gezi parkı
dün mutfakta radyo dinlerken birbiri ardına gelen programlarda konu hep gezi parkı'ydı. "hyde park veya central park gibi kamusal alanları kimse rezidansa, avmye dönüştürmeyi düşünmez." diye bir cümle duyunca kendi kendime yüksek sesle "allah allah, neden acaba?" diye sordum, ardından bu parkların isimleri ile avm-rezidans kelimelerinin aynı cümle içinde bulunmasının komikliğine gülmeye başladım.
peki böyle şeyler neden bizim buralarda olağandır, vaka-i adiyedendir de... yani hyde park veya central park için böyle bir ihtimalden bahsedilse bunun espri olduğunu bilir gülersiniz ama gezi parkı için söylendiğinde işin ciddi olduğunu en başından anlarsınız, şaka olduğunu düşünmezsiniz. çok acı değil mi bu? bir de bizim park dediğimiz bu yerler, hyde, central gibi gerçeklerinin yanında hem ağaç sayısı hem de boyut itibarıyla acınası durumdadır ama o bile çok bize.
parklarımızın üzerinde hep bir kara bulut. ya avm, ya rezidans ya da cami yapalım diye gözler üzerlerinde. nasıl bir camiyi, avmyi, rezidansı yıkıp yerine park yapmak hiç söz konusu olmuyorsa aynısı parklar için de geçerli olmak zorunda. son 9 yılın hemen her günü parklarda geçmiş, beton yığınları arasında çocuklarını büyütmeye çalışan bir anne olarak bunu istemeye hakkım var. çocuklar büyüdüğü zaman da belki bir alışveriş dönüşü veya yürüyüş sonrasında durup soluklanmak için uğrayanlardan biri olmak, kitabımı alıp bir bankına oturabilmek için söylüyorum: parklara dokunmayın.

hyde park
central park

gezi parkı
*cümlenin sarfedildiği akıllara ziyan konuşmayı dinlediniz mi?