Showing posts with label haftasonu önerileri. Show all posts
Showing posts with label haftasonu önerileri. Show all posts
Thursday, July 10, 2014
Haftasonu için Film Önerisi :: Locke
Haftasonu için bugün izlediğim bir filmi önermek istiyorum: Locke. 13 Haziran'dan beri Başka Sinema salonlarında gösterilen film yarından itibaren bir hafta daha vizyonda. Onur'un haftalar önce erken gösterimde seyredip ısrarla izlememi istediği filmi, arkadaşlarım da görüp önerince, bugün sinemaya koşarak gittim. Sinemada izlediğim için çok mutluyum ben, ama vizyonda yakalayamasanız bile izlemeden geçmeyin bu filmi.
Seanslar linki burada, bugün perşembe, yarın (11 Temmuz Cuma) itibariyle seans saati değişecek.
Friday, June 13, 2014
Bütün meselen ne senin biliyor musun?
Sen acı çekmemek için kendini kandırmayı tercih ediyorsun.
Kış Uykusu(Fragman)
Bugün sürpriz şekilde, gösterime girdiği günün ikinci seansında, Kış Uykusu'na gitme fırsatı çıktı karşımıza.
Karne günü olduğu için okul yarım gündü, Cem'i okuldan almaya gitmiştik. Okul çıkışı Cem'in en yakın arkadaşları ve aileleriyle okulun karşısındaki kafede yemek yedik derken Cem arkadaşına gitmek istedi. Ta hafta başından karne günü öğleden sonra üçümüz bir şeyler yaparız diye planlamışken, Cem'in arkadaşına gidişiyle Onur'la aniden gün ortasında başbaşa kalakaldık, Rüya da okulda. Nadiren yaşadığımız bir durum. Ne yapalım diye düştüğümüz bir anlık boşluğun ardından Onur filmin bugün vizyona girdiğini hatırlatınca derhal 5 dakika mesafedeki sinema salonuna koştuk. Şansımıza seansın başlamasına çok az kalmıştı, filme girdik.
Ve bir Nuri Bilge Ceylan filmi daha böylece geride kaldı. Üzerinde konuşulacak detaylarıyla, hakkında yazılacak yazılar, belki de çıkacak kitaplarla. Aramızda durmadan evirip çevirdiğimiz meseleleri, sinema tarihimizin en iyi filmlerinden biri aracılığıyla karşımızda görmek bizi... ne desem burada... bizi? Filmin mesele edindiği noktaların asli meselelerimiz olduğuna bir kez daha ikna etti bizi. Kişisel çatışmalar, sınıfsal ve kültürel çatışmalar, düşündükçe yenilerinin farkına varılacak gülünç insani zaaflar...
Nuri Bilge Ceylan'ın önceki filmlerinde de karşımıza çıkan kaçış, yüzleşme, inkar gibi biz Türkler'e çok netameli gelen konular etrafında ördüğü yeni filmi görmek isteyen herkesin avucuna kendisiyle ve yaşadığımız ülkeyle ilgili sonsuz malzeme bırakıyor. Filmden çıktıktan sonra bu malzemeyle ne yapacağınız size kalmış. Gördüğünüz ilk çöp kutusuna atıp her şeyi unutmak, filmi izlediğiniz avmnin koridorlarında bir vitrin yolculuğuna çıkmak ya da filmin sahneleri ve repliklerini tekrar tekrar döndürerek bir müddet yaşamak, düşünmek, yüzleşmek yapılabileceklerin bazıları.
Filmi izleyip ustalıkla yaratılmış karakterlerin günlük hayatları içinde yansıttıkları zaaflarını, kaçışlarını konuşmak kolay. Yönetmenin önceki filmlerini izledikten sonra da yaptığımız gibi. Peki izlerken karakterlerde yansıyan yüzlerimizi görebilecek miyiz, yoksa içten içe gerçeği bildiğimiz halde (yoksa o kadarını bile mi bilmiyoruz?) yine acı çekmemek için milli sporumuz kendini kandırmanın/inkarın karanlık sularında yüzmeye devam mı edeceğiz? Kusurlar hep başkalarındadır ya, o yüzden.
Kış Uykusu(Fragman)
Bugün sürpriz şekilde, gösterime girdiği günün ikinci seansında, Kış Uykusu'na gitme fırsatı çıktı karşımıza.
Karne günü olduğu için okul yarım gündü, Cem'i okuldan almaya gitmiştik. Okul çıkışı Cem'in en yakın arkadaşları ve aileleriyle okulun karşısındaki kafede yemek yedik derken Cem arkadaşına gitmek istedi. Ta hafta başından karne günü öğleden sonra üçümüz bir şeyler yaparız diye planlamışken, Cem'in arkadaşına gidişiyle Onur'la aniden gün ortasında başbaşa kalakaldık, Rüya da okulda. Nadiren yaşadığımız bir durum. Ne yapalım diye düştüğümüz bir anlık boşluğun ardından Onur filmin bugün vizyona girdiğini hatırlatınca derhal 5 dakika mesafedeki sinema salonuna koştuk. Şansımıza seansın başlamasına çok az kalmıştı, filme girdik.
Ve bir Nuri Bilge Ceylan filmi daha böylece geride kaldı. Üzerinde konuşulacak detaylarıyla, hakkında yazılacak yazılar, belki de çıkacak kitaplarla. Aramızda durmadan evirip çevirdiğimiz meseleleri, sinema tarihimizin en iyi filmlerinden biri aracılığıyla karşımızda görmek bizi... ne desem burada... bizi? Filmin mesele edindiği noktaların asli meselelerimiz olduğuna bir kez daha ikna etti bizi. Kişisel çatışmalar, sınıfsal ve kültürel çatışmalar, düşündükçe yenilerinin farkına varılacak gülünç insani zaaflar...
Nuri Bilge Ceylan'ın önceki filmlerinde de karşımıza çıkan kaçış, yüzleşme, inkar gibi biz Türkler'e çok netameli gelen konular etrafında ördüğü yeni filmi görmek isteyen herkesin avucuna kendisiyle ve yaşadığımız ülkeyle ilgili sonsuz malzeme bırakıyor. Filmden çıktıktan sonra bu malzemeyle ne yapacağınız size kalmış. Gördüğünüz ilk çöp kutusuna atıp her şeyi unutmak, filmi izlediğiniz avmnin koridorlarında bir vitrin yolculuğuna çıkmak ya da filmin sahneleri ve repliklerini tekrar tekrar döndürerek bir müddet yaşamak, düşünmek, yüzleşmek yapılabileceklerin bazıları.
Filmi izleyip ustalıkla yaratılmış karakterlerin günlük hayatları içinde yansıttıkları zaaflarını, kaçışlarını konuşmak kolay. Yönetmenin önceki filmlerini izledikten sonra da yaptığımız gibi. Peki izlerken karakterlerde yansıyan yüzlerimizi görebilecek miyiz, yoksa içten içe gerçeği bildiğimiz halde (yoksa o kadarını bile mi bilmiyoruz?) yine acı çekmemek için milli sporumuz kendini kandırmanın/inkarın karanlık sularında yüzmeye devam mı edeceğiz? Kusurlar hep başkalarındadır ya, o yüzden.
Thursday, January 16, 2014
Walter Mitty'nin Gizli Yaşamı | The Secret Life of Walter Mitty (2013)
Filmin vizyona girdiği haftasonu çocuklara üstbaş, ayakkabı almaya çabalarken her haftasonu oğluyla birlikte görüştüğümüz arkadaşımız aradı, yakınlarda bir yerdelermiş, "babalar oğullar sinema gecesine ne dersiniz?" diye sordu. Hemen bulunduğumuz yerde oynayan filmlere baktık. Onur Walter Mitty'nin çocuklar için de (biri 10, diğeri 11 yaşında) uygun bir flm olacağını söyleyince biletlerini bu filme aldılar. Film çıkışı herkes seçimden memnundu. Onur filmi beğenmişti, benim de mutlaka görmem gerektiğini söylüyordu.
O önermese gitmeyi düşünmeyeceğim bu filme hafta içi gitmeye karar verdim ve gittim. Birincisi, bu film mümkünse sinemada izlenmesi gereken bir film, ikincisi bence 9-10 yaş ve üzeri çocuklarınızla birlikte giderseniz pişman olmazsınız. Yalnız bir filme gitmeden evvel çocuklara internetten filmin fragmanını izletmenizi öneririm, sonra "beni bu filme neden getirdin?" demesinler; her ihtimale karşı. Cem artık animasyonlar yerine yaşına uygun diğer uzun metrajları tercih ediyor. Gidip beğendiği filmler arasında Hobbit (1&2), Life of Pi, Superman var, bu filmlere hep babasıyla birlikte gittikleri için diğerlerini hatırlayamadım, sorup eklerim sonra. 4. sınıfa geçtiğinden beri böyle oysa ben Rüya biraz daha büyüdüğünden onu sinemaya Cem götürür diye hayal ediyordum, bakalım belki yine de yapar.
Ben Stiller'in yönetip başrolde oynadığı filmin ofis/plaza sahnelerindekilere yakın olaylar bir zamanların insan kaynakları çalışanı olarak benim de başımdan geçmişti. Filmde Life dergisi online hale dönüşürken yaşanan yeniden yapılanmayı ve yeni patronlar eşliğinde işten çıkarmaları görüyoruz. Benim de Mitty'e benzeyen bir arkadaşım vardı, aynı bölümdeydik. Onun gibisine epey nadir rastlanır, çalışırken yanımda o olmasaydı ortam iyice çekilmez olurdu, eminim. İş hayatıyla ilgili hatırladığım pek çok karenin içinde o da var. Şimdi Amerika'da olduğu için hiç göremiyorum kendisini. Sakallı patron ve şürekasına ise Mitty'nin aksine plazalarda sık sık rastlarsınız, o kadar çok olmalarına hiç gerek olmadığı halde. Her neyse konu ofis tipleri değil tabii, filmi düşünürken zamanda yolculuk yaptım. Sonuçta, film bir iyi hisset filmi. Müzikleriyle ve oyunculuklarıyla, Ben Stiller'in sayesinde bu janrın düzgünlerinden biri olmuş.
*
filmin iyi bir sitesi var:
Saturday, December 21, 2013
hayata bir de onun gözünden bak
Güzel, hem de çok güzel bir kitap var: Miguel. Okudunuz mu?
Kapağından belliydi. Metne ayrı, resimlere ayrı hayran oldum.
Çocuklarla her gece bir bölüm okuyoruz. Rüya için erken, zaten arada bir kalkıp gidiyor sonra tekrar geliyor. Zamanı gelince ona tekrar okunacak, belki kendisi okur. Cem (genç çizerlerimizden) kitabın resimlerini çok seviyor. Okumadıysanız, siz de hemen bugün alıp okuyun. Hediye mevsiminde her yaş için iyi bir hediye de olur.
Her gün dışarı çıkan bir çocuk vardı
Ve baktığı ilk şeyde
Dönüşüverdi o nesneye
WALT WHITMAN
*
İspanyol illüstratör Javier Zabala
Saturday, December 7, 2013
haftanın sinema önerileri
bugün hava çok soğuk, evdekiler nezle grip arasında gidip geliyorlar. odalarını topladım, çorbalarını pişirdim. bir ara evden kaçıp sinemaya gitmeyi bence hak ettim. bu hafta vizyona giren filmlerden üçü benim gidebileceğim filmler. bazen tek film bulamazsınız gidecek, bu hafta tam üç film var görülmeyi bekleyen. üçü de festivallerden duyduğumuz filmler.
filmler hakkında fazla bir şey söylemeden hangileri olduğuna bakalım:
yozgat blues sonrası ev durumları el verirse ve ikinci filmi izlemek için uygun halet-i ruhiyede olursam, bu filme de giderim. yozgat blues'dan çıkınca yürüyerek gidebileceğim kadar yakın başka bir sinemada oynuyor. bu filmi yakın tarihte duymuştum, filmekimi'nden olmalı.
ünlü yazar william saroyan'ın (1908-1981) memleketi bitlis'e yaptığı yolculuğa dair bir film. saroyan ermeni asıllı amerikalı yazar, ailesi bitlis'ten amerika'ya göç etmiş. lusin dink'in filmi başka sinema kapsamındaki sinemalarda, bana en yakını beyoğlu'nda.
Friday, November 15, 2013
haftasonu önerisi :: depo'da sergi, bir daha asla!
Etiket:
gazete kupürü,
haftasonu önerileri,
istanbul,
link,
meşaz
Wednesday, November 13, 2013
bu hafta
bu filmi gördüm. film kafamda dönmeye devam ediyor. ah mine'l-aşk.
... İstanbul’da üç, Ankara’da bir salon olarak faaliyete giren oluşum, her şeyden önce festivallerde hıncahınç dolan fakat piyasa gösterimlerinde nedense ışıltısı sönen ilginç küçük filmlerin, farklı hikayelerin, dev yapımlarla yarışamayacak yapımların pırıltısının yaşamasını sağlayacak... fatih özgüven/asgari seyirci mutluluğu...
bu kitabı hayal ettiğim gibi bir oturuşta olmasa da okudum ve yazarın yeni kitabını beklemeye başladım. yalçın tosun'un öykülerindeki tekinsiz havayı seviyorum.
arkadaşımın gönderdiği link sayesinde çok güzel bir blog keşfettim: okuyan kadınlar.
Friday, October 25, 2013
Jagten
dün gece beyoğlu sineması'nda yılın en iyi filmini gördüm. film aslında geçen yıldan. beyoğlu sineması'nda nihayet gösterim şansı bulan 2012 tarihli bu filmi mutlaka izleyin.
av sahnesiyle açılıp av sahnesiyle kapanan filmin orijinal adı onur savaşı falan değil, av. enfes bir film.
mensubu olmaya can attığımız sürünün değer yargılarını hiç sorgulamadan yaşamaya çalışmak nelere mal olur? tarafsız kalmanın çok zor olacağı bir konu karşısında rahatlığı kitle psikolojisinin etkisinde, herkesle aynı hizada davranmakta bulan kasaba halkının linç ve afaroz merakı. balyoz etkisi yaratan, dostluk, iftira, annelik-babalık, faşizm üzerine düşündüren bir film. muassır medeniyetlerde bu kadarı yaşanmaz sandığım linç kültürü (bu da benim önyargım), insanların içindeki günah keçisi olarak damgalananı dışlama hevesi, dostlar arası güveni bağlayan pamuk iplikleri, çok ilgilendiğimizi sandığımız çocuklarımızın yalnızlığı...
mads mikkelsen'in muhteşem oyunculuğu insanın içine işliyor. filmler üzerine yazmayı beceremediğim için yazmam genelde ama bu film üzerine bölük pörçük hissiyatımı paylaşmadan duramadım.
av sahnesiyle açılıp av sahnesiyle kapanan filmin orijinal adı onur savaşı falan değil, av. enfes bir film.
mads mikkelsen'in muhteşem oyunculuğu insanın içine işliyor. filmler üzerine yazmayı beceremediğim için yazmam genelde ama bu film üzerine bölük pörçük hissiyatımı paylaşmadan duramadım.
Wednesday, October 23, 2013
bu film sinemada izlenir :: gözümün nuru
bu hafta istanbul'da anadolu ve avrupa yakalarında, ankara'da ve gaziantep'te gösterime giren bu ödüllü* ilk filmi kaçırmayın.
ödüller
* altın koza en iyi film
* altın koza siyad en iyi film
* altın koza en iyi kurgu
* altın koza en iyi senaryo
*
film hakkında
Thursday, October 17, 2013
mavi yasemin
Friday, August 2, 2013
tarihte 4 ağustos 2013 :: ROGER WATERS - The Wall Live Tour 2013, ISTANBUL
4 ağustos pazar günü itü stadyumu'nda, saha içindeyiz.
insanlık için küçük, bizim için büyük adım, çocuklu hayatımızda bir ilk: bu pazardan itibaren haftada 1-2 gün suna teyze gelip çocuklarla (daha doğrusu cem kendisi takılırken, rüya'yla) ilgilenecek. biz de sinemaya, konsere, dışarıya, ananenin 40 yılda bir istanbul'da olduğu zamanlar haricinde hep yaptığımız gibi nöbetleşe değil, beraber gideceğiz. dile kolay tam 9 yıl boyunca, ben çocuklarla kaldım, onur çıktı; onur çocuklarla kaldı, ben çıktım. azıcık daha beklesek çocuklar kendileri de kalabileceklerdi ama ben daha fazla dayanamadım.
ne yardımcı teyze, ne de istanbul'da aileden çocuklara bakacak bir kişi olmadan geçen yıllardan sonra nihayet atabildiğimiz bu adımı, konserine ikimizden birinin çıkıp "ben gitmeyim, sen git." diyemediği roger waters'a borçluyuz.
ROGER WATERS - The Wall Live Tour 2013 - Trailer
insanlık için küçük, bizim için büyük adım, çocuklu hayatımızda bir ilk: bu pazardan itibaren haftada 1-2 gün suna teyze gelip çocuklarla (daha doğrusu cem kendisi takılırken, rüya'yla) ilgilenecek. biz de sinemaya, konsere, dışarıya, ananenin 40 yılda bir istanbul'da olduğu zamanlar haricinde hep yaptığımız gibi nöbetleşe değil, beraber gideceğiz. dile kolay tam 9 yıl boyunca, ben çocuklarla kaldım, onur çıktı; onur çocuklarla kaldı, ben çıktım. azıcık daha beklesek çocuklar kendileri de kalabileceklerdi ama ben daha fazla dayanamadım.
ne yardımcı teyze, ne de istanbul'da aileden çocuklara bakacak bir kişi olmadan geçen yıllardan sonra nihayet atabildiğimiz bu adımı, konserine ikimizden birinin çıkıp "ben gitmeyim, sen git." diyemediği roger waters'a borçluyuz.
ROGER WATERS - The Wall Live Tour 2013 - Trailer
*
Pink Floyd'un kurucusu Roger Waters, "The Wall" turnesi kapsamında 4 Ağustos akşamı İTÜ Stadyumu'nda olacak.
"The Wall" prodüksiyonu, şimdiye kadar yapılmış en büyük sahne gösterisi olarak adlandırılıyor.
Roger Waters’ın albümleri ile aynı adı taşıyan ve konserde "The Wall" albümünün sahne şöleniyle gerçekleştirileceği konser için büyük bir sahne ve 110 metrelik bir duvar kurulacak. Konser için 140 tonluk prodüksiyon malzemesi İstanbul’a 75 TIR'la gelecek. burdan
*
Friday, July 26, 2013
haftasonu önerisi :: camille claudel, 1915
camille claudel, 1915
camille claudel rolünde binoche, yönetmen bruno dumont.
bugün, en geç yarın gideceğim. festivalde bilet bulunamayan filmlerdendi. tek sinemada gösterime girmiş, beyoğlu sineması'nda. beyoğlu sineması'na, hala güzel filmler gösteriliyorken gitmezsek sonra yıkıyorlar diye ağlarız.
seanslar:
12:15 14:30 16:45 19:00 21:15
*
Friday, June 7, 2013
haftasonu önerileri :: gezi parkı + benim çocuğum
haftasonu gezi parkı'na gitmek iyi fikir. giderken gezi kütüphanesi için evden kitap götürün, bu sabah raflar biraz boşalmıştı. raflarda gizli yediler hırsız avcısı ve lastik pabuçlar gibi çocukluğumun sevdiğim kitaplarını görünce sevindim.
parka götürmek için ayırdığım kitapları evi gözüm dönmüş şekilde toplamaya çalıştığım bir anda kendimden bile saklamışım, sabah bulamadan çıktım. o yüzden bugünlük ancak seyyar sigara dağıtıcısına sigara bağışında bulunabildim derken eve girer girmez portmantonun üzerinden bana bakan kitapları gördüm, şaşırdım. çıkmadan evvel rüya'yı kitapların yanına oturtup ayakkabılarını giydirmiştim, görmemişim.

evime, kentime, yaşam alanıma dokunma!
*
benim çocuğum
*
film hakkında
gezi, park, çark, her şey :: fatih özgüven
*
*
*
taksim'e gitmişken harika bir zamanlamayla vizyona girme şansını yakalamış olan benim çocuğum filmini mutlaka ama mutlaka görmelisiniz. ankara'dakiler için film kızılay büyülü fener'de. filmi sinemada izlemek lazım (hatta ananızı da alın gidin, gerçekten) emeği geçenlere katkımız olsun, bu tür filmlerin sayısı çoğalsın.
beyoğlu cinemajestik
11.30-13.30-15.30-17.30-19.30-21.30
çapulcu musun vay vay
eylemci misin vay
boğaziçi caz korosu'nu dinlediniz mi?
ben yaşlandım herhalde hemen gözlerim doldu yine. cem olmaz gerçi ya, çocuklarımdan birini aralarında görmek isterim ilerde.
ben yaşlandım herhalde hemen gözlerim doldu yine. cem olmaz gerçi ya, çocuklarımdan birini aralarında görmek isterim ilerde.
ranzalar & saz
duvarlar yaratıcı graffitiler ve baskılarla dolu.
taksim'de neredeyse hiç araç yok, gençler caddede top oynuyor. yolun ortasından arkanıza hiç bakmadan yürüyebiliyorsunuz zaten caddeler barikatlarla kapatılmış. alıştığınız taksim'den farklı bir yer şimdi orası. herkesin her şeyini paylaştığı başka bir dünya.
sabah ben çadırlar arasında dolanırken çoğu park sakini uykudaydı. uyanmış olanlar çay demliyorlardı.
sabah ben çadırlar arasında dolanırken çoğu park sakini uykudaydı. uyanmış olanlar çay demliyorlardı.
evime, kentime, yaşam alanıma dokunma!
*
benim çocuğum
*
film hakkında
gezi, park, çark, her şey :: fatih özgüven
*
"...
Daha önce hiç böyle bir şeyle karşılaşılmamıştı. Şimdi, yaşanan ve yaşanmakta olan şeye kelimeler kifayet etmiyor. Kalıba sığmıyor, tanıma gelmiyor, benzeri gösterilemiyor. Roger Waters’ın dediği gibi, koca dünyadaki başka her şeyi önemsiz kılan bu ayaklanma, günlere yayılan bu devrimci ân, bir hayret, bir güven, bir aşk duygusu uyandırıyor. Anlamaya çalışmak, üzerine konuşmak kesmiyor, yaşamak gerekiyor, milyonlar bunun için atıyor kendini sokağa. Ve buna karşı durmak isteyen muktedirlerin bütün foyasını çıkarıyor ortaya. Bakınız, mesela, otuz yıldır süren savaşı otuz yıldır aynı Gezi direnişi gibi yansıtan medya. Televizyonlar ve basın günlerce nasıl suskun kaldıysa, bu büyük infial yaşanmamış gibi yaptıysa, otuz yıl boyunca da Kürt illerinde yaşananları göstermemişlerdi. Biz günlerce bu medya karşısında neler hissettiysek, Kürtler de otuz yıl boyunca onu hissetmişlerdi."
tamamı :: bir ağaç gibi bir orman gibi
Friday, May 24, 2013
haftasonu önerileri
bu hafta vizyon için bereketli bir hafta. sanırım toplam 9 film girmiş vizyona, bunlardan 5-6 tanesi bence görülmeye değer filmler. ben bu haftasonu, büyük ihtimalle de yarın kollarımda kal'a gideceğim. festivalde bilet bulamamıştım, vizyona girmesini bekliyordum.
bugün vizyona giren filmlerin ikisini nisan ayında dvdden izledim. biri, diğer pek çok ödülle birlikte bu yılki belgesel oscar'ını da almış olan searching for sugar man, diğeri gala gösterimi festivalde yapılan françois ozon filmi evde. filmlerden birinin orijinal diğerinin türkçe adını yazdım ama neyse. evde, hiçbir filmini kaçırmadığım ozon'un en sevdiğim filmlerinden biri oldu. doğrusu iki film de bu yıl izlediklerim arasından sıyrılıp akılda kalacak filmler. sene sonunda yine bir en iyi 10 listesi yapacak olursam bu ikisini koyarım kesin. sıcaklar erkenden bastırmışken bence en iyisi bir sinemaya sığınıp bu filmleri sinemada izlemek.


görmeyi istediğim diğer film ise boris vian'ın günlerin köpüğü romanından sinemaya uyarlanan filmi. aslında yarın iki film birden yapabilsem süper olurdu. bakalım, evden kaçış saatime bağlı. kollarımda kal ile ikisini hemen görmek ve evde değil, sinemada izlemek istiyorum zira son 3 haftadır çok yoruldum, adam gibi bir programım olmadı, hiç yalnız kalamadım, sinemaya da gidemedim. iki filme gitmek hakkım, evet bu planı da burada, huzurlarınızda yaptım.
günlerin köpüğü ve kollarımda kal'a haftasonu gitmeyi becerebilirsem ve şansım yaver giderse haftaiçi bir akşam yapacağım suare kaçamağında da 0 km kafayla izleyip dinlenmek için sadece aşk'a (bu da festivalde galası yapılan filmlerden) veya vazgeçmem sen'e giderim diyecektim ki geçen haftadan kalan bertolucci'nin son filmi sen ve ben (bunu evde izleyeceğim dvdden) ile muhteşem gatsby dikkatimi çekti. ama leonardo dicaprio sebebiyle ikincisine de gitmeyi düşünmüyorum, aklımda evdeki 1974 yapımı robert redford'lı versiyonu izlemek var, onu da ne zaman izlerim bilmiyorum.
sinema için bol alternatifli bir haftasonu. hepsinin aynı haftaya yığılması ilginç. bazen de gitmek istersiniz ama gidecek tek film bulamazsınız.
Saturday, April 13, 2013
bugün :: gezi parkı için ayağa kalk!
Gündüz Sahnesinde
Entegre Sokak İşi Performans Topluluğu, Komik Günler Müzik Topluluğu, Sambistanbul Perküsyon Topluluğu, Ahmet Bey Sokak Müzisyenleri Müzik Grubu, Kabile Juggling Topluluğu, Sahne Hal Tiyatrosu, Çıplak Ayaklar Kumpanyası, Candan Baş Dans Sanatçısı, Çete Tiyatro Performans, İlker Kılıçer Pandomim Sanatçısı
Akşam Sahnesinde
Sattas Reggae Band -- 18.00, Kolektif İstanbul - 18.35, Büyük Ev Ablukada - 19.10 , Bulutsuzluk Özlemi - 19.45, Yasemin Mori - 20.20, Luxus - 20.55, Korhan Futacı - 21.30, Yaşar Kurt - 22.05, Tahribad--I İsyan - 22.40, Yolda - 23.15
Saturday, March 16, 2013
haftasonu önerisi :: Jîn
evden kendimi ne yapacağıma tam karar verememiş halde dışarı atmıştım. festival biletlerini almaya gidebilirdim ama hava öyle soğuktu ki vazgeçtim. çıkmadan bu hafta gösterime giren filmlere bakmış yürüyüş mesafesindeki sinemalardan birinde reha erdem'in son filminin oynadığını görmüştüm. filmin başlamasına 1 saat vardı yani önce bir şeyler atıştırabilirdim. filme girerek bu haftasonu için yapabileceğim en iyi şeyi yapmış oldum. bence mutlaka sinemada izlenmesi gereken bir film, şehrinizde oynuyorsa sinemada izleyin.
::
Tuesday, February 19, 2013
hafta içi mutlulukları
15/2/2013 cuma, beyoğlu
bazı şeyleri çok özlüyorum. hafta içi mesai saatleri içinde taksim'de olmayı, gündüz filme girmeyi, istiklal caddesi hıncahınç dolu değilken kitapçılara, dükkanlara girip çıkmayı, okula ya da akşam yemek saatine yetişmek zorunda olmadan başına buyruk kıçına kuyruk gezmeyi.
film çıkışı onur ve rüya ile pandora'da buluştum. bu kez yeni çıkanlardan istediğim ne varsa hepsini aldım. abartmış olabilirim ne yapalım kendime kıyak, %20 indirimli aldık (pandora'da yeni çıkanlar her zaman indirimli) diye kendimi avutmaya çalışıyorum.
buna benzer bir günü haftasonu beyoğlu'nda geçirmek isteseniz kesinlikle aynı tadı vermez.
rüya'yla kız kıza taksim'e gitme vaktimizin yaklaştığını farkediyorum. bir zamanlar cem ile ta karşılardan vapurlara, trenlere biner gelir dolaşırdık. şimdi evimiz çok daha yakın olduğuna göre gelmemiz de daha kolay. hoş, cem ile yaptığımız yolculuklar da o gezileri çok eğlenceli hale getirirdi, yolu hiç dert etmezdik; tren, vapur, tünel. istanbul'da turist olmak her zaman güzel, rakı, şiş kebap güzell...
*
yasemin ile cem'in beyoğlu maceraları:
Monday, January 21, 2013
altın ejderha
altın ejderha, dot'un alıştığımız üzere adamı sarsan oyunlarından biri. i like chinese. yemesi yutması zor bir oyun. gün içinde bir sahneyle, bir replikle yeniden kafamda canlanıyor. gidin görün.
oyun bilgisi ve tarihleri için TIK
Friday, January 18, 2013
haftasonu önerisi :: düşler diyarı
izlemeden öneriyorum. birkaç gün önce onur izleyip "sen de izle mutlaka" dedi. film yanlış hatırlamıyorsam türkiye'de ilk olarak film ekimi'nde gösterildi. dün arkadaşımdan dvdsini aldım, ben de ilk fırsatta izlerim. onur'un haftasonu önerisi: düşler diyarı.
seanslar ve diğer bilgiler için TIK
Thursday, November 22, 2012
yasemin ve 8 yaşındaki cem'den fuara gidecekler için kitap önerileri
cumartesi cem ile tüyap'a gitmeye karar verdik. rüya onur'a emanet, biz çıkacağız bakalım yola, nasıl gideceğimiz henüz belli değil. metrobüs hatta artık avrupa yakasında olmamıza rağmen vapur aklımdaki seçenekler. bakırköy'e levent'ten vapurla gitmesi daha kolaymış gibime geliyor (beşiktaş'tan kadıköy'e ordan deniz otobüsüyle bakırköy'e) bakırköy deniz otobüsü iskelesinde tüyap servisleri bekliyor. neyse nasıl gideceğimize sonra karar veririm.
cem alacağı kitapların yayınevlerinin logolarını çizecek kadar detaylı bir liste hazırladı ve bana verdi ama şu anda bu listeyi nereye koyduğumu hatırlamıyorum. bu yüzden onun almak istediği kitaplar ile ilgili bir şey söyleyemeyeceğim. cumartesiye kadar bulurum diye umut ediyorum.
benim ise fuara adım atar atmaz almayı dilediğim kitap şule gürbüz'ün zamanın farkında'dan çok kısa bir süre sonra çıkan yeni kitabı coşkuyla ölmek. ilk iki kitap arasında 20 yıl kadar bir süre olunca üçüncü kitabın bu kadar çabuk geleceğini beklemiyordum doğrusu.
iletişim standına gelmişken tek kitapla ayrılmak olmaz, yine fuara yetişen bir kitabı daha almadan gitmeyelim: emrah serbes hikayem paramparça.
iletişim yayınları demişken cem'in bu yayınevinden severek okuduğu serileri yazmadan geçmeyim, cem'in yaşıtlarına tavsiyeleri niyetine:
irfan sayar'ın zihni sinir serisi, cem'in yaz tatili boyunca elinden düşürmediği bir seriydi. bu kitapları tekrar tekrar okudu, onlardan ilham aldı ve kendi zihni sinir procelerini oluşturup çizerek saatlerini geçirdi. kitaplarının verdiği ilhamla kocca bir yaz tatilini geçirirken bize sağladığı destek için irfan sayar'a teşekkürü borç bilirim.
tuhaf sokak serisi de cem'in bu yazki keşiflerinden, okumadığım için hakkında fazla bir şey bilmiyorum ama cem'in kısa sürede tamamını okuyuvermesine bakarak bu seriyi tavsiye edilecek kitaplar arasına almakta sakınca görmüyorum. bir de ben bu dört kitaplık serinin kapaklarını çok beğeniyorum.
yamuk okul serisini ve felaket henryleri de unutmayalım. francesca simon'un iletişim'den felaket henry serisi dışında çıkan kitapları da var. tüm kitapları için şu linke göz atabilirsiniz. cem henüz anaokulundayken ona felaket henryleri alıp okumaya başlamıştık. kendisi okumayı öğrendikten sonra tüm seriyi baştan sona tekrar okudu hatta çoğu kitabını birden fazla okumuştur. o yüzden bu seriyi gönül rahatlığıyla ekliyorum. ayrıca dünyada da çok satan henry maceralarını, cem'in arkadaşlarının da sevdiğini biliyorum. alırsanız pişman olmazsınız, çocukların okumayı sevmelerine çok etkisi olan bir karakter henry.
çocuklara okumayı, ailelerin tercih ettiği örnek ve bay/bayan doğru kılıklı kahramanlar değil henry türü karakterler sevdiriyor. bir de çocuklar kendi kitaplarını seçerken karışmamak çok işe yarıyor. bunu yapmak her zaman kolay değil ama bence gerekli. son olarak, kitabın ne anlattığını unutun, eğer içindeki illüstrasyonlarda ve kapak resminde iş yoksa o kitabı almayın. resimler parlak değilse kitabın kendisi de pek matah çıkmıyor zaten. akıllı uslu karakterleriyle örnek olsun, kısa yoldan akıl, fikir versin zihniyetiyle yazılmış beter resimli kitaplardan uzak durursak çocukları okumanın büyülü dünyasına dahil etmek daha kolay olur.
cem alacağı kitapların yayınevlerinin logolarını çizecek kadar detaylı bir liste hazırladı ve bana verdi ama şu anda bu listeyi nereye koyduğumu hatırlamıyorum. bu yüzden onun almak istediği kitaplar ile ilgili bir şey söyleyemeyeceğim. cumartesiye kadar bulurum diye umut ediyorum.
benim ise fuara adım atar atmaz almayı dilediğim kitap şule gürbüz'ün zamanın farkında'dan çok kısa bir süre sonra çıkan yeni kitabı coşkuyla ölmek. ilk iki kitap arasında 20 yıl kadar bir süre olunca üçüncü kitabın bu kadar çabuk geleceğini beklemiyordum doğrusu.
iletişim standına gelmişken tek kitapla ayrılmak olmaz, yine fuara yetişen bir kitabı daha almadan gitmeyelim: emrah serbes hikayem paramparça.
iletişim yayınları demişken cem'in bu yayınevinden severek okuduğu serileri yazmadan geçmeyim, cem'in yaşıtlarına tavsiyeleri niyetine:
irfan sayar'ın zihni sinir serisi, cem'in yaz tatili boyunca elinden düşürmediği bir seriydi. bu kitapları tekrar tekrar okudu, onlardan ilham aldı ve kendi zihni sinir procelerini oluşturup çizerek saatlerini geçirdi. kitaplarının verdiği ilhamla kocca bir yaz tatilini geçirirken bize sağladığı destek için irfan sayar'a teşekkürü borç bilirim.
tuhaf sokak serisi de cem'in bu yazki keşiflerinden, okumadığım için hakkında fazla bir şey bilmiyorum ama cem'in kısa sürede tamamını okuyuvermesine bakarak bu seriyi tavsiye edilecek kitaplar arasına almakta sakınca görmüyorum. bir de ben bu dört kitaplık serinin kapaklarını çok beğeniyorum.
yamuk okul serisini ve felaket henryleri de unutmayalım. francesca simon'un iletişim'den felaket henry serisi dışında çıkan kitapları da var. tüm kitapları için şu linke göz atabilirsiniz. cem henüz anaokulundayken ona felaket henryleri alıp okumaya başlamıştık. kendisi okumayı öğrendikten sonra tüm seriyi baştan sona tekrar okudu hatta çoğu kitabını birden fazla okumuştur. o yüzden bu seriyi gönül rahatlığıyla ekliyorum. ayrıca dünyada da çok satan henry maceralarını, cem'in arkadaşlarının da sevdiğini biliyorum. alırsanız pişman olmazsınız, çocukların okumayı sevmelerine çok etkisi olan bir karakter henry.
çocuklara okumayı, ailelerin tercih ettiği örnek ve bay/bayan doğru kılıklı kahramanlar değil henry türü karakterler sevdiriyor. bir de çocuklar kendi kitaplarını seçerken karışmamak çok işe yarıyor. bunu yapmak her zaman kolay değil ama bence gerekli. son olarak, kitabın ne anlattığını unutun, eğer içindeki illüstrasyonlarda ve kapak resminde iş yoksa o kitabı almayın. resimler parlak değilse kitabın kendisi de pek matah çıkmıyor zaten. akıllı uslu karakterleriyle örnek olsun, kısa yoldan akıl, fikir versin zihniyetiyle yazılmış beter resimli kitaplardan uzak durursak çocukları okumanın büyülü dünyasına dahil etmek daha kolay olur.
Subscribe to:
Posts (Atom)