“Olmamış meyveyi taş veya sopayla düşürmeye kalkarsan dalı kırarsın, oysa olgunlaşmasını beklersen ağacı azıcık sallamanla kucağına düşer.”
dr. hakan çoker'den doğal doğum ile ilgili çok şey öğreniyorum ama öğrendiklerimin ne kadarını kendi hayatımda uygulayabileceğim bir muamma. yok değil aslında, biliyorum: çok azını, büyük ihtimalle de hiçbirini yaşayamadan yine kesilip biçileceğim. bu kadar edilgen olmak zorunda mıyım? değilim tabii ama artık doktor değiştirmekten imanım gevredi. her doktor değiştirişimde, hele de bu son haftalarda, kendimi biraz daha kaybolmuş hissediyorum. ben ikide bir telefonla doktorunu arayıp sorular soran cinsten bir gebe değilim. ilkinde de değildim, şimdi de değilim ama ya adamı gerçekten aramam gerekirse? böyle bir durum olursa, artık "doktorum" beni tanısın istiyorum. ayrıca şu da var, başından itibaren güvendiğiniz bir doktorunuz varsa, gebeliğinizde kendinizi güvende hissediyorsunuz. benim ilkinde öyleydi sonra çok sevdiğim doktorum yurtdışına gitti ve orada kaldı. ben de aradan geçen yıllarda bir daha kimseye kontrole bile gitmedim, ta ki yeniden hamile kalana kadar.
ilk doğumum, çekilen onca sancının ardından belki de doğuma iyice yaklaşmışken lüzumsuz bir sezaryenle sonuçlanmıştı. çok sıkıldığım için şu an bunu hiç anlatasım yok, belki sonra bir gün anlatırım. neyse, o zamandan beri yani 6 yıldır sezaryen sonrası normal doğum konusunu takip etmeye çalışıyorum ama yurdumda bırakın sezaryen sonrasını, her şey normal ötesiyken bile normal doğum yapmak sıradışı bir olay olduğu için karşılaştığım doktorların benim taleplerime yaklaşımları hep negatif oldu. ben de bu arada epey bir doktor tanımış oldum. şimdi artık yeni bir doktor bulmayı hiç istemiyorum ama randevulu sezaryeni de istemiyorum. bakın, normal doğum yapamayacağımı kabullendim artık, inanamıyorum ya. evet kabullendim çünkü yaparsın diyen bir doktora bile rastlayamadım. gerçi randevusuz sezaryene de okeyi alamadım, görüldüğü gibi kendi doğumum üzerinde hiç söz hakkım yok. ben nerede yanlış yapıyorum?
hamileyseniz ya da hamilelik gelecek planlarınızda yer alıyorsa dr. hakan çoker'in doğal doğum mail grubuna mutlaka üye olun. doğum bizim çevremizde gördüğümüz gibi anneyi ve bebeği edilgen konumda bırakan bir süreç olmaktan çıkmak zorunda. bu ülkede bir sürü konuda olduğu gibi gebelik ve doğumda da bizi korkular yönlendiriyor. bundan kurtulmak zorundayız. 60'lı 70'li yıllarda, muassır medeniyetlerde, mesela amerika'da ya da ülkemizdeki zengin kesimde, anne sütü banal bir beslenme yöntemiydi. şimdi emzirme ne kadar büyük önem kazandı. son zamanlarda normal doğuma doğru da bir dönüş başladı çok şükür ama geçen 15-20 yılda
bağıra çağıra normal doğum ilkellik ve neredeyse fakirlik göstergesi olarak algılanır olmuştu. 6 yıl önce mesela, çevremdeki insanların çoğunun normal doğuma yaklaşımı şimdikinden farklıydı, o zamanlar normal doğumu beklediğimi söylediğim zaman epey uçuk bir tip olarak görülüyordum.
sezaryen bir doğum şekli değil bir kurtarma operasyonu. bebeğin veya annenin kurtarılması gereken durumlarda başvurulduğunda evet, hayat kurtarıyor ama kaçımızın gerçek bir doğumdan kurtarılmaya ihtiyacımız vardı ya da var?
neden edilgen olalım, neden kendi bebeğimizi dünyaya getirirken sırtüstü yatıp olup bitene seyirci kalalım hatta seyirci bile kalamayıp kendimizden geçelim de neden sonra narkozdan ayılalım?
neden normal doğumun riskleri sürekli sayılıp dökülürken, sezaryenin risklerinden hiç bahsedilmiyor?
normal doğumun hatta doğal doğumun, yani annelerimizin bizi doğurduğu yolun riskleri bu kadar konuşuluyorsa lütfen faydaları da bir bir sıralansın artık. sezaryende bebekler dünyaya bu faydalardan mahrum olarak geliyorlar, her bir sancının, anne karnında geçirilen her bir dakikanın bebeğe faydası var. önümüze sürülen sezaryen sebepleri her zaman gerçek sebepler değil, eğer olsaydı türkiye'deki sezaryenle doğum oranları bu kadar yüksek olmazdı. ben uzman değilim, bunları ayrıntısıyla anlatacak durumum yok ama gerçek sağlık sebepleri dışında, doktorların keyfine göre planlanan sezaryenle doğuma sonuna kadar karşıyım. bilgi için aşağıda linkini verdiğim siteye bakabilirsiniz.
* başlık ve ilk cümle dr.hakan çoker'in sitesinden alıntıdır (tık)