Showing posts with label güzel şeyler. Show all posts
Showing posts with label güzel şeyler. Show all posts

Thursday, October 16, 2014

Hayat sanattır.

"Bence hayatta her şey sanattır. Ne yapıyorsanız. Nasıl giyindiğiniz. Birini nasıl sevdiğiniz, nasıl konuştuğunuz. Gülüşünüz ve kişiliğiniz. İnandıklarınız, düşleriniz. Çay içişiniz. Evinizi nasıl döşediğiniz. Nasıl eğlendiğiniz. Alışveriş listeniz. Pişirdiğiniz yemek. El yazınızın nasıl göründüğü. Ve nasıl hissettiğiniz. Hayat sanattır."
Helena Bonham Carter


“I think everything in life is art. What you do. How you dress. The way you love someone, and how you talk. Your smile and your personality. What you believe in, and all your dreams. The way you drink your tea. How you decorate your home. Or party. Your grocery list. The food you make. How your writing looks. And the way you feel. Life is art.”
Helena Bonham Carter

Wednesday, April 9, 2014

Pretty things, so what if I like pretty things

pretty things

Pretty things, so what if I like pretty things
Pretty lies, so what if I like pretty lies
From where you are
To where I am now
I need these pretty things
Around the planets of my face
Everything's a sign of my astrology
From where you are
To where I am now
Is its own galaxy
Be a star and fall down somewhere next to me
And make it past your color TV
This time will pass and with it will me
And all these pretty things
Don't say you don't notice them

RUFUS WAINWRIGHT

Monday, January 27, 2014

Dizi Önerisi :: Masters of Sex


Son 20 yıla baktığımızda izlediğim dizi sayısı 7.
Son 7 yılda 2. Bir önceki dizi Lost'tu (4. sezonun ilk bölümlerine kadar) ve en sonuncusu da Masters of Sex. Dün gece 1. sezonu bitirdik, iyi dizi. Devamını bekliyoruz.

İzlediğim diziler
Kara Melek
İkinci Bahar
Ally Mc Beal
Aliye
Bıçak Sırtı
Lost
Masters of Sex

İzlemeyeceğimi bildiği için ilk tavsiyesinin ardından her görüşmemizde ve telefon konuşmamızda "izlediniz mi?" diye sorarak
"çok ısrar ediyor, bir bakalım" dedirten arkadaşımıza teşekkür eder, ilginç tavsiyelerinin devamını dileriz.



Tuesday, January 14, 2014

Cem'in Şiirleri

Cem'in geçtiğimiz sömestr tatilinde (8,5 yaşındayken) yazdığı akrostiş şiirlerini bir kitabın arasına saklayıp unutmuşuz, geçen hafta bulduk. Yazdıklarını yeniden okuyunca ilk okuduğum seferkinden bile daha çok sevdim, sordum, biraz gönülsüz de olsa "iyi, koy bakalım" dedi. Noktasına, virgülüne dokunmadan:

Ölümün çoğu kısmı mezarda geçer.
Islak günlerde araba kazasında ölebilirsin.
Üzüntüden de ölürsün bazen.
Marmara denizine düşersen boğularak ölebilirsin.
Canımız sadece bir tanedir kediler gibi dokuz tane değildir.
Üzülürsün birisi ölürse.
Lanet yüzünden ölüm diye bir şey var mı.

Bu şiirde dizelerin ilk harflerinden "ölümcül" okunsun istemiş olmalı ama ikinci dizede olması gereken L harfi I ile karışmış. O kadar önemli değil, epey ürpertici bir şiir.

*

Yazın hava sıcaktır.
Arılar yazın çoğalır.
Zambak yazın çıkar. Zambak güzel kokar.

Haiku tadında. Cem zambağı nereden biliyor acaba? Ben yıllardır görmedim. Yazın mı çıkar, ondan da emin değilim.

*

Fırtına tehlikelidir.
Islak yolda araba kazası olur.
Rakı içip fırtınaya çıkma.
Tanımadığın bir yerde fırtınaya çıkarsan kötü olur.
Irmaklar fırtınada taşabilir.
Niye çıkar ki insan fırtınaya.
Akşam fırtana olur sabah değil!!

*

Domuzlar şişko ve pembedir.
Onlar benim en sevdiğim hayvanlardır.
Mama yemeği çok severler.
Uzun değillerdir.
Zaman geçtikçe domuz ailesi büyür.

* domuz ailesi büyür mesela domuz----} yaban domuzu

Cem geçen yıl domuzlarla çok ilgiliydi. Domuz resimleri çizer, onlarla ilgili espriler yapıp dururdu. Buraya koymadığım epey uzun bir domuz şiiri daha var, çocuklarla domuzların hayatını karşılaştırıyor.

*

Döner isimli şiirini bu yıl Türkçe derslerinden birinde yazmış. Öğretmeni esprili bulmuş, veli görüşmesinde bize gösterdi.

Döner
Benim en sevdiğim yemek döner
Döner her yemeğin önderidir
Benim en sevdiğim şey defter
Aslında en sevdiğim şey döner

Dönerciler döner yaptı
İnsanlar döner yerken salçayı etrafa saçtı
Dönerciler kapıyı açtı
Ve dönerler uzaklaştı

Sunday, October 27, 2013



pinterest'te karşıma çıkmıştı. girsem saatlerce çıkamam diye pinterest'e fazla uğramıyorum. şimdi epey bir aradan sonra dönüp bakınca yeniden gördüm. 
kaynağı burası.

Monday, October 14, 2013

dokunma dersleri


yalçın tosun'un iki kitabını üstüste okuduğumdan bu yana yeni kitabının çıkmasını bekliyordum. kitabın bu hafta raflarda yer alacağını geçen hafta twitter'dan duyurmuştu. dün gördüm, aldım. kapağı çok beğendim. şimdi kitaba başlamak için zaman kolluyorum. tek başıma sakin bir yerde oturup kitabı elimden hiç bırakmadan okumayı hayal ediyorum. 

beklediğin kitabın çıktığını gördüğün an bir mutluluksa, onu okuyacağın anları düşlemek de başka bir mutluluk.

*


Friday, October 4, 2013

Rüya 3. :: Forever Young


May God's blessing keep you always,

May your wishes all come true,

May you always do for others

And let others do for you.

May you build a ladder to the stars

And climb on every rung,

May you stay forever young.


May you grow up to be righteous,

May you grow up to be true,

May you always know the truth

And see the light surrounding you.

May you always be courageous,

Stand upright and be strong,
May you stay forever young,
Forever young, forever young,
May you stay forever young.



May your hands always be busy,

May your feet always be swift,

May you have a strong foundation

When the winds of changes shift.

May your heart always be joyful,

May your song always be sung,
May you stay forever young,
Forever young, forever young,
May you stay forever young.

*


*
onur, bu dylan şarkısının dylan & boss versiyonunu seçerdi :: TIK
ben joan baez'den dinlemeyi seviyorum :: TIK

Friday, September 13, 2013

Nedircik Yavrusu

Nedir aydınlığı yaratan, günü güne benzeten
hayatı yaşanır kılan, insanı insan eden?

Nedir yarına inanmalar, inanmamalar
geçmişteki gül bahçesi, gelecekteki diken?

Nedir azgınları, kaçkınları yola getiren
iyileştiren, yaşama gücü veren?

Nedir sevecenlik aşılayan, sıcaklık saçan
destek, dayanak, merdiven?

Süreyya Berfe


üniversite yıllarında keşfedip okuduğum süreyya berfe'nin bu şiiri saatli maarif takvimi'nin dünkü yaprağında çıktı karşıma. lisedeyken, üniversitedeyken şiir okumayı severdim. uzun zaman oldu şiir okumayalı, yine okusam. süreyya berfe'nin kitabı umarım kitaplıkta duruyordur hala. 

Wednesday, September 11, 2013

sivrice'de bir masa


assos sivrice'de masa üstü:
eski gaz bombası yeni vazo + rüya'nın inek bebeği


bu da masadan manzara
ağustos 2013

Thursday, July 18, 2013

Büyülü Krallık


microcosmos'un (çayırın sakinleri, 1996) yaratıcılarının bu harika filmini geçen sene festivalde cem ile birlikte izlemiştik. dün remzi kitabevi'nde dvdsini gördüm, yeni çıkmış olmalı. çocuklarla 3.-4. sınıftan itibaren birlikte izlenebilecek bir film. cem geçen sene 2. sınıftaydı, filmden çıkarken "nasıldı?" diye soranlara "sıkıcı" demişti. bu yıl izlemiş olsaydı eminim daha çok severdi.

yanınızda bir çocuk olsun olmasın izleyin bu filmi, internette de bulabilirsiniz.

*

Thursday, June 6, 2013

çapulcu patti smith :: daha bu başlangıç, sonunda biz kazanacağız


patti smith'in selamı var.

Wednesday, May 29, 2013

buralar eskiden hep meyvelikti*


dün rüya'yla parktan dönerken önce bizim evin karşı kaldırımındaki karadut ağacını farkettik, dut toplarken yanıbaşındaki kiraz ağacını, bir merdiven getirsek toplasak şu kirazları derken de merdiveni gördük. tepesinde bir adam kiraz topluyordu. ağaçtan dökülenleri toplamaya çalışırken yanımıza geldi ve topladıklarından bize iki avuç dolusu verdi. kirazları çantaya doldururken rüya arada yere, bazen de kafaya düşen karadutları yiyordu. ben çocukluğumdan beri dut sevmem, tatlı geliyor. sonra bir sürpriz daha: kirazın yanındaki ağaç erik ve en alttaki dallarına kadar erik dolu. çantanın aldığı kadar eriği de topladık.


burası gökdelenlerin, alışveriş merkezlerinin, plazaların semti. 
semtin eski evlerinin bulunduğu sessiz sakin sokaklarından birinde hala meyvelerle yüklü ağaçların olduğunu keşfettiğimiz, meyveleri toplayıp komşularla paylaştığımız bir gün olarak hatırlansın bugün. 


rüya kirazı ısırdıktan sonra "bu armutluymuş." dedi.


işte topladığımız iki tabak meyve. 
cem'in okuldan eve dönmesini bekliyorlar.


* komşunun, buralarda meyve dolu ağaçların olmasına şaşırdığımı duyunca söylediği. 

eskiden buralar dutluktu derler ya, şimdi buralar plazalık, avmlik. çok yakında büsbüyük bir yenisi daha açılıyor. rezidıns+moll. ne mutlu ki kalan ağaçlar hala meyve dolu. bu arada bugün bizim organikçi dükkanın sahibesinden geçenlerde büyük heyecanla bahsettiğim vişne ağacının aslında kiraz ağacı olduğunu öğrendim. vişne için daha erken zaten, değil mi?

Thursday, May 16, 2013

bugün :: manzara, vişne ağacı ve kitap


bugün nicedir ilk defa kendime ayıracak 1-2 saatim oldu. günlerdir arabayı aynı yere park ediyordum ama bugüne kadar çevreye bakacak fırsatım olmamıştı. dümdüz yürüsem, orada ne vardır dedim ve yürümeye başladıktan sadece bir dakika sonra bu manzarayla karşılaştım.

yıllar sonra yeniden bir manzaraya karşı nefesim kesildi. ağzım gerçekten açık kaldı, gözlerim doldu, taştı. oradan ayrılmadan evvel çektiğim ve size gösterebildiğim fotoğraf maalesef gerçeğinden çok uzak. karşımda göz alabildiğine uzanan boğaz, sabah güneşiyle parlayan deniz ve tek tük balıkçı tekneleri. öğrencilik yıllarımdan sonra belki de ilk defa istanbul'da olmanın böyle bir şey olduğunu yeniden hissettim. öğrenciyken istanbul'un en güzel yerlerine giderdik, daha önce hiç binmediğimiz belediye otobüslerine biner şehir turları yapardık. taşradan geldiğimiz için her şey, her yer yeniydi bizim için. böyle büyülendiğim manzaraları ilk o zamanlar görmüşümdür. muhteşem bir şehir burası. çoğu zaman kaosu ve karmaşasında yutulup gidiyor olsam da değer buna.


bugün cem'i okuldan aldıktan sonra mutfak alışverişi için hemen her gün uğradığımız dükkanın önündeki ağaçtan sallanan vişneleri farkettik. biz daha ağacın vişne ağacı olduğunu bile bilmezken bazı vişneler olgunlaşmıştı bile. çocuklar tatmak isteyince ağacın altında bir süre mola verip dalından kopardığımız vişneleri yedik. çocuklar için bir ilkti dalından meyve ve hatta sanırım vişneyi de ilk kez tatmış oldular. beğendiler. rüya tekrar tekrar yemek istediği için bir türlü ayrılamadık ağacın altından. şehrin ortasında bugüne kadar farkına bile varmadığımız yüklü mü yüklü bir vişne ağacı.


cem okumayı öğrendikten kısa bir süre sonra artık onun için kitap okumama gerek olmadığını söylemişti.

cem: ben kendi kitabımı kendim okuyabiliyorum artık, bana kitap okumana gerek yok.
yasemin: yaa? emin misin, ben yine de okuyabilirim istersen.
c: istemiyorum.

net. oysa ben çocukken sevdiğim veya yeni çıkan merak ettiğim kitapları onunla beraber okumaya bayılıyordum. bundan 2 sene sonra, bu ders yılının başında ilgimi çeken bir kitabı birlikte okuyup okuyamayacağımızı sorarak şansımı denedim ve olumlu yanıt aldım. böylece yeniden okumaya başlamış olduk. bu gece bitirdiğimiz kitap buydu. ikimiz de severek ve eğlenerek okuduk. ilkokul çağındaki çocuklara ve büyüklerine öneririz.

Wednesday, May 15, 2013

uzlaşma


çocuk (bir yandan birkaç taç yaprağını kopararak): emre emre, gel şu dinazor çiçeğine baksana
emre: dinazor çiçeği değil o, aslan çiçeği
çocuk: bence dinazor çiçeği
emre: ama eğer üfleme çiçeği olsaydı aslan çiçeği olurdu
çocuk: evet o zaman aslan çiçeği olurdu. bu papatya
emre: evet, papatya.

okul bahçesindeki hayatım sona erince bu naif  konuşmaları duyamayacağım. bu arada bahçede yanıma oturan, bana selam verip geçen ve sorular soran çocukların sayısı artıyor; mutluyum.

Saturday, May 11, 2013

güven

banyodan sonra cem'in saçını kesiyordum. geçen yaz tatile gitmeden önce yaşadığımız kuaför faciasında kendisini ortaçağ filozoflarına benzettiklerinden beri (bkz. şekil 1) arada yarattığım bazı yamukluklara rağmen saçını ben kesiyorum. düzeltiyorum diyelim. çünkü hayli uzun bir saça sahip kendisi, benimkinden uzundur herhalde.


javier'in saçının epey kısa kahküllüsünü düşünün. 

yasemin: lütfen düzgün durur musun? saç kesilirken balon oynanır mı?
cem: oynanır.
y: üff
...
y: hoff ya bırak şu balonu allah aşkına. şimdi berberde olsan balonla mı oynayacaktın?
cem: berberde balon olmaz ki
y: olsaydı oynar mıydın?
cem: oynamazdım, ayıp olurdu.
y: tabii berbere ayıp olur ama annelere olmaz değil mi?
c: burda o kadar çok insan yok. hem ben sana güveniyorum.
y: hiiii... ayyy... o yüzden değil mi? canım oğlum benim, bak bunu hiç düşünmemiştim. yazayım da unutmayım, siz büyüyüp evden gittikten sonra okuyup ağlarım artık.

*

çocukların en azgın versiyonu, biraz da bu yüzden annelerinin yanındaykenki halleri. biliyoruz ama unutuyoruz.

Thursday, May 2, 2013

Okul Dışı


okul yıllarında okuyup sevdiğim bir şiire, yıllar sonra 19 nisan 2013 tarihli saatli maarif takvimi sayfasında yeniden rastladım. o zamanlar ortaokulda öğrenciydim, şimdi mutfakta küçük kızını yazın anaokuluna gönderip göndermeyeceğine karar vermeye çalışan iki çocuklu anne. şiirse hala ilk okuduğum günkü kadar güzel.

Okul Dışı
Bakın şimdi şu sayacağım şeylerin
Okulu yok
Gökyüzünde rasgele bir bulut parçası için
Körükörüne tutkunluğun
Ağacın birine durup dururken abayı yakmanın
Sigara içmekten
Kibrit çakmaktan alacağınız keyfin
Okulu yok
Yaz geceleri cırcır böceklerini
Dinlemeyi bilmenin de okulu yok
Okulu yok ekmeği peyniri domatesi
Küçümsememenin
Sözün sazın oyanın yazmanın
Halisini seçmenin
Daha buna benzer nice
Nice şeyin okulu yok
Aşkın inancın insanlığın okulu yok
Ama dilerseniz hepsini öğrenebilirsiniz.
Sabahattin Kudret Aksal