Showing posts with label meşaz. Show all posts
Showing posts with label meşaz. Show all posts

Wednesday, October 22, 2014

Haset İşleri

Twitter'da karşıma çıkınca "oh, demek böyle bir şey varmış, sadece benim başıma gelmiyormuş." diye rahatladım.

Benim yapmayi denemedigim seyleri yapan #kişidenUzakDururum 
Hele 1 de yaptigi ise yariyorsa uzerine gicik da olurum.. pic.twitter.com/zWhKviNeYj
— Özge Mergen (@drozgemergen) 31 Temmuz 2013

Yapmayı denemediği şeyleri yaptığım için, bunlar işe yaradığı için ya da ben yaptığımdan mutlu olduğum için sinir olan, bu yüzden utanmadan triplere giren, surat asan, bunu görmeye katlanamadığı için bir süre görüşmekten, konuşmaktan kaçınan tanıdık, arkadaş, akraba, yakın, aile üyelerine... sahibim. Şimdi size bu tiplerin isimlerini açıklıyorum! Şaka be şaka; korkmayın ifşa etmeyeceğim sizi.

Onlar zaten kendilerini biliyor.

Mutluluk ya da hayatından memnun olmak, ne derseniz deyin, dünyada en çok kıskanılan şeylerden biri gibi görünüyor. Oysa bu şans işi falan değil. Memnuniyet gökten zembille inmiyor. Hayatından memnun olabilmek, kendine içinde olabildiğince mutlu mesut yaşayabileceğin bir hayat yaratmaya çalışmak epey mesai, emek; kimi zaman kan, ter, gözyaşı dolu bir mücadele ve en önemlisi de cesaret gerektiriyor. Kenarda tırnaklarını kemirerek millete hasetle bakanların işi bu konuda biraz zor.

Bakın sabah sabah okuduğum bir twit neler yazdırıyor bana, birden açıldı kutunun kapağı. Bazen ben böyle günlük güneşlik olmayan şeyler yazınca ne oldu, bir şey mi oldu diye soruluyor. Sorulmadan söyleyim, yeni bir şey olmadı; böyle şeyler olup durdu hayatımda bugüne kadar. Sabah okuduğum o iki cümle bana bunlardan bıktığımı ama neyse ki yalnız olmadığımı iliklerime kadar hissettirdi, derken şunu bir kenara not alayım dedim ve bir baktım bunları yazıyorum.

Arkadaşlar, surat astığınız elemanın sizin kaprisinizi çekmek gibi bir zorunluluğu yok. Duygularınıza sahip olun, büyüyün artık bi yetişkin olun ya. Konu tamamen sizinle ilgili, bunu siz göremediğiniz için ben mecbur kalıyorum söylemeye. Kıskanabilirsiniz ama bu yüzden kimsenin canını sıkamazsınız. Yeter. Hadi dağılın bakalım. Bir daha olmasın.

Thursday, October 16, 2014

Hayat sanattır.

"Bence hayatta her şey sanattır. Ne yapıyorsanız. Nasıl giyindiğiniz. Birini nasıl sevdiğiniz, nasıl konuştuğunuz. Gülüşünüz ve kişiliğiniz. İnandıklarınız, düşleriniz. Çay içişiniz. Evinizi nasıl döşediğiniz. Nasıl eğlendiğiniz. Alışveriş listeniz. Pişirdiğiniz yemek. El yazınızın nasıl göründüğü. Ve nasıl hissettiğiniz. Hayat sanattır."
Helena Bonham Carter


“I think everything in life is art. What you do. How you dress. The way you love someone, and how you talk. Your smile and your personality. What you believe in, and all your dreams. The way you drink your tea. How you decorate your home. Or party. Your grocery list. The food you make. How your writing looks. And the way you feel. Life is art.”
Helena Bonham Carter

Monday, August 4, 2014

Kek


Çocuklar mutfakta kek yapıyorlardı, daha doğrusu Cem yapıyordu, Rüya tabureye çıkmış onu takip ediyor arada ufak tefek katkıda bulunuyordu. Bir ara Cem'in fazla titizlendiğini gördüm, durmadan tarife bakıyordu, bir yandan da söyleniyordu. Hiç karışmadığım için ne yapacağından emin olamıyordu belki. Onu gergin görünce dayanamayıp laf attım:

- Ya alt tarafı bir kek yapıyorsun, ne olacak ki, dünyanın en önemli işi değil bu…

Cem yaptığı işten başını kaldırmadan:

Ben öyle algılıyorum… hem ben her şeyi öyle yaparım, o zaman yaptığım şey daha iyi olur.

Monday, May 5, 2014

merhaba

Buraya uğramadığım günlerde yaklaşan 40 yaşımla birlikte geride kalan yılları düşündüm bol bol. Eski defterleri okudum, fotoğraflara baktım, müzik dinledim, az uyudum, çok içtim, yıllardır görmediğim eski arkadaşlarımı gördüm, epeydir ara verdiğim günlükleri yazmaya döndüm. Çocuklar büyüyor, ben yaşlanıyorum ama ortaokuldayken dinlediğim şarkılar şimdi olduğu gibi çalarken kendimi hala o yıllardaki gibi hissediyorum ya da kendimi ve her şeyi olduğu gibi hatırlıyorum. Yaşlara ve yıllara bugüne dek yüklediğim anlamlar olmasa da olurmuş.

*

Uzun aradan sonra ajandada karşıma çıkan Gandhi'nin sözüyle merhaba diyeyim.

Ruhumuzun bütün gücüyle zorbanın iradesine karşı çıkmalıyız. Ve ruhumuz kral, topluluk, kast, aile, insan, vahşi hayvan, ölüm korkusundan arınmış olmalı.

- Gandhi

Friday, January 31, 2014

Hayatın Anlamı

Hayatın anlamını YouTube'a sormayı deneyen arkadaşımın aldığı cevap.

Sanki sufle alıyor... Söyledikleri bir zamanlar küçümsediğim şimdiyse arada medet umduğum kişisel gelişim kitaplarını hatırlatıyor. Kendiliğinden mi söylüyor bunları, öyleyse bravo.



Cem de izlesin bunu.

Thursday, December 19, 2013

kıskançlık


"Kıskançlık eğer bir insanın ruhuna sızmışsa, oraya çöreklenip oturmuşsa, o insan kendini toparlamak olanağını ömrü boyunca bulamayacağı gibi etrafındaki her güzel şeyi, her faydalı girişimi, para zenginliğinden gönül zenginliğine kadar her varlığı yıkıp bozmaya çalışır. O kadar ki, ancak her şeyi kuruttuğu, her şeyi yok ettiği, etrafını boydan boya çöl haline getirdiğinde yatışacak sanırsınız."

11 Aralık tarihli Saatli Maarif Takvimi sayfasını okuduğumdan beri ara ara kıskançlık üzerine düşünüyorum. Bazen takvimde bahsedilen kıskanç davranışlara maruz kalırız, bazen kıskançlığı kendi içimizde fark ederiz. Normaldir sanırım bunlar. Beni çok şaşırtansa hiç ummadığım kişilerin, yine hiç beklenmedik şeylere karşı duydukları kıskançlık. Önce yanlış anladığınızı düşünür unutursunuz, benzer durumlar ve tepkiler farklı zaman ve ortamlarda ortaya çıktıkça artık anlarsınız işin iç yüzünü. Kıskançlık hınca, hınç karşıdaki insana kasıtlı olarak zarar vermeye dönüşmüştür. Kıskançlığa veya başka olumsuz tavırlara karşı benim önlemim artık durumu fark ettiğim anda dile getirmek ve karşımdakinin buna bir son vermesini istemek şeklinde. Kimseyi değiştirebileceğimi düşündüğümden değil ancak muzdarip olduğumuz durumlara da ilelebet katlanmak zorunda değiliz. O kişi değişmese de bana zarar veremeyeceğini anlamak zorunda. Bunu madem kendisi düşünemedi, benim hatırlatmam gerekiyor, başka çare yok. Kötü niyeti tolere etmeyeceğim. Bu basit çözümü bulana kadar ne çok olumsuz davranışa katlanmak zorunda kaldığımı düşününce elimden üzülmekten başka şey gelmiyor.

İnsanın zaman zaman kıskançlık dahil çeşitli kötücül, yıkıcı duygular hissetmesi doğal olabilir. Kimse sadece iyi değildir. Ben takvimde söylendiği gibi "insanın kendini toparlamak olanağını ömrü boyunca bulamayacağını" düşünmüyorum. Yıkıcı duyguları kökünden kazıyıp yok edemiyorsa bile önemli olan insanın kendi hislerinin farkında olması, kötücül duygularının varlığını bir günah keçisine yükleyerek ve bunun sorumluluğunu ona atarak bu duygulardan kurtulmaya çalışmak yerine duygusunu farkedip kötü davranmamayı seçmesidir. Kendimden ve ilişki içinde bulunduğum insandan bunu bekliyorum. Davranışlarımızı kendimiz seçiyoruz, her davranışımız ile bir seçim yaptığımızı fark etsek ve ergenliğini atlatamamışların refleksif tepkilerini geride bıraksak hem (yaşımız kaç olursa olsun) yetişkinlik yolunda bir adım daha atmış olacağız hem de ilişkilerimiz açısından çok hayırlı olacak.

*

Bu arada takvimin arka yaprağında "Ruh fakirliği" konusu devamı yarın şeklinde sürüyor. Bugünkü parçayla bitirelim:

... nerede bir insan görürseniz ki kıymetleri zedeliyor, varlıkları yok etmek, saadetleri tahribetmekten zevk aldığını belli ediyor, o insandan çekininiz.
Şevket Rado

Tuesday, November 5, 2013

ben hoş karşılıyorum. o zaman bana hayırlı olsun.

*

sorunun "hayır, hoş karşılamam"dan başka cevabı olabileceğine ihtimal verilmiyor besbelli ama evet, öğrenciyken kendim için uygun buldum, şimdi kızım için de, oğlum için de "böyle bir şeyi" hoş karşılarım. (oğlumuzu sormamış gerçi). oldu o zaman, hayırlı olsun bize. kime ne? herkesin hayrı kendine. benim hayatım, benim evim. yasal düzenleme yapılacak konu yok ortada. 

yetmedi mi artık bu komik açıklamalar? hamile hamile sokakta gezmek ayıptır, toplu taşımada kızlar erkeklerin kucağında oturuyor, hemen ardından yine aynı soru "siz kızınızı öyle görmek ister misiniz?" kızlara erkeklere karşı koruma kalkanı. kızların erkeklerden korunması, bunu da hükümetin yapması gerekiyor yanlış anlamadıysam.

nereye gidiyoruz sorması ayıp? kız yurtlarıyla erkek yurtları zaten ayrı. sorun aynı kampüste yer almalarıymış gibi görünüyor. aslında kızlarla erkeklerin aynı sınıfta veya aynı işyerinde olmaları da uygun kaçmaz değil mi? bir sonraki adım, kızlarla erkekler aynı sınıfta olamazlar, olsun. siz kızınızı bir erkekle aynı sınıfta görmek ister misiniz?



*

durumdan acilen vazife çıkaran apartman sakini

*

bu sabah radyoda duydum yine soruyor: kimileri neden rahatsız oluyor bundan? 
ah o ahlaksız "kimileri"! eskisi gibi rahat rahat ahlaksızlık yapamayacaklar diye rahatsız oluyorlardır, neden olacak? anneler, babalar devlet nerede diye feryat ediyormuş, o kadar komik ki. feryat figan: nerede bu devlet! devlet önce kaybettiği evlatları bulsun. anne babaların feryatlarına o kadar duyarlıysa, gaipten gelen, olmayan feryatlar yerine, cumartesi annelerinin sahici sesini duysun.


*
...
Bu çapraşık konuda güncel siyasi tartışmanın tahrik edici kısırlığına kapılmadan, gençlerin cinsel hayatı ve kadın erkek eşitliği üzerinde söyleyecek sözlerimiz olmalı. ... tık

Sunday, October 27, 2013



pinterest'te karşıma çıkmıştı. girsem saatlerce çıkamam diye pinterest'e fazla uğramıyorum. şimdi epey bir aradan sonra dönüp bakınca yeniden gördüm. 
kaynağı burası.

Sunday, October 20, 2013

Ama sözcükler

Ama sözcükler kimsenin tahmin edemeyeceği kadar güçlüdür ve bir kez çocuğun beynine derince kazıldı mı, kolayca sökülüp atılamazlar.

May Sarton, Bir Anka Tanıyordum

cem, 2012

Friday, October 4, 2013

Rüya 3. :: Forever Young


May God's blessing keep you always,

May your wishes all come true,

May you always do for others

And let others do for you.

May you build a ladder to the stars

And climb on every rung,

May you stay forever young.


May you grow up to be righteous,

May you grow up to be true,

May you always know the truth

And see the light surrounding you.

May you always be courageous,

Stand upright and be strong,
May you stay forever young,
Forever young, forever young,
May you stay forever young.



May your hands always be busy,

May your feet always be swift,

May you have a strong foundation

When the winds of changes shift.

May your heart always be joyful,

May your song always be sung,
May you stay forever young,
Forever young, forever young,
May you stay forever young.

*


*
onur, bu dylan şarkısının dylan & boss versiyonunu seçerdi :: TIK
ben joan baez'den dinlemeyi seviyorum :: TIK

Wednesday, October 2, 2013

günah keçisi


... Yaptıklarımızın tüm sorumluluğunu üstlenmeye çok da yaklaşmış görünmüyoruz ve her zaman suçlanacak biri, bir günah keçisi bulabiliyoruz. (...) Her zaman diliminde bir günah keçisi bulunuşuna dair akla uygun bir açıklama mevcuttur. Oysa içten içe her birimiz, bütün sorumluluğu yüklediğimiz günah keçisinin masum olduğunu biliriz. (arka kapaktan)

*

Thursday, June 6, 2013

çapulcu patti smith :: daha bu başlangıç, sonunda biz kazanacağız


patti smith'in selamı var.

Sunday, June 2, 2013

3-5 ağaç meselesi değil biliyorsun, değil mi?


bu zorbalığı bir yerlerden hatırlıyorum. zorbalar ve ceberrutluk karşı koymadığımız, direnmediğimiz müddetçe her yerde, hatta evimizin içinde bile olabilir. 

itaat etme, karşı koy. 

*

Friday, March 29, 2013

okullar ve filmler


Okullar çocuklar iyi öğrenebilsinler diye değil, öğretmenler rahat öğretsinler diye tasarlanmıştır. Çocukların konuşmaları, düşünceleri, duyguları ve hareketleri öğretmenleri rahatsız eder, dolayısıyla okullar cezaevleriyle benzer mimaride yapılırlar ki, bütün bu şeyler ziyadesiyle yasaklanabilsin…
Leo Tolstoy
*
bu hafta şu filmi izledim, okul cezaevi benzetmesi filmde de geçiyordu. okullar üzerine düşünmek isteyenlere önerebilirim. 


aynı şey değil tabii ama filmdeki annelerin girişimi bana biraz bbom'u hatırlattı. 

*
film demişken aklıma gelen ve yukardakinden önce  izlenmeyi hak eden filmler var:




Elephant







L'argent de poche (original title)

bu filmden daha önce burda bahsettim:http://cemuyurken.blogspot.com/2008/06/okulun-son-gn.html

Entre les murs (original title)

aklıma gelenler. ekleyecekleriniz varsa yazın böylece ben de izlemediklerimi izlemiş olurum.


* film isimlerine tıklarsanız imdb sayfalarına gidersiniz.
*anasınıfı

Sunday, March 24, 2013

yaşadığıma şükrediyorum, ühühühühü

yasemin, son zamanlarda 40 yaşına merdiven dayamasının sonucunda kendisinden bile gizlemeye çalıştığı bir bunalımın eşiğindedir* (halbuki daha koskoca 1,5 yılı var!). arabayla cindy crawfordlu bir reklam panosunun yanından geçtikten sonra:

yasemin: ayyyy cindy crawford'u gördünüz mü şurda ahahahahahahaha
onur: ne var, ne olmuş?
y: görmedin mi ne hale gelmiş ahahahahaha
o: biz yaşlandık, o yaşlanmasın mı? geçenlerde photo boothda benim ilk çektiğimiz fotolarımla son fotolarıma baktık cem'le de, beyazlar, kırışıklıklar... eskisi gibi değiliz
y: yok ya, bizimle alakası yok, o çok fena olmuş**
o: nasıl?
y: ne bileyim, göçmüş gitmiş, teeyyy teyy... ehehehehe
cem (sanki tanırmış gibi): yaşadığına şükreder bir hali var, değil mi?
y: ahahahahahahaha

* yazık bir durumdayım, durup durup hala 40 yaşıma gelmedim diye seviniyorum
** cc bizden çok büyük bir kere,  o daha 50 olmadım diye sevinenler grubunda

Thursday, March 21, 2013

git yüzünü yıka

aşağıdaki alıntı yıllar önce if'te izlediğim bir filmden. how to cook your life, dvdsi de çıkmıştı belki hala bulunuyordur.

Zen'de şöyle bir hikaye vardır:

Burnunun ucuna bir parça bok bulaşmışsa gittiğin her yerde kokusunu duyarsın ve iğrenç dersin. Çok iğrenç diye düşünürsün. Yemek yapmak, her şey... çok iğrenç. Her şey iğrenç gelir. Bunun için de Zen'de söyle derler:

Git yüzünü yıka.