Showing posts with label video. Show all posts
Showing posts with label video. Show all posts

Friday, January 31, 2014

Hayatın Anlamı

Hayatın anlamını YouTube'a sormayı deneyen arkadaşımın aldığı cevap.

Sanki sufle alıyor... Söyledikleri bir zamanlar küçümsediğim şimdiyse arada medet umduğum kişisel gelişim kitaplarını hatırlatıyor. Kendiliğinden mi söylüyor bunları, öyleyse bravo.



Cem de izlesin bunu.

Monday, January 27, 2014

Dizi Önerisi :: Masters of Sex


Son 20 yıla baktığımızda izlediğim dizi sayısı 7.
Son 7 yılda 2. Bir önceki dizi Lost'tu (4. sezonun ilk bölümlerine kadar) ve en sonuncusu da Masters of Sex. Dün gece 1. sezonu bitirdik, iyi dizi. Devamını bekliyoruz.

İzlediğim diziler
Kara Melek
İkinci Bahar
Ally Mc Beal
Aliye
Bıçak Sırtı
Lost
Masters of Sex

İzlemeyeceğimi bildiği için ilk tavsiyesinin ardından her görüşmemizde ve telefon konuşmamızda "izlediniz mi?" diye sorarak
"çok ısrar ediyor, bir bakalım" dedirten arkadaşımıza teşekkür eder, ilginç tavsiyelerinin devamını dileriz.



Friday, October 25, 2013

Jagten

dün gece beyoğlu sineması'nda yılın en iyi filmini gördüm. film aslında geçen yıldan. beyoğlu sineması'nda nihayet gösterim şansı bulan 2012 tarihli bu filmi mutlaka izleyin.
av sahnesiyle açılıp av sahnesiyle kapanan filmin orijinal adı onur savaşı falan değil, av. enfes bir film.


mensubu olmaya can attığımız sürünün değer yargılarını hiç sorgulamadan yaşamaya çalışmak nelere mal olur? tarafsız kalmanın çok zor olacağı bir konu karşısında rahatlığı kitle psikolojisinin etkisinde, herkesle aynı hizada davranmakta bulan kasaba halkının linç ve afaroz merakı. balyoz etkisi yaratan, dostluk, iftira, annelik-babalık, faşizm üzerine düşündüren bir film. muassır medeniyetlerde bu kadarı yaşanmaz sandığım linç kültürü (bu da benim önyargım), insanların içindeki günah keçisi olarak damgalananı dışlama hevesi, dostlar arası güveni bağlayan pamuk iplikleri, çok ilgilendiğimizi sandığımız çocuklarımızın yalnızlığı...

mads mikkelsen'in muhteşem oyunculuğu insanın içine işliyor. filmler üzerine yazmayı beceremediğim için yazmam genelde ama bu film üzerine bölük pörçük hissiyatımı paylaşmadan duramadım.





Friday, October 4, 2013

Rüya 3. :: Forever Young


May God's blessing keep you always,

May your wishes all come true,

May you always do for others

And let others do for you.

May you build a ladder to the stars

And climb on every rung,

May you stay forever young.


May you grow up to be righteous,

May you grow up to be true,

May you always know the truth

And see the light surrounding you.

May you always be courageous,

Stand upright and be strong,
May you stay forever young,
Forever young, forever young,
May you stay forever young.



May your hands always be busy,

May your feet always be swift,

May you have a strong foundation

When the winds of changes shift.

May your heart always be joyful,

May your song always be sung,
May you stay forever young,
Forever young, forever young,
May you stay forever young.

*


*
onur, bu dylan şarkısının dylan & boss versiyonunu seçerdi :: TIK
ben joan baez'den dinlemeyi seviyorum :: TIK

Tuesday, May 21, 2013

tarihte bugün :: emek sineması yıkıldı

emek sizin, emek bizim, yıktırıyoruz yıktırmıyoruz derken, emek yerle bir. 
gitti, koltuklarıyla birlikte. yukarı taşınacak canım aynı şekilde (!)
emek şöyleydi, emek böyleydi, orada ben ne filmler izlemiştim, ne anılarım vardı, hele festivalde türevi cümleleri ne kendimden ne de bir başkasından duymayı kaldıramayacak kadar bulandı midem.
böyle başa böyle tarak. biz de yakındaki avm sinemasına gideriz zaten emek varken de öyle yapıyorduk.


*


*

Friday, April 19, 2013

and then it's spring


 izleyin
harika bir kitap.

beklemeyi bilmek lazım. önce bir tohum atarsın.
yağmuru beklersin. yağmur zamanı gelince yağar.
ve sonunda bahar gelir.

o kadar büyüyoruz da, beklemeyi öğrenemiyoruz.
beklemek sabretmektir, bize okullarda öğretmeye çalıştıkları bir sürü şeyden daha önemlidir.
çocuklarla birlikte öğrenelim o zaman.

*
TIK

Tuesday, April 16, 2013

antidepresan :: yes, i was born to take care of you

bugünlerde, özellikle akşam saatlerinde pilim bitmeye yakın daha yemek + uyku vakti gibi iki baba işin beni beklediğini bilirken bu şarkıyı üstüste dinlemek ve dansetmek beni yatıştırıyor. işler bitse de (türkçe meali: çocuklar yatsa da) bir otursam; film mi izliycem, bir şeyler mi okuycam, ne yapacaksam yapsam, ah bir sessizliğe kavuşsam beklentileriyle sabırsızlığım tavan yapacakken dakikaları saymayı bırakıp o saatler içinde olabileceğimden çok daha eğlenceli, çok daha sabırlı bir anne olabiliyorum.

    

ilerde yemeklerini bizimle yemeyecekleri günler geldiğinde "bir zamanlar, cem'i okuldan alıp eve döndükten sonra çocuklar kah dibimde, kah içerde durmaksızın bağırıp çağırırlardı, bense yorgunluktan bitap, fonda bu şarkı, akşam yemeğini hazırlardım ve bir yandan da her nasılsa kalmış olan son enerji kırıntılarımla tepinirdim" diye hatırlayıp içleneceğim kesin.

sözler burada, şarkı sözlü videoyu maalesef buraya ekleyemedim.
nakarat kısmında çocuklar düşünülecek ve freddy mercury figürleri yapılacak:

i was born to love you
with every single beat of my heart

yes, i was born to take care of you
every single day of my life

...
you were made for me
you're my ecstasy
...

i wanna love you
i love everything about you
born
to love you
born
to love you
..

an amazing feeling coming through

*

şarkıdan yıllar önce bahseden binnur' a teşekkür borçluyum, o olmasa çok sevdiğim bu şarkıyı günün en zor saatlerinde dinlemek aklıma hiç gelmeyebilirdi.

Thursday, April 4, 2013

Festivalde Emek Sineması



Emek Bizim Istanbul Bizim from Başka Film on Vimeo.

festival 4. kez emek olmadan başladı. ilk gün beyoğlu sineması'na yetişirken emek sineması sokağının önünden geçtiğim sırada binanın çevresine kurulmuş olan iskeleleri görünce... bu sene de festivalde emek yok işte. emek sineması'nın olmadığı beyoğlu benim alışabileceğim bir şey değil. yaşadığım şehirdeki en sevdiğim sinemayı geri istiyorum.

video, festival zamanı fuayeden görüntüler.

Emek bizim.

Friday, February 15, 2013

en güzel sevgililer günüm

dün taksim ile bizim ev arasında sevgililer günü münasebetiyle olduğunu tahmin ettiğim korkunç bir trafik vardı. akm yanındaki otoparktan inönü stadı'na inişim 45 dakika sürdü; yürüyerek 5 dakikalık yoldur. tabii oturduğun semtte metro varken taksim'e arabayla gidersen böyle olur diyeceğim ama film çıkışı cem'i okuldan almayı düşündüğüm için öyle yapmıştım ve olan olmuştu. cem'e yetişemeyeceğim ortaya çıkınca evde rüya'yla takılan onur'u aradım, yetişemiyorum okula, siz alın cem'i.

14/2/2013
taksim'den dolmabahçe'ye 1 saatte iniş

giderken 1 saat süren yol, dönerken 2 saat sürdü. normalde 15 dakikayı geçmez, nomal dediysem iş saatlerinde, çıkışlarda değil. yolda geçirdiğim 3 saat boyunca radyo eksen dinleyicilerinin seçtiği en vurucu aşk şarkılarını dinledim, 100 şarkılık bir liste. giderken 100'den başa doğru çaldıkları listenin 86-77 arasına, dönüşte 37-17 arasına denk geldim. ben sinemadayken 50 şarkı çalınmış. aşklarıma ve hayatıma fon müziği oluşturmuş şarkıları kah gülerek kah ağlayarak dinlerken trafiğe ilk kez şükretttim ve yolun sonuna geldiğimde çalmaya devam ettikleri için arabadan inmeyi hiç istemedim. evdeki hengamede müziğin tadını arabadaki gibi çıkarma şansım olmayacaktı. zaten onur'a "eksen'i aç" diye mesaj atmıştım, o da pek dinleyememiş.

listeden çok sevdiğim bir şarkı: paul weller, you do something to me

Monday, February 11, 2013

ütopyalar güzeldir

ferhan şensoy'un, 20 sene sonra yeniden gidip görsem dediğim ferhangi şeyler oyunundan hatırlayacağınız çok güzel şarkısı ütopyalar güzeldir; albümüne bu ismi veren ceylan ertem'den ve kendisinden.


düşten de mor bir aşkı
yaşadın da gittin yar
düşten bemol bir aşkı
yaşadın da gittin yar
bir gittin ki
sus oldu, pusa büründü hisar

bir vapur dumanıyla
sanki gelecek gibi
bir gün gelecek elbet
ütopyalar güzeldir

onu bana verseler vermeseler
ne yazar
ben bir kadın sevdim ki
evim artık gül kokar

bir vapur dumanıyla
sanki gelecek gibi
bir gün gelecek elbet
ütopyalar güzeldir

ütopyalar güzeldir

ütopyalar güzeldir

Monday, January 7, 2013

19 ocak 2013 :: buradayız ahparig!


Hrant öldürüleli altı yıl, müsamere (cinayet davası) sonuçlanalı bir yıl oldu. Hrant'ın öldürülmesiyle ilgili olarak şaibe altındaki hiçbir devlet görevlisi doğru dürüst soruşturulmadığı, yargılanmadığı gibi, bu cinayete bir şekilde adı karışan herkes neredeyse ödüllendirildi. Hrant'ı yazmadığı şeyden ötürü mahkum edip hedef haline getirenlerden biri, Türkiye'ye ombudsman yapıldı. Cinayet gaddarlıktı, sonrası kepazelik, yüzsüzlük oldu. Altıncı yılda, adalet mücadelemiz sürüyor.

Saturday, July 21, 2012

hayvanız biz


biraz önce naim dilmener'in programında dinledim bu şarkıyı.

*
videonun altındaki bilgi:

"Grup Sekstet" 1978 Eurovision Türkiye elemelerinde "İnsanız Biz" isimli şarkıları ile ikinci olmuştur .Ertan & Funda Anapa - Esmeray - İskender Doğan - Kerem Yılmazer - Melike Demirağ 'dan oluşan 6 kişilik grup o dönem şarkılarının sözlerinden dolayı çok eleştirilmiştir. Grubu bir araya getiren kişi Şanar Yurdatapandır. Şarkının sözlerini de o yazmıştır. Şarkı sözlerinde sık sık "en gelişmiş,en akıllı hayvanız biz" nakaratı vardı ve Darwin'in Evrim teorisini destekliyor diye diskalifiye edilmişti. Daha sonra danıştay kararı ile yarışmaya katılıp ikinci olmuştu.O sene Grup Nazar & Nilüfer "Sevince" isimli şarkı ile birinci olmuştur."


*

insanız biz,
insanız biz,
doğaya, dünyaya hükmederiz.
en gelişmiş,
en akıllı,
en zeki, en uygar hayvanız biz.

ilkin yaşardık mağara kovuklarında,
farkımız yoktu vahşi hayvanlardan,
oysa şimdi betondan kocaman kentlerimiz var,
üst üste on milyon insan.

insanız biz,
insanız biz,
doğaya, dünyaya hükmederiz.
en gelişmiş,
en akıllı,
en zeki, en uygar hayvanız biz.

çıplak ayakla yürüdük yüzyıllarca,
sonra tekerlek icat oldu,
şimdi en son model modern lüks vasıtalarla,
kaldırımlar bile doldu.

insanız biz,
insanız biz,
doğaya, dünyaya hükmederiz.
en gelişmiş,
en akıllı,
en zeki, en uygar hayvanız biz.

bir bir keşfettik doğanın tüm sırlarını,
artık top gibi oynuyoruz elektronlarla,
işte en muhteşem buluşumuz tepemize asılı,
yüz milyon megaton bomba.



söz: şanar yurdatapan
müzik: atilla özdemiroğlu

Wednesday, July 18, 2012

film :: jeremiah johnson


dün gece izledik.

cem'in izlediği ilk yetişkin filmi. baştan sona izledi ve beğendi. dün gece cem bizimle birlikte film izlemek istedi. biz ne izleyeceğimize karar verdikten sonra onur, cem'in de jeremiah johnson'ı izleyebileceğini söyledi. yıllar evvel trt'de izlediği için filmi biliyordu, yeniden izlemek için dvdyi alan da kendisi zaten.

böylece cem ile birlikte film izlemeye başladık. şimdilik filmleri rüya'yı uyuttuktan sonra izliyoruz, bir gün o da bize katılacak. bugün uzak görünüyor ama o gün geldiği zaman böyle düşünmeyeceğimi biliyorum. bloga başladığımda rüya'dan küçüktü cem.

*

ben sanırım bir süre robert redford filmleri izleyeceğim. önceden izlediklerim de dahil olmak üzere tüm filmlerini izlemek istedim bu filmden sonra.

filmin extralarına bakarken robert redford'un filmin çekildiği yerlerde arazileri olduğunu ve o bölgede yaşadığını öğrendim. 

"I've bought hundreds of acres around my home. that's why i moved here from the coast. there's plenty of room to roam and be alone with nature.

that's living. the city life is merely existing."

Sunday, July 8, 2012

where do the children play?



cat stevens'ın müziği bırakıp yusuf islam olmadan 18 ay evvel, 1976 yılında çıktığı majikat dünya turnesine ait konserlerin dvdsini izlerken, ortaokul yıllarından beri yüzlerce defa dinlediğim, kimbilir kaç kere de eşlik ettiğim bu şarkının sözleri bana çok dokundu.



*

yeri gelmişken şarkı, harold and maude adlı kült filmin soundtrackinde de yer alıyor. filmi izlemediyseniz bulun izleyin. ben her zamanki gibi the end'den almıştım. the end'e giderseniz benim bugün aldığım majikat konser dvdsini de alabilirsiniz. cat stevens'ı ilk kez sahnede izliyorum, daha önce hiçbir sahne performansını izlememişim. bu adam nasıl o tarihten 1,5 sene sonra müziği bırakmış, nasıl sonraki 30 sene boyunca hiç sahneye çıkmamış olabilir? o kadar güzel ki sahnedeyken.

yukardaki paragrafı yazdıktan hemen sonra konser görüntüleri bitti ve dvdnin extralarını izlemeye başladım. "yusuf ile röportaj" başlıklı bölümde konuya: "people might still be asking: how can you do that? that comes back to the kind of person i was in the beginning. i don't think i ever accepted the status quo." diye giriyor ve ardından background başlıklı bir bölüm geliyor. yusuf (cat stevens dememek için kendimi zor tutuyorum) burada ailesinden başlayarak geçmişini anlatmaya başlıyor. 

iyi bir dvd, hele de ortaokul-lise yıllarınızı cat stevens dinleyerek geçirdiyseniz ve şarkıları kişisel tarihinizde benimkinde olduğu gibi önemli bir yer tutuyorsa hatta o yılları düşündüğünüz anlarda fon müziği görevi görüyorsa.

Tuesday, June 26, 2012

adam kendi istediği gibi yaşıyor


tatilden yeni döndük. bugün ilk iş vizyondaki filmlere ve bu yazın konserlerine bakıp planlar yaparak gözümde büyüyen sıcak ayları kendim için çekilir hale getirmeye çalıştım. bir ara cem yanıma uğradı, ona bu yaz istanbul'da ikinci kez dinleyeceğimiz antony'den biraz bahsetttim. birlikte birkaç video ve fotoğrafına baktıktan sonra en son bu videoyu izlerken cem'in yorumu "adam kendi istediği gibi yaşıyor." oldu.

*

dileğimin bu kadar kısa bir süre sonra gerçek olacağı yazarken hiç aklıma gelmezdi: 
8 temmuz 2007 antony & the johnsons konseri, şan tiyatrosu

*

Thursday, May 24, 2012

iki sergi, bir müze ve bir film

iki gündür yarı zamanlı tatildeyim. çocukları öğleden sonraları, bir süreliğine istanbul'da bulunan ananeyle dedeye bırakıp güzel bahar günlerinin tadını çıkarıyorum. dün masumiyet müzesi'ne gittim ve ardından istiklal caddesi'ndeki Yunan Başkonsolosluğu'nun önünden geçerken gözüme takılan "İstanbul Manzaralarının Achille Samandji ve Eugune Dalleggios'un Objektifi'nden Görüntüleri" isimli sergiye girdim. bugün ise salt galata'da nisan'da başlayan ve o zamandan beri gitmek için fırsat kolladığım Salon sergisini gezdim. sergi sonrasında onur ile festival gösterimlerinin ardından semtimizin belediyeye ait sinema salonunda yapılan ücretsiz gösterimini de kaçırdığım için üzülüp durduğum ekümenopolis'i vizyonda, beyoğlu cinemajestik sineması'nda izledik.

önerim aynı gün içinde önce İstanbul manzaraları fotoğraf sergisini sonra filmi görmeniz, film ile serginin bulunduğu salon birbirine çok yakın. sergi istanbul ile ilgili algımı çok etkiledi, bana zamanın bir şehri, sadece şehri değil hayatı, insanları, her şeyi nasıl değiştirebildiğini ve değişimin bir şehri ne yöne doğru sürükleyeceğini tahmin etmenin imkansızlığını düşündürdü. aslında son iki gün içinde gördüğüm iki sergiye, müzeye ve filme baktığımda hepsinin tesadüfi bir şekilde birbiriyle bir bağlantısı olduğunu, belki de birbirini tamamladığını görüyorum.


umarım yarın filmin son günü değildir ve önümüzdeki hafta da gösterimi sürer, sürmezse filmi bir yerlerden bulup izleyin. çıkışta filmin müzik kullanımını, birkaç sahnenin gereksizliğini, birkaçının da gereksiz yere uzun tutulmuş olduğunu konuşmuş olsak da, görülmesi gereken, etkileyici bir belgesel. filmin girişindeki istanbul'un dönüşümünü tetikleyen gelişmeleri özetleyen animasyon çok başarılı.

*

Linkler:
Ekümenopolis

*

şimdi aklıma geçen kış izlediğim köprüdekiler geldi, o filmi de diğer başlıklarla birlikte bu postun çatısı altında anmak mümkün. filmin resmi web sitesi için tık.

Tuesday, May 15, 2012

fantastic mr.fox ve varoluşçuluk

bu filmi cem ile izleyecektik ama bekleyemedik daha doğrusu birlikte izleyelim diye çok bekledik ama uygun zamanı bir türlü denk getiremedik. rüya uyurken cem'in uyanık olduğu zamanlamayı tutturmak pek kolay değil bugünlerde. her neyse sonuçta filmi akşam onur'la izledik. aşağıdaki video filmin en eğlenceli bulduğum sahnesinden:

-
- kimim ben kylie?
- kim derken? şu an mı?
- neden bir tilkiyim?
neden bir at, bir böcek ya da beyaz başlı bir kartal değilim? varoluşumu sorgular şekilde söylüyorum yani kimim ben ve bir tilki, ifademin kusuruna bakma ama, dişlerinin arasında bir tavuk olmadan nasıl mutlu olabilir ki?
- neden bahsettiğini anlamıyorum ama yasa dışı bir şey gibi geldi.
- tak bakayım şu haydut şapkasını.
büyük geldi galiba. çıkar şimdi. evin etrafında da sakın takma.