozendim. dondurmali, ozgurluk aniti benzeri poz nefis.
-elif

yasemin said...

feride böyle bi katkısı olabilirse ne mutlu bana :)

a evet özgürlük anıtı :) nerdesin acaba şu anda, ben assos'tayım.

Güneşli Günler said...

Yasemin merhaba,

Öyle güzel anlatmışsınki okurken ben de keyif aldım ve size imrendim. Benim de bir bebeğim olsa, büyüse ve ben de onunla böyle en sevdiğim mekanları birlikte gezsem, hımmm düşüncesi bile çok güzel... En güzeli de bu güzelliğin farkında olarak yaşamak değil mi? Harikasınız!

Güneşli Günler said...

Yasemin merhaba,

Öyle güzel anlatmışsınki okurken ben de keyif aldım ve size imrendim. Benim de bir bebeğim olsa, büyüse ve ben de onunla böyle en sevdiğim mekanları birlikte gezsem, hımmm düşüncesi bile çok güzel... En güzeli de bu güzelliğin farkında olarak yaşamak değil mi? Harikasınız!

Anonymous said...

yasemin merhaba;
sizin gezilerinizi okudukca cesaretleniyorum..ben de bu hafta cani alip gitsem mi taksime,dayanabilir miyiz acaba ? Can 3 yasinda bu arada,kadikoye bile gitmedik henuz,ikimizin gittigi en uzak yerler atasehir-bagdat cad. falan,taksim harika fikir ama kisa zamanda eve donmek zor olay cikarsa :)yine de denemeye deger ..sevgiler

hatice said...

bu arada yukarıda ismimi yazmamışım ,ben Canın annesi Hatice :)

yasemin said...

hatice pusetle gideceksiniz değil mi? öğlen uykusu durumu vs. ayarlayıp deneyebilirsin, bizim kadar uzun duramayabilirsiniz. biz cem'le 3 yaşındayken de gittik ama çok bi şey anlamadık ikimiz de hatırladığım kadarıyla. 3,5 itibarıyla daha iyi oluyor. istersen önce bi kadıköy'ü deneyin, orda da güzel vakit geçirirsiniz. denemeye yakından başlayıp can'ın tepkisini gözle önce :-)

cem 4 yaşındayken yazdığım bi kadıköy turumuz var, bi de ona bak istersen:

http://cemuyurken.blogspot.com/2008/06/cumartesi-bu-akam-cemle-ikimiz-dar-ktk.html

hatice said...

evet sanırım kadıköyden başlasak denemeye daha iyi olur,öğle uykusundan sonra çıkarız,günler uzun nasıl olsa,umarım keyifli olur da ben de bloğuma yazarım inşaallah ordan okursunuz (henüz olmayan bloğum :) bu arada Can büyüdü diye ben puseti kuzenine verdim ama alırız artık arada :)
Can hala çok uzun yol yürüyemiyor çünkü

Anonymous said...

[url=http://hopresovees.net/][img]http://vonmertoes.net/img-add/euro2.jpg[/img][/url]
[b]nero 9 forum, [url=http://hopresovees.net/]autocad ownership[/url]
[url=http://vonmertoes.net/][/url] vio software discount code crm microsoft software
cheapest adobe software [url=http://hopresovees.net/]discount software windows xp[/url] nero 9 - trial version 9.0.9.4c patch
[url=http://vonmertoes.net/]discount oem software net[/url] software in order for
[url=http://bariossetos.net/]to sell a software[/url] cheap software visual
to buy software in hong [url=http://vonmertoes.net/]free adobe photoshop cs4[/b]

Anonymous said...

Wow, this piece of writing is pleasant, my sister is analyzing
these kinds of things, so I am going to convey her.
Here is my blog ; factory unlock iphone 5