Showing posts with label çocuk kitapları. Show all posts
Showing posts with label çocuk kitapları. Show all posts

Friday, August 8, 2014

Babam ve Ben


Bugünlerde Cem ile birlikte okuduğumuz kitap Babam ve Ben. Yeni çıkanlara bakarken bu kapağa rastlayınca hiç tereddüt etmeden aldık çünkü resimleri ve kapağı ünlü çizer/karikatürist Sempe'ye (kendisini Pıtırcık'tan hatırlayabilirsiniz) ait olan bir kitabı kaçıramazdık.

Kitap, annesi ve babası ayrı olan, Amerika'daki annesinden uzak, babasıyla Paris'te yaşayan ve annesi gibi dansçı olmak isteyen Catherine'in hayatından ve babasıyla ilişkilerinden bir kesit sunuyor. 9-10 yaşlar için uygun diyecektim, yayınevi 9-10-11 diye sınıflandırmış. Biz beğendik bu kitabı, öneriyoruz.

*
Blogda Sempe


Wednesday, August 6, 2014

Pıtırcık Tatilde



Gösterime girdiği haftasonunda izlediğimizden beri söyleyeceğim, neyse ki hala vizyonda, Pıtırcık Tatilde'yi kaçırmayın. Çocuklarınızla veya tek başınıza, hele de zamanında Pıtırcık'ı okumuş ve benim gibi çok sevmişseniz, bu renkli, retro filmi görmelisiniz. Biz Cem'le ikimiz gittik, çok beğendik.

Cem sinemaya gitmeden evvel, önceden defalarca izlediği ilk Pıtırcık filmini evde yeniden izledi. İlk filme 4 sene önce Onur'la giderken Cem'i götürmemiştik çünkü o dönem henüz anasınıfında olan Cem'in filmi baştan sona izleyebileceğinden emin olamamıştık. İlk film de çok güzeldir, izlemediyseniz dvd olarak bulunuyor.



film çıkışı kitapçıya!

*

Friday, February 21, 2014

Saftirik


Onur Sabit Fikir Dergisi'nin son sayısını karıştırırken rastlayınca bana da söyledi:

- Gördün mü küçük İskender Saftirik ile ilgili yazmış?

Şaşırdım ama o sırada başka bir şeyle meşguldüm, bakamadım sonra da unuttum gitti. Birkaç gün geçtikten sonra bu sabah arkadaşım da küçük İskender'in, Saftirik kitaplarının çocukların yazma ve günlük tutma alışkanlıkları geliştiren yönünü vurguladığını, Cem'in yazma ve resimli günlük gibi meraklarının bu kitaplardan da etkilenmiş olabileceğini söyleyince yazıyı bulup okudum.

Yazıyı okuduktan sonra Saftirik serisini pek incelemeden, belki de sadece çok popüler oldukları için  hafife alma tuzağına düşmüş olduğumu farkettim. Şimdi Cem okuduktan sonra tepedeki dolaba Rüya için sakladığım kitapları indirip ben de okuyacağım birkaçını.

*
"Hem görsel eğitim hem de okuma alışkanlığı açısından çok değerli olan Saftirik serisinin belki de en önemli özelliği, günlük tarzında olması nedeniyle çocukları günlük tutmaya, yani yazmaya da yöneltmesi.
...

Sezdirmeden siz de okuyun


Yazar ve illüstratör Jeff Kinney’in kaleminden çıkan böyle bir karakter var: Greg. Namıdiğer Saftirik Greg. Greg’in günlük tutmaya başlamasıyla bizim de şahit olduğumuz, hem arkadaş çevresiyle, hem ailesiyle hem de kendisiyle yaşadığı maceralara baktığımızda yukarıda saymaya çalıştığım karamsar tablo kayboluyor ve çocukluk/gençlik/yetişkinlik ilişkileri olağanüstü keyif veren bir seyir izliyor. Özellikle birey olma meselesi, bağımsızlık ama bağımlılık şartı, hayal gücünün enginliği kitapta özenle basite indirgenmiş bir dille, illüstrasyonlarla da renklendirilerek kahkahalarla okunabilecek, bir solukta bitirilebilecek metinlere devriliyor. Üstelik Saftirik’in yaşadıkları tek kitap da değil, tam bir seri.

Özellikle tatil dönemine denk gelen zamanlarda ilköğretim öğrencileri için kaçırılmaz tatta kitaplar. Yakın çevremdeki insanların çocukları Saftirik hayranı. Hem görsel eğitim hem de okuma alışkanlığı açısından çok değerli olan bu serinin belki de en önemli özelliği günlük tarzında olması nedeniyle çocukları günlük tutmaya, yani yazmaya da yöneltmesi.

Saftirik Greg’i çocuklarla tanıştırdıktan sonra, sezdirmeden siz de okuyun: Gerçekten eğleneceksiniz."

tamamı için tık

Tuesday, February 18, 2014

Çocuklar için Kitap Okumaya Giriş Önerileri

Kuzenim 8 yaşındaki oğlu Can için kitap tavsiyesi istemişti, birkaç gündür ona önerebileceğim kitapları düşünüyorum. Kitapların linklerini e-posta ile gönderirim demiştim ama sonra buraya detaylı olarak yazmaya karar verdim.

Kuzenim hem Can'la birlikte okuyabilecekleri, hem de onun kendi kendine okuyabileceği kitapları sorduğu için önerilerimi iki gruba ayırıyorum. Bu postta Can'ın kendi kendisine severek ve sıkılmadan okuyacağını umduğum kitaplar var.

İlk gruptaki kitapları seçerken Cem'in okumaya başladığı günlerde en sevdiği kitapları hatırlamaya çalıştım. Cem bence kendi kendine okumanın zevkini, yaşıtı pek çok çocuk gibi ilk olarak Saftirik ve Felaket Henry dizilerini okuyarak aldı. Saftirik kitapları yanılmıyorsam tam Cem'in okumayı öğrendiği yaz Türkçe olarak yayımlanmaya başlamıştı. Cem kendi kendine okumayı öğrendiğinde almamı istediği ilk kitap Saftirik olmuştu. Bu nedenle benim de ilk önerim şu an 8. kitabı çıkmış bulunan Saftirik serisi olacak.




Cem Saftirikleri çok eğlenerek soluksuz okuyunca devamında ona benzeyen serileri okumaya devam etti. En son 5. kitabı Türkçe olarak yayımlanan Kocakafa Nate de onun gibi popüler serilerden biri. Çocuklar birdenbire bizim iyi olduğunu düşündüğümüz kitapları okumaya başlamıyorlar, o yüzden okumaya başladıkları yıllarda arkadaşlarından duyup istedikleri çocuklar arasında sevilen kitaplara öncelik vermekte yarar var. Önce okumanın zevkini alacaklar, sonra yavaş yavaş kitaplardaki resimler azalacak, yazılar artacak.

Çocukların okumayı sevmesindeki önemli etkenlerden birinin de kendi seçtikleri kitapları (siz o kitapları beğenmeseniz bile) okuyabilmeleri olduğuna inanıyorum. Cem'in okuyacağı kitapları ben seçiyor olsaydım Saftirikleri almayı hiç düşünmeyebilirdim, içeriklerini bildiğimden değil, ama ilk bakışta onları belki fazla hafif bulurdum ya da gereksizce komik olmaya çalıştıklarını düşünürdüm vs.

İrfan Sayar'ın Zihni Sinir serisi çok ilginç, eğlenceli ve komik detaylarla dolu. Şiddetle tavsiye ederiz.

Babası çizgiromanlara çok düşkün olduğu ve ayda en az 5-6 çizgiroman alıp okuduğu için olabilir, Cem de başından beri çizgiromana çok düşkün bir çocuk oldu. Bu durumda evde çocuklara yönelik epey miktarda çizgiroman da var. Seçtiği kitaba karışmama prensibimi bu gruptaki bir seri için bozmuştum: Zeytin ve Limon kitapları. Cem ne kadar ısrar etmiş olursa olsun çizerinden ve hoşlanmadığım basit içeriklerinden ötürü Zeytin Ve Limon kitabı almadım hiç ancak Cem bu kitapların hemen hepsini bir şekilde okudu. Ona çok istiyorsa bir yerlerden bulup okuyabileceğini ama bu kitaplar için para harcamak istemediğimi söylemiştim. O da arkadaşlarından ödünç alarak, uzun kitapçı ziyaretlerimizin her birinde birer ikişer okuyarak hatta neden orada olduğuna hiç anlam veremesem de okul kitaplığından ödünç alarak neredeyse tüm seriyi yiyip bitirdi. Okuyacak çocuğa dağlar dayanmıyor görüldüğü gibi, bir yolunu bulup hepsini okuyor işte :) Şu anda albenisini yitirmiş olsa da, Cem ve arkadaşları için bu serinin 1. ve 2. sınıftayken çok popüler olduğunu biliyorum. Oyun için bir araya geldikleri ev buluşmalarında bile beraber veya ayrı ayrı oturup bu kitapları okuduklarını hatırlıyorum. Ben sevmesem ve önermesem de çocukların severek okuduğu bir seri olduğu gerçeğini göz ardı edemem.


Zeytin ve Limon'u bir yana bırakırsak, çizgiromanları çocukların kitaplığından eksik etmemek gerektiğine inanıyorum. Çoğu yetişkin çizgiromanları kitaptan saymıyor. Cem'in elinde çizgiroman gördükçe bunların çocuklarda hayalgücünü öldürdüğünü söyleyene de çok rastladık ama bana sorarsanız size tam tersini düşündüğümü söylerim. Leonard Cohen I'm Your Man belgeselinde (yoksa bir röportalında mıydı?) çocukluğunun çizgiroman okuyarak geçtiğini söylüyor. Çizgiromanlar Cohen'in yaratıcılığını pek öldürmüşe benzemiyor, ne dersiniz?

Cem'in çizgiroman dünyasına ilk girdiği dönemde en sıkı takip ettikleri: Tenten, Asteriks, RedKit, Jo-Zette ve Jocko'nun Maceraları, Marsupilami.





Yapı Kredi Yayınları'nın Galatasaray'daki mağazasına gidin ve bırakın çocuğunuz birkaç çizgiroman seçsin kendine, o arada siz de kendiniz için kitaplara göz gezdirin. Yayınevinin kitapları kendi mağazasında indirimli olarak satılıyor.



















Yapı Kredi Yayınları'na girmişken kapağını gördüğüm anda vurulduğum, Cem'in de sık sık dönüp okuduğu Vincent'ı önermeden geçmeyim. Bu kitabı birlikte okuyacağınız kitaplar grubuna da dahil edebiliriz.


Cem'in çok sevdiği bir başka dizi de Bill Watterson'un Calvin ve Hobbsları. Şu anda bazılarını bulmanız zor olabilir ama iki tanesi İdefix'de satışta görünüyor. Bunları mutlaka edinin. Biz eksikleri internetteki sahaf sitelerinden bulup tamamlamıştık. Bu kitaplar Cem'in kitaplığında hep duruyor, ara ara dönüp okuduğu kitaplar arasındalar.















Kendi seçtiği kitapla bir köşeye çekilip o kitabı bitirene kadar sıkılmadan, güzel vakit geçirmeyi bilmeyen yetişkinler hiç bunun sebebi üzerine düşündüler mi? Feci resimli didaktik kitaplar, kötü çevrilmiş çocuk klasikleri, henüz alışkın olmadığı uzunluktaki resimsiz romanları ödev olarak verildiği için veya büyükleri okumasını istiyor diye bitirmeye çalışmak, okuldan ceza niyetine verilmiş kitaplar gibi bir sürü sebebi olabilir... Kitapları titizlikle seçmek lazım, yoksa çocukları ömür boyu okumaktan soğutabiliriz. Okumanın önemi ve erdemleri üzerine kafa şişirmenin hiç faydası yok, bu noktada kendinizi tutun ve susun. Birlikte kitapçıları gezin, kitabı kendilerinin seçmelerini ve merak ettikleri kitabı okumaya başlamalarını teşvik edin. Çizgiromanların, bir kitapla başbaşa vakit geçirmenin aslında zevkli bir şey olduğunu hissettiren gücünü yabana atmayın.

Bu liste Cem'in sevdiklerinden hareketle oluşturulduğu için daha çok erkek çocuklara yönelik bir liste olabilir. Kızlar için ekleyebileceğiniz farklı kitap önerileriniz varsa yazarsanız çok sevinirim, ilerde Rüya için de faydalanırız.

Çocuklarla büyüklerin birlikte okuyabilecekleri kitaplarla ilgili önerileri de bir sonraki postta yazacağım.

*

Wednesday, February 12, 2014

9,5 yaşındaki Cem

Bu akşam Cem ile blogdaki cem'in günlüğü etiketli postlara göz attık. Yüksek sesle okuduk, fotoğraflara baktık. Bazı fotoğraflara ve diyaloglara güleceğim derken Cem'in gözlerinden yaş geldi. Bu arada uyku saatini 1 saat geçirmişiz, haberimiz yok. Elimizdeki kitaptan da bir bölüm okuyamadık öyle olunca, bölümün yarısına gelebildik ancak.

Cem'in en çok anketlere verdiği cevaplara güldüğünü görünce "yeniden yapalım" dedim. Soruları ben yazdıkça o cevapladı, derken soruların bir kısmını hem sordu hem cevapladı. Bugün yazarken çok anlamlı gelmese de, 6 sene öncesinin cevaplarıyla biz hem eğlendik, hem de geçmişe kısa bir yolculuk yaptık. Ayrıca Cem'in 3,5 yaş fotolarındaki halinin şu an aynı yaştaki kardeşiyle olan benzerliklerini tespit ettik. Rüya doğduğundan beri yanyanayken pek benzemeyen iki kardeş, aynı yaşlarda çekilmiş fotoları yanyana konulduğunda epey benziyorlar. 

ocak 2014, yıldız parkı
en sevdiğin renk?
kırmızı ve mavi

en sevdiğin oyun?
monopoly ve macera yolu. bir de satranç. bir de kart oynamak.
babamla oynamak.

ipad'de en sevdiğin oyun?
minecraft, clash of clans, lep's world 3

sinemada izleyip beğendiğin film?
life of pi, hobbit

son zamanlarda okuyup sevdiğin kitaplar?
fleabag monkey face, undead pets, milyarder çocuk, babaannem bir gangster, bay kokuşuk

5 yakın arkadaşın?
sinan, selim, jeymi, ada, gün, egemen (6 oldu)

haftasonları ne yapmayı seversin?
arkadaşlarımla buluşmak, kitap okumak, satranç oynamak. ipad oynamayı da severim

bu sene en sevdiğin öğretmenin?
alper (satranç), erhan (sınıf öğretmeni), şükrü (masa tenisi)

sevdiğin dersler?
satranç, sanat (öğretmen çok uyarı vermediği zamanlarda), fen

evde tek başınayken ne yaparsın?
kitap okurum, kendi kendime satranç oynarım, ipad, oyun çizerim, şampiyonlar ligi (2013-2014) kartlarıma bakarım

rüya ile ilgili düşüncelerin?
tatlı, yaramaz, düşünceli, akıllı, obur, iyi kalpli

annen?
düşünceli, iyi kalpli, gece geç saatlere kadar oturmayı seven, yardımsever

negatif bir şey yok mu hiç?
bazı şeyleri uzatırsın

baban?
iyi kalpli, düşünceli, benimle oynamayı sever, eğlenceli, komik

negatif?
acele ettirir

kendinle ilgili düşüncelerin?
yok. blank. error.

en sevdiğin yemek?
kıtır mantı (en çok bodrum mantı'daki), dürüm döner (günaydın), çikolatalı dondurma
- benim yaptıklarım yemekten sayılmıyor galiba!

en sevdiğin hayvan?
domuz

büyüyünce ne olmak istersin?
makine mühendisi, çizer ve yazar.

*

Wednesday, January 22, 2014

Diş Hekiminde

Haftasonu çocukları diş hekimine götüreceğim. Randevuları üstüste aldım ki Rüya Cem'in muayenesini izledikten sonra o koltukta oturmaya daha kolay ikna olsun, bakalım işe yaracak mı? Ne yaşayacağımızı tam olarak kestirmek zor ama her ihtimale karşı önlemimi almam lazım.

Cem okul bahçesinde koştururken elinde topla koşan bir arkadaşıyla çarpışmış ve öndeki iki alt dişinin uçları belli belirsiz kırılmış, kendisi söylemese ben anlamayabilirdim. O gün hemen götürüp gösterdik. Diş hekimi kırıkların çok basit ve önemsiz olduğunu, tedavisini hemen yapabileceğini söyleyince rahatladık ve daha sonra randevu almak üzere oradan ayrıldık. Aradan haftalar geçti, nihayet bu haftasonu için randevuları alabildik.

Rüya'nın ise okul ile birlikte yaptıkları diş hekimi ziyaretinden sonra eve gönderilen rapora göre iki azı dişinde çürük başlangıcı var. Kimi bünyelerde çürük daha kolay olurmuş, 10 yaşındaki Cem'de hiç çürük olmadığı için Rüya'daki erken başlangıca şaşırınca diş hekimi söyledi. Kimi insanın tükürüğü bile çürük oluşumunu hızlandırabiliyormuş.

Rüya'nın diş hekimine yapacağı ilk ziyareti kolaylaştıracağını umduğum bir kitabı almak için kitapçıya uğradım bu sabah. Daha önceden kitapçıda okumuştum, ilgiyle dinlemişti. "Dişlerime ayna ile bakacak" kısmı hala hatırında, cumartesiye kadar 4-5 defa okuruz sanırım.


Aslında kitabı okumak benim için hiç kolay olmuyor çünkü diş macunu reklamlarını bile izleyemeyecek kadar ağır bir diş hekimi fobim var. Çocuklardan sonra çok geciktirmeden kendim için de bir randevu almam gerekiyor. Bu yıl sürüncemede bıraktığım işleri ertelememek konusunda aldığım kararı en zor uygulayacağım konu bu olacak.

Sunday, January 5, 2014

Gulliver

Cem ile dün başladığımız Gulliver'in 6. bölümüne geldik bu gece. Ona kendi kendine okumayı pek seçmeyeceği ama okumasını istediğim kitapları ben okumaya çalışıyorum. Seçimde ilk dikkat ettiğim nokta ise kitabın benim severek okuyacağım bir kitap olması.

Bu okumaları uyumadan önceki yarım saat içinde yapıyoruz. Cem şimdiye dek seçtiğimiz kitapları ilgiyle dinledi. Kitap okurken çoğu zaman Rüya da yanımızda oluyor, kitap resimliyse okuduğum sayfadaki resimleri inceliyor ve yeni bir gelişme: anlamadığı yerlerle ilgili sorular sorarak olan biteni (kimi zaman "dünya bir gaz ve toz bulutuydu" noktasından da olsa) anlamaya çalışıyor.

Gulliver'in Domingo Yayınevi'nin Hepsi Sana Miras Serisi'nden çıkan baskısını tercih etmemin ilk sebebi müthiş resimleriydi. Seriye ilgi duymamın diğer sebebi ise, hikayelerin usta yazarlar tarafından çocuklar için yalın bir dille yeniden anlatılmış olması. Yoksa aradığınızda, raflarda değişik yayınevlerinden çıkmış onlarca Gulliver çevirisi bulmak mümkün. Aynı seriden Umberto Eco'nun yeniden anlattığı Nişanlılar kitabı da sırada.

Cem'in odasında, başucu lambasının ışığında, yatağına uzanıp seçtiğim kitabın o günkü bölümünü merakla dinlemesi, devamını yarın okuyalım, dediğim her seferde biraz daha okumamı istemesi beni mutlu ediyor.

*


Saturday, December 21, 2013

hayata bir de onun gözünden bak


Güzel, hem de çok güzel bir kitap var: Miguel. Okudunuz mu?
Kapağından belliydi. Metne ayrı, resimlere ayrı hayran oldum.

Çocuklarla her gece bir bölüm okuyoruz. Rüya için erken, zaten arada bir kalkıp gidiyor sonra tekrar geliyor. Zamanı gelince ona tekrar okunacak, belki kendisi okur. Cem (genç çizerlerimizden) kitabın resimlerini çok seviyor. Okumadıysanız, siz de hemen bugün alıp okuyun. Hediye mevsiminde her yaş için iyi bir hediye de olur.


Her gün dışarı çıkan bir çocuk vardı 
Ve baktığı ilk şeyde  
Dönüşüverdi o nesneye

WALT WHITMAN

*
İspanyol illüstratör Javier Zabala 

Wednesday, December 4, 2013

çocukluğun mutlu saatleri

Bize yaşanmamış gibi gelen çocukluk yıllarımızda, çok sevdiğimiz bir kitapla geçirdiğimiz günler kadar dolu dolu yaşanmış başka bir zaman belki yoktur. 


Marcel Proust



proust'un cümlesini okuyunca çocukken sevdiğim ve cem kadar çok kitabım olmadığı için döne döne okuduğum kitaplar aklıma geldi. bazılarından burada daha önce de bahsetmişimdir. çoğunun hala baskısı bulunuyor. ranzanın üst katına uzanıp ya da yere oturup sırtımı yanan kalorifere vererek bu kitapları okuduğum saatler, çocukluğumun en mutlu saatleriydi.


8,9,10 yaşlar için kitaplar:

kitap isimlerine tıklayın. 





alphonse daudet'nin değirmenimden mektuplar, kitap alayım diye verilen harçlıkla kendi kendime seçtiğim ilk kitaptı. cem'den bir yaş küçüktüm, üçüncü sınıfa gidiyordum. şimdi çocukları kendi başlarına pek bir yere yolladığımız yok ama ben parayı cebime koyup vızır vızır arabaların geçtiği iki caddeyi koşarak aşmış yine koşa koşa şimdi galiba pastaneye dönüşmüş olan olcay kırtasiye'ye dalmıştım. tek raf boyunca sıralanmış, o günlerde bana çok sayıda görünen kitapların arasında yaşadığım uzun kararsızlığın ardından artık neye göre seçtiysem bu kitabı seçip almıştım. 

eve dönüp de kitabı gösterdiğimde, sen ilerde iyi bir okuyucu olacaksın, kendine ne güzel bir kitap seçmişsin demişlerdi de çok sevinmiştim. bu anıyı kaydetmek istedim çünkü kitabı eve gelir gelmez okumaya başladığım o güneşli öğleden sonrası 30 sene boyunca aklımda tatlı bir anı olarak kaldı. insanın anayurdu çocukluğudur demiş jorge amado, ne kadar doğru.

sizin çocukluğunuzdan hatırladığınız kitaplar hangileri?

*
bir ilkokul kitaplığı için 50 kitap önerisi

Monday, December 2, 2013

emma chichester clark'ın küçük tatlı kızları




emma chichester clark'ın kitaplarıyla cem 2 yaşındayken keşfettiğim mavi kanguru serisi sayesinde tanıştım. yazarın türkçe'de bildiğim kadarıyla dört kitabı var ancak mavi kanguruların baskıları artık bulunmuyor. zaten bu kitapları basan delfin yayıncılık da artık yok. bu yayınevinin basmaya başladığı güzel çocuk kitapları vardı, ne yazık ki ömrü pek uzun olmadı. biz kitaplarının hemen hepsini cem'e almıştık. 

mini mini mualla'yı rüya'nın doğumu çok yaklaşmışken geçirdiğim uykusuz gecelerden birinde internette yaptığım bir çocuk kitapları turu sırasında bulmuştum. nesin çocuk cenneti kitaplığı'nın o gece farkına varmış, yayınevinin bütün resimli kitaplarını sipariş ederken "cem'in kitapları varken rüya'ya hiç resimli kitap almam" sözümü daha o doğmadan tutamadığımı görmüştüm. tam bir cümbüş, mutlaka alın bu kitabı. mualla ne güzel isim bu arada.

emma chichester clark'ın kahramanları küçük kız çocukları. benim kitaplarını tekrar tekrar bıkmadan okumamın bir numaralı sebebi muhteşem detaylarla bezenmiş resimleri. bunlar en güzel kitaplarımız arasındalar, sıralama yaparsam ilk beşe rahatlıkla girerler. yazarın şu anda piyasada bulabileceğiniz kitaplarından mini mini mualla ve aslı ile ay çocuğu'nu, yaklaşık bir senedir rüya, zamanında da cem ilgiyle dinledikleri ve resimlerine kendi başlarına bakmayı sevdikleri için tavsiye ediyorum.

*
mini mini mualla'nın sayfaları arasında gezinmek için tık

amazon'da yazarın çok sayıda kitabı var. tık

Wednesday, October 30, 2013

pasaklı ve diğer yaramazlar


pasaklı ve diğer yaramazlar, rüya ile son günlerde sıkça okuduğumuz komik bir kitap. pasaklı, benekli ve çomar adlarındaki üç yaramaz köpekten üç farklı macera. rüya en çok sonuncu hikayeyi seviyor, temizlik hastası şükufe teyze'nin pasaklı'yı temizleyeceğim derken dünyanın en pasaklı kadını haline gelişinin hikayesini.

biliyorsunuz rüya'nın yaşındaki çocuklar (grubu biraz genişleterek söyleyeyim, 3-4-5 yaşlarındakiler) aynı kitabı defalarca dinlemeyi seviyorlar. ben de burada sadece tekrar tekrar okumaktan bıkmadığım kitaplara yer veriyorum. evde okumaktan fenalık gelen kitapları sonra yeniden ortaya çıkarmak üzere bir süreliğine göz önünden kaldırıyorum, bu kitap hep kitaplıkta duranlardan biri. siz de 3-6 yaş arasındaki çocuklarınızla severek okursunuz diye tahmin ediyorum. yayınevinin ilk okuma kitaplarım serisinden çıkan kitap, okumaya yeni başlayanlar için de kısa cümleleriyle uygun bir seçim.

Thursday, October 24, 2013

esrarengiz komşu

Böyle komşuyu kim istemez! Ödüllü gazeteci Silke Lambeck'ten çocuklar için unutulmaz iki kitap! 

bu kitabı bundan iki sene evvel kapağını ve arka kapak yazısını beğenerek aldım ama kitap o zamandan bayram tatiline kadar kitaplıkta okunmayı bekledi. doğrusu cem'in okunacaklar listesine girebilmesi için arada sırada gidip gelip hatırlatmalar yapmama rağmen (bu tür girişimlerimin bugüne kadar cem'in kararlarında pek bir etkisi olduğunu görmedim gerçi) epey uzun bir süre geçti.

cem sonunda bu kitabı okuyacağını duyurduğunda sevinçle karışık bir heyecan duydum, acaba kitabı beğenecek miydi? bu, benim onun için seçtiğim kitapların itibarı açısından önemli bir andı. eğer kitabı beğenirse, onun için seçtiğim/seçeceğim diğer kitapların okunma şansı da yükselebilirdi ve zamanında okuyup çok sevdiğim kitapları cem'in okumasını çok istediğimden bu benim için de önemli bir andı.

cem kitapla odasına kapandıktan epey bir süre sonra çıkıp yanıma geldiğinde büyük bir merakla kitabı nasıl bulduğunu sordum. "çok güzel" cevabını alınca sevindim ve kitabın devamının da olduğunu, isterse bunu bitirdikten sonra onu da alabileceğimizi söyledim. cem şimdi ikinci kitabı bitirmek üzere olduğuna göre 8-11 yaş aralığındaki çocuklara esrarengiz komşu kitaplarını gönül rahatlığıyla önerebiliriz.

Gri Banliyö'de neler oluyor? Dondurmacı nereye kayboldu? Esrarengiz Komşu'nun ikinci kitabı daha da heyecanlı!
   TIK

*

dün cem'in başucuna aziz nesin'in şimdiki çocuklar harika kitabını koydum. umarım elindekini bitirince ona başlar. ben ilk olarak cem'den bir veya iki yaş büyükken okumuştum bu kitabı. birkaç sene önce de ikinci kez okudum. iki seferde de okurken aynı yerlerde gözlerimden yaşlar geldi. okumadıysanız mutlaka okuyun, daha da güzeli çocuklarınızla birlikte okuyun ve ağlanacak hallerimize birlikte gülün.

*
2 gün sonra
cem esrarengiz komşu dönüyor'u bitirdi ve şimdiki çocuklar harika'ya başlamadı. onun yerine, o yanımda yokken seçmiş olduğum ve okunmayı bekleyen başka bir kitaba başladı: dünya şampiyonu! kapak resminden tanıdıysanız çizimler çıtır çıtır felsefe'den jacques azam'a ait. cem bu kitabı da öyle çok sevdi ki biraz daha okuyacağım diye diye yine gecikerek uyudu. en azından şunun için sevinebilirim artık: cem onun için seçtiğim kitaplara eskisinden daha çok ilgi göstermeye başladı.


*

Saturday, August 10, 2013

yanlışlıkla dünyanın öbür ucuna uçan çocuk


cem'in elinde şu an bu kitap var, sonlarına yaklaşmış. başladığından beri de "bu kitabı bence sen de okumalısın" diyor. sanırım kitaptaki çocuğun anne babasıyla bizim aramızda benzerlikler gördü ya da tam tersi. kitabı ismi ve kapak resminden dolayı seçmiş. resimler oliver jeffers.

o gün bir rüya'ya, bir de cem'e kitap almıştık. rüya'ya aldığımız kitap oliver jeffers'ın stuck'tı. cem'in seçtiği kitabın ise kapak ve iç resimleri oliver jeffers'a aitmiş, evde bunu farkedince tesadüfe şaşırdık.

bu arada cem kitabını "çok iyi gidiyor" diyerek okurken iyi kitap dergisinde gördüğüm bir ilan sayesinde, yazarın epey bir zaman önce edindiğim iki kitabının daha bulunduğunu farkettim. nuh arpasuyu evden kaçıyor adlı kitabı, oliver jeffers'a ait olduğunu bugüne kadar farketmediğim kapağını beğendiğim için alıp cem'in kitaplığına koymuştum ancak cem 2 sene boyunca kitaba hiç ilgi göstermemişti. diğeri ise çizgili pijamalı çocuk, filmi de vardı sanırım. onu mahalle muhtarlığının kitaplığından takas usulü almıştım. cem onu da henüz okumamıştı. bugüne dek hiç ilgi görmeyen bu iki kitap şimdi yakın zamanda okunacaklar sırasına girdikleri için mutluyum.

bu kitabı, cem'in tatil boyunca okudukları arasında en beğendiklerinden biri olduğu için tatil günlerinde okusunlar diye yaşıtlarına (9-10-11 yaş) önermek isteriz.

Normallik takıntısı olan bir anne baba ve uçabilen bir çocuk... 
O zaman John Boyne anlatsın nedir bu normal?
*
iyi kitap
*

*
stuck - oliver jeffers

Monday, July 22, 2013

beyoğlu'nda sakin ve serin bir sabah :: spirou & le marsupilami sergisi

1938 yılında Robert Velter tarafından Belçika’da yaratılan Spirou karakteri, aralarında dahi olarak kabul edilen Jijé (nam-ı diğer Joseph Gilain) Franquin, Fournier, Tome & Janry, Yves Chaland, Yoann & Vehlmann, Emile Bravo gibi çizerlerin de yer aldığı birçok çizerin elinden geçti. 1952 yılında döneminin en yetenekli çizeri kabul edilen Belçikalı André Franquin, Spirou dizisi içinde Marsupilami karakterini yarattı. Karakterin çok çabuk benimsenmesi ile Franquin onu 1990 yılında o zamandan beri çizerliğini yapan Batem’in ellerine teslim etti. Spirou dizisi Türkiye’de Tudem Yayınları, Le Marsupilami ise 2013 yılından beri Yapı Kredi Yayınları tarafından yayınlanıyor. 3.Istanbulles Çizgi Roman Festivali çerçevesinde Spirou dizisini gerçekleştirmiş bütün çizerlerin 60 adet çizim ve paneli Fransız Kültür Merkezi’nde sergilenecek.
bugün fransız kültür'deki bu sergiye gittik. cem spirou ve marsupilami kitaplarını yakından takip ediyor. en son pazar günü yeni çıkan kara mars'ı aldırıp bir nefeste okudu. sergi haberini de heyecanla karşıladı, sabah evden çıkarken çok nadiren yaptığı bir şeyi yapıyordu, şarkı söylüyordu.


bu fotoyu çekmemi cem istedi


ben çektim diye söylemiyorum, son derece başarısız bir foto


güsel


sergi çıkışı inci'nin yeni yerine götürdüm cem'i. profiterolü kilo kaygısıyla yedim. tatlı yemiyorum, epeydir yemediğim için de artık canım hiç istemiyor. eskiden de pek düşkün değildim gerçi. o değil de, biliyorsunuz değil mi, sadece tatlıyı kesince epey kilo veriliyor. hem sağlıklı hem estetikli yani. yemeyin, yedirmeyin. yaptığımı yapma dediğimi yap. çocuklara derlerdi böyle, tam sopalık bir laf. neyse ayda yılda bir perhizi bozuyorsam gerçek bir sebebi olmalıydı ama onu bile çok istemedim valla. şimdi sırada güllaç var, haftaya.


mis sokak, 18


sonra şu seyyar çiçekçiye rastladık, fesleğen ile süs biberi aldık. iki saksıyı torbaya koyup caddeye çıktık.


böyle tatlı bir dükkan var mis sokak'ta. cem'in sıkılacağını bildiğimden girip gezemedim, aklımda.


hmm okuma listesine yazalım bunu.
yazarı şurdan hatırlıyoruz:

Tuesday, July 2, 2013

tatilin istanbul'daki ilk günü

öğlen
bilen bilir yazdan hiç hazzetmem. uzun günleri değil uzun geceleri, sıcağı değil soğuğu severim. önümüzde uzanan 2,5 aylık yaz tatili ise tüy dikiyor sevmediğim bu sıcak mevsimin üzerine. ama karamsar değilim, en azından bugün değilim. istanbul'a dün gece geç saatte döndük. eşyaları eve taşırken yağmur bastırdı. güzel karşılama. çocuklar hemen uyudular. biz de balkonda yağmuru izleyerek eve dönerken aldığımız biraları içtik. iyi bir başlangıç.

bugün çok geç uyandık. geç kahvaltı öğle yemeği saatine denk geldiği için bugünlük bir öğünden yırttım. şimdi mutfak masasında bunları yazarken ben, cem tüylü ve öfkeli kuşlar hakkında 50 gerçek hikaye kitabını okuyor, rüya yere serdiği masa örtüsünün üzerinde atıyla oynuyor. bir gün de böyle geçiyor, gidiyor. güzel aslında.



*

akşam 
öğleden sonra cem'e rüya uyuduktan sonra birlikte film izlemeyi teklif ettim, sevindi. aklımda mubi'de gözüme çarpan koyaanisqatsi'yi izlemek vardı. filmi yıllar evvel onur'la izlediğimizde çok etkilenmiş, ilerde cem ile birlikte bir kez daha izleriz diye konuşmuştuk. o günün bugün olduğunu düşünmüştüm ama değilmiş maalesef.

cem rüya'yı uyuttuktan sonra (evet, rüya'yı bazen cem uyutuyor) sevinçle "hazır mıyız?" diye sordu. filmden önce fragmanı gösterdim. cem başka bir film izleyelim dediyse de, "bu film önemli, çok farklı, görmelisin" diye ısrar ettim, itiraz etmedi, biraz gönülsüzce de olsa izlemeye başladı. ilk 10 dakikadan sonra dikkatini vermiş, filmi alışkın olmadığı temposuna rağmen takip edebilmeye başlamıştı. ne olduysa 30 dakika civarında oldu, önce "ben çok üzüldüm, ağlıycam" dedi sonra gözleri doldu. filmi büyük bir pişmanlıkla durdurdum ve hemen aklıma şu post geldi, yorumlarda çokbilmiş ve müge'nin dediklerini hatırladım ama artık çok geçti. o zaman dedikleri üzerinde düşünmüştüm ama onlara katılmamıştım, haklılarmış. halbuki o kitabı okuduğumuz sırada da endişelenip başını yastığa gömmüş cem. didaktikliğim ağır basmış, anlamamışım.

filmi durdurduktan sonra biraz konuştuk. "en başta kimse yoktu, ortalık bomboştu ve sonra geldiler, bozuldu" dedi, başka da bir şey diyemedi üzüntüden. ben de "en baştan seni dinleseymişim keşke, bu filmi daha sonra bir zaman izlerdik" falan diyebildim ancak. ağırlaşan havayı dağıtmak için ne yapabileceğimi düşünürken "biraz kitaplara bakalım mı?" diye sordu. yaklaşan doğumgünü için kitap seçip sipariş verdik ve yarın akşam bugün isteyip de sayemde izleyemediği e.t.'yi izlemeye karar verdik. bu filmi ben de onun yaşındayken izlemiştim. uyku vakti geldiğinde "bir el solo test oynayıp uyuyacağım" diyerek odasına giderken mutlu görünüyordu.

Thursday, May 16, 2013

bugün :: manzara, vişne ağacı ve kitap


bugün nicedir ilk defa kendime ayıracak 1-2 saatim oldu. günlerdir arabayı aynı yere park ediyordum ama bugüne kadar çevreye bakacak fırsatım olmamıştı. dümdüz yürüsem, orada ne vardır dedim ve yürümeye başladıktan sadece bir dakika sonra bu manzarayla karşılaştım.

yıllar sonra yeniden bir manzaraya karşı nefesim kesildi. ağzım gerçekten açık kaldı, gözlerim doldu, taştı. oradan ayrılmadan evvel çektiğim ve size gösterebildiğim fotoğraf maalesef gerçeğinden çok uzak. karşımda göz alabildiğine uzanan boğaz, sabah güneşiyle parlayan deniz ve tek tük balıkçı tekneleri. öğrencilik yıllarımdan sonra belki de ilk defa istanbul'da olmanın böyle bir şey olduğunu yeniden hissettim. öğrenciyken istanbul'un en güzel yerlerine giderdik, daha önce hiç binmediğimiz belediye otobüslerine biner şehir turları yapardık. taşradan geldiğimiz için her şey, her yer yeniydi bizim için. böyle büyülendiğim manzaraları ilk o zamanlar görmüşümdür. muhteşem bir şehir burası. çoğu zaman kaosu ve karmaşasında yutulup gidiyor olsam da değer buna.


bugün cem'i okuldan aldıktan sonra mutfak alışverişi için hemen her gün uğradığımız dükkanın önündeki ağaçtan sallanan vişneleri farkettik. biz daha ağacın vişne ağacı olduğunu bile bilmezken bazı vişneler olgunlaşmıştı bile. çocuklar tatmak isteyince ağacın altında bir süre mola verip dalından kopardığımız vişneleri yedik. çocuklar için bir ilkti dalından meyve ve hatta sanırım vişneyi de ilk kez tatmış oldular. beğendiler. rüya tekrar tekrar yemek istediği için bir türlü ayrılamadık ağacın altından. şehrin ortasında bugüne kadar farkına bile varmadığımız yüklü mü yüklü bir vişne ağacı.


cem okumayı öğrendikten kısa bir süre sonra artık onun için kitap okumama gerek olmadığını söylemişti.

cem: ben kendi kitabımı kendim okuyabiliyorum artık, bana kitap okumana gerek yok.
yasemin: yaa? emin misin, ben yine de okuyabilirim istersen.
c: istemiyorum.

net. oysa ben çocukken sevdiğim veya yeni çıkan merak ettiğim kitapları onunla beraber okumaya bayılıyordum. bundan 2 sene sonra, bu ders yılının başında ilgimi çeken bir kitabı birlikte okuyup okuyamayacağımızı sorarak şansımı denedim ve olumlu yanıt aldım. böylece yeniden okumaya başlamış olduk. bu gece bitirdiğimiz kitap buydu. ikimiz de severek ve eğlenerek okuduk. ilkokul çağındaki çocuklara ve büyüklerine öneririz.