cem 15 ay emdikten sonra 1 yaşından sonra tattırmaya başladığımız inek sütünü içmeye başladı. ben çoğunlukla cem'in inek sütüne geçeceği dönemde piyasaya sürülen organik sütü alıyorum yani cem 3 seneden fazladır pastörize organik süt içiyor, bazen günlük süt aldığım da oluyor. sertifikalı organik ürünlere güvendiğim için süt konusunda dün geceye kadar bir tereddütüm olmamıştı.
astım ve alerji konusunda bilmem gerekenleri, hastasına 5 dakikadan fazla zamanı çok görüp eline reçeteyi tutuşturduktan sonra başından savmaya kalkışan doktorlardan öğrenmem mümkün olamadı. neyse ki prof. dr.ahmet rasim küçükusta'nın yazı ve açıklamaları epey işime yaradı. kendisiyle önce gazetelerde, yazı dizilerinde karşılaştım sonra astım ve alerjilerle ilgili iki kitabını görüp aldım derken röportaj kitabını (99 soruda astım) okudum. öğrendiklerim hafif bir astım hastası da olsam hastalığımla yaşamam konusunda işimi kolaylaştırdı. kronik bir hastalığınız varsa onunla yaşamayı iyi bilmek zorundasınız. bağışıklık sistemi konusu hamileliğimden beri takıntım oldu çünkü o dönemde astımım kötüleşti. ben de cem'i emzirerek, yaz kış demeden mutlaka her gün parklara, deniz kıyısına götürerek, işlenmiş yiyecek ve içeceklerden uzak tutmaya, yemeklerini giderek yaygınlaşmasına rağmen halen her yerde bulamadığımız organik ürünlerle pişirmeye çalışarak, meyvelerin organiklerini alarak, yoğurdunu mayalayarak,
kokulu ıslak mendil ve deterjanları kullanmayarak, hijyen işini abartmayarak (zaten tembel birinin hijyenle ilgisi olmaz) büyütmeye çalıştım. ama sonuçta genler alerjilerin en önemli nedeni, istanbul'dayız ve çocukları şu yaşadığımız hayatta her şeyiyle doğal bir ortamda büyütmek imkansız. parklarda ve yuva bahçesindeki konuşmalardan alerjilerin, bronşit ve astımın bizim çocukluğumuzdakinden çok daha yaygın olduğunu anlıyorum. bunun değişen günlük hayatımızla, alışkanlıklarımızla, beslenme tarzımızla, hayatımızı kolaylaştırma çabalarımızla bir ilgisi olmalı. mesela yaygınlaşan sezeryan doğumların payı olduğu yazıyor birçok yerde. sezeryan cenneti yurdumuzda bunu kabul etmeyenler bol ama ben okuduklarımın doğru olduğuna inanıyorum. neyse amacım burda bunu tartışmak değil. geçen hafta televizyonda bir diyetisyen, herkes yağı azaltılmış sütlerden içsin, diyordu. çocuklar da. böylelikle doymuş yağları daha az alacağımızı, zaten yağı azaltılmış sütlerin kalsiyum bakımından daha zengin olduğunu... bunları daha önce de duymuştum diye dün gidip % 50 yağlı süt aldım sonra da uzun ömürlü kutu sütlerin bağışıklık sistemine zarar verdiğini okudum. okuduğum bu yazılara göre -ilki yine ahmet rasim küçükusta'nın- uzun ömürlü sütlerdense günlük sütleri tercih etmemiz gerekiyor. (aslında sütçü sütü en iyisiymiş. sütçü mü??) şimdi biz hangi sütü içeceğiz? cevap veriyorum: günlük süt. uzun ömürlü oldukları için yağı azaltılmış sütlerden ve organik sütlerden vazgeçtik. peki cem şimdiye dek içtiği sütlerden bir zarar görmüş müdür? bilemeyiz.
aman ya.
...
Zamanımızda en çok tüketilen kutu sütleri. Bunların gazetelerde, televizyonlarda, sinemalarda… her gün her yerde müthiş reklâmları yapılıyor. Ayrıca, bu sütleri öyle eski usul kaynatmaya gerek yok, çünkü bunlar UHT denilen sistemle, yani çok yüksek ısılara maruz bırakılarak, meselâ 135-150 derecede 2-4 saniye tutularak içlerindeki tüm mikroplar öldürülüyor. Bu sütler kutuları açılmadığı taktirde 4 ay bozulmadan kalabiliyorlar.
Ağzı kapalı günlük şişe sütlerine gelince. Bunlar pastörizasyon denilen bir yöntemle, meselâ 72 derecede 15 saniye tutularak mikroptan arındırılıyor. Şişe sütlerini hem her markette ve her zaman bulmak mümkün değil ve hem de bunların ömürleri kutu sütüne göre çok kısa; ancak 3 gün.Günümüzde büyük şehirlerde artık açık süt veya çiğ süt bulmak neredeyse imkânsız. Satılsa da alan da olmaz herhâlde, çünkü bunların ‘hastalık yapan mikrop saçtıklarına’ dair müthiş bir negatif propaganda var. Tabii bir de günümüz insanının, kapıdan sütçünün geçmesini bekleyecek… sütü alıp ocakta ısıtacak zamanı ve sabrının olmadığını da hesaba katmak lâzım.
Zurnanın zırt dediği yer
Sütün içilmeden ve değişik şekillerde kullanılmadan önce yüksek ısılara tabi tutulmasının sebebi, içinde bulunabilecek zararlı mikropların öldürülmesi; başka bir deyişle sütün ‘kesilmesinin’ önlenmesidir.
İşin püf noktası da burada zaten. Sütte hastalık yapabilen mikroplar bulunabildiği gibi, probiyotikler de denen vücut için faydalı ‘dost mikroplar’ da bulunuyor. Bunlar, bırakın hastalık yapmayı, tam aksine sağlıklı yaşayabilmemiz için mutlaka gerekli olan mikroplar. Bağırsaklarımızdaki mikropların yüzde 85’ inin bu dost mikroplardan oluştuğunu ve bunların hastalık yapıcı olanlarının üremelerini önlediklerini de belirtelim ki, mesele daha iyi anlaşılsın.
İşte, bu ısıtma işlemi sırasında da zararlı mikroplarla beraber ‘sütü süt yapan’, onu asıl faydalı kılan probiyotikler ve bunların ürettikleri enzimler ve vitaminler de istenmeden tahrip oluyor.
Isıtma yöntemleri içinde sağlığımız açısından en iyisi bizim çocukken yaptığımız ‘süt pişirme’ işlemi, yani sütün bir taşım kaynatılması. Pastörizasyon ve özellikle de UHT denilen yöntem ise ‘iyi-kötü-çirkin tüm mikropları’ öldürdüğü için sütü süt olmaktan çıkarıyor. Çünkü, süt içinde bulunan probiyotikler sebebiyle çok faydalı bir içecek, onları yok ettiniz mi inek sütünün sinek sütünden bir farkı kalmıyor.
Gelelim neticeye
Varsa ve güveniyorsanız daima açık sütü tercih edin, yoksa şişe sütü, o da yoksa kutu sütü alın.
başka yazılar:
okuma önerileri:
18 comments:
yasemin uzun süre ben de "organik mi taze olan mı" ikilemini yaşadım. süte başladıktan sonra 6-7 ay kadar sadece organik süt verdim. ama sonra kutuda oda sıcaklıgında 4 ay dayanan sütlerin tazeliği kafama takıldı. organik morganik napiyim bu kadar dayanıklıysa vardır bunda bir şey diyerek günlük süte geçtim. 2 senedir günlük süt veriyorum. arada kafama takılmıyor değil, bu sefer de tarım ilacı mı iciriyorum acaba diye, ama sonu yok. yogurt mayalama isini ise yapabildigim kadar yapacagim, etraftan gulenler olmuyor degil ama evde mayalanmıs yogurt pastorize olanina gore kat kat iyi.
bu kadar kirlilikten nasıl koruyacagiz bu cocukları?
bilmiyorum valla jasmingreentea.
günlük, organik, yağı azaltılmış süt niye yok :p
etler de pek matah değilmiş bu arada, et, tavuk...
merhabalar,
Amacım reklam yapmak değil. Ama öğrendiğim kadarı ile UHT yapma aşamasında firmalar farklı sistemler kullanıyor. Bir çoğu sütü ısıtmak ve soğutmak için çok uzun zaman sıcağa maruz bıraktıkları için sütün içindeki zararlı bakterilerle beraber yararlıları da yok oluyor. Ama bildiğim kadarı ile Pınar sütü şok olarak ısıtyor ve şok olarak soğutuyor. Yani yararlı bakteriler bu işlemden zarar görmüyor.
Merhaba, ben de pastörize sütün hiçbir yararının olmadığını aksine zararının olduğunu birçok yerde okudum. Aslında sütten aldığımız kalsiyumu başka bir çok şeyden karşılayabiliyoruz. Fakat çeşitli yayınlarla yönlendiriliyoruz sürekli. Büyüklerimiz çiğ süt ile büyümüşler şimdiye kadar çiğ sütten hastalık kapmış birini de yakın çevremde pek duymadım ve karşılaşmadım ki pek çoğu köyde yetişmişler. Bu konuların sürekli açılması ve yayılması gerekiyor bence. İnsanlar yanlış bilgilendiriliyor ve Sevgilerle
Vildan
Vildan
e, iyi öyleyse sonuçta aldığım kutu sütler pınar'dı çünkü. teşekkürler bilgi için.
biz de çiğ süt içiyorduk vildan. sütçüden alıp kaynatıp içiyorduk işte. hiç de hastalanmamıştık bu yüzden. o zamanlar bu kadar çok markanın, vitaminli, vitaminsiz, yağsız, omegalı vs. kutu sütleri yoktu tabii. bu sütler yaşasın diye mi çiğ sütler kötüleniyor, onu merak ediyorum.
merhaba,
peki hic bir yerde, sutun aslinda vucutta mukozayi arttirdigi icin kanserojen oldugunu okudunuz mu? ben bir arastirmada okudum bunu. sonra ornegin bizim gogus hastaliklari uzmanlarimiz, hastalik donemlerinde oksuruk ve balgami arttirdigi icin sutu tavsiye etmiyorlar. halbuki biz oksurukte ilik balli sut icilir bilirdik. yani diyecegim ben bu konuda neye inanmam gerektigini pek bilemiyorum. cocuklara gunde 500ml. sut oneriliyor galiba. ben gunde 1 bardak yani 200 ml. sut veriyorum kizima. hem tikanmiyor ve diger besinlerden yeterince alabiliyor, hem de kendimce bir kontrol mekanizmasi. zaten bu konularda isin ucu bucagi yok ne yazik ki...
sibel, cem'in doktoru aynı zamanda çocuk alerji ve astım uzmanı. ben de duymuştum balgamı arttırıyor diye ve ona bir solunum yolu enfeksiyonu sırasında sormuştum süt içirmeyelim mi diye, öyle bir şey yok nerden çıkarıyorlar demişti. ben yine de emin olamam arttırmadığından ya da arttırdığından tabi :)
500 ml süt fazla bence de, böyle standartlara hiç aklım ermiyor benim. her çocuk günde 500 cc süt içecek... hiçbir zaman böyle ölçülere uymaya kalkışmadım beslenmede. fikri bile daraltıyor içimi. sonuçta çocuk o günkü iştahı neyse o kadar yiyor ya da yemiyor. o kadar ccyi bitirsin diye dayatmak gereksiz.
cem soya sütünü de seviyor haftada 1-2 içiriyorum. soyanın da genetik olarak oynanmış olma ihtimali yüksek :(
Yasemin merhaba,
Son uc gundur benzer bir cekinceyi ben de oglum Deniz' in kulak enfeksiyonu icin yasiyorum; daha dogrusu antibiyotikle ilgili sorularim var. Bes bucuk yasinda ve simdiye dek antibiyotigi hep teget gectik. Hic kullanmayiz diye dusunurken kulak enfeksiyonu cikti ortaya. Galiba biraz daha rahat olmamiz gerekiyor bizim! Soya sutu, inek sutu, gunluk sut, antibiyotik... Sonu gelmez ki bunlarin.
ABD' de asiya tamamen karsi olan bir "kavim" var mesela, kavim dedigime bakma, bir grup insan diyelim; asla asi yaptirmiyorlar cocuklarina! Insanin aklini kacirmasi isten bile degil, o kadar cok "bilgi" var ki! Hangisini alip, hangisini oteleyecegin/m onemli aslinda. Icgudulerimize guvenelim biraz desem de ben de her gun saatlerce o web sitesinden bu web sitesine hoplaya ziplaya dogruyu bulmaya calismaya devam edecegimi biliyorum. Ama bu cok yorucu! Ben simdiden cok yoruldum:(
geçmiş olsun. bu yaşa kadar kullanmamış olmanız çok iyi, şu anda da kullanmanız gerekiyor gibi duruyor, bizde henüz olmadı ama kulak başka türlü iyileşmez demişlerdi? cem 3 aylıkken viral enfeksiyon için ağır antibiyotik yazmışlardı. ben de o zamanlar böyle her şeyi didikleyen biri değilim, 2 gün verdim değişen bir şey yok. kestim. neyse hatırlamak istemiyorum sonra artık başladım didiklemeye bi de kendi hissiyatım doğrultusunda davranmaya. sonuçta bu da çözüm değil.
doğru teşhis koyabilen (cidden zormuş bulmak, yaşayınca anladım!) bi doktor bulduk cem'e, her şeye antibiyotik vermeyen ama çok kapı aşındırdık onu bulana dek vs. vs.
aşıyı duymuştum aslında aklıma yatmıyor da değil. ben grip gibi ikincil aşıları yaptırmıyorum.
evet sonu gelmez. süt gibi öyle çok konu var ki. biz çok hoplar zıplarız bu gidişle :)
sütün mukusu,balgamı arttırdığını ben de okudum pek cok yerde.zaten pek cok insan sindirim güclügü de yasiyor süt ictiginde.bazi annelerin kefir verdigini okudum,biz vegan oldugumuz icin denemedik ama pastörize sütlerdense kefir daha mantikli geliyor bana,illa verilecekse.
bu arada Türkiye'de de astım ve alerjilerin arttığını yazmışsın,bu ilginç geldi bana.İngiltere'de o kadar yaygın ki,ben de burda niye bu kadar yaygın olduğunu anlayamiyorum demek TR'de de artık var bunlar.Gecenlerde gazetede bir yazı vardı,Calpol nesli astım ve alerjilere yatkın diye.Sahiden burada cok kullaniliyor bu tür ilaclar.
Biz de Defne'ye hic asi yaptirmadik.Turkuaz Deniz'İn dedigi gibi hangi bilginin dogru oldugunu bulmak epey vakit harcatiyor insana.
vegan olmak üzerine düşündürüyorsun beni ışıl :)
aşı yaptırıp yaptırmama konusunu düşünüyordun sanırım doğumdan önceydi, demek yaptırmadınız. bunu da düşüneyim, ama çok geç :) pnömokok yaptırmadım ben de :p
hissiyat iyi bir yol gösterici ama bazen yeterli değil, o zamanlar için her konuda güvenebileceğim bir doktorumuzun olmasını çok isterdim.
ışıl, soya sütleri hakkında bana söyleyeceğin bi şeyler var mıdır? soyanın genleriyle çok oynandığını duyuyorum? burdaki soya sütlerinde organik sertifika yok ama bir ara organik ürün dükkanında satıldığını görmüştüm.
merhaba arkadaşlar
15 aylık bir cocuk annesi olarak yazışmalarınızın ilgimi çekti.
Ben hala rüzgar'ı emziriyorum ama artık kesmek için gün sayıyorum çünkü resmen bağımlı oldu sanki emmiyor fantezi yapıyor.1 yaşından sonra inek sütü vermeye başladım ve hiçbir zaman pastörize süt vermedim hep günlük süt aldım.Yoğurdu bazen ben yapıyorum ama fırsatım olmadığı zaman hazır yoğurtlardan veriyorum.Herşeyi dıdıklarsam kafayı yiyeceğimi anladım ve çoğu şeyi kafama göre yapıyorum yani onu dinle bunu dinle nereye kadar.Doktorların bile bir dediği diğerininkini tutumuyor.Mesela ben aşı yaptırıyorum ama pnömokok aşısını dr umuz tavsiye etmedi henüz ABD de çok yeniymiş yani sonuçları tam olarak alınmamış.
Bazen düşünüyorumda maddi durumu iyi olmayan insanlar çocuklarına bizim gibi titizlenmiyor ve onların çocukları daha az hasta oluyor.Biz marka peşindeyken onlar hala sokaktan süt alıp içiriyorlar.
Yani böyel konularda fikir alışverişinde bulunmak güzel ama kendi doğrunu uygulamak en güzeli :))
geçenlerde bir yahoo grubunda erkek çocukalrı sünnet ettirmek kız çocukların kulağını delmek gibi bir konu geçti.Bazı anneler sünnete karşı gereksiz birşey olsa deri bir şekilde kendi kendine atardı diyor.bazıları dogar doğmaz yaptırmış bazıları oğlunun fikrini almak için onun erişkin olmasını bekliyor...kızların kulağını delmek içinde bazıları akapunktur bölgesidir tehlikeli diyor..bazıları belki o ilerde o delikten rahatsız olacak neden ona sormadan yapayım diyor...vs..
Yani herkesin çok çok ilginç fikirleri var bunları duymak güzel ama sonuçta kendi doğrumu uyguluyorum.Ben hala sünnet ettirmedim 5 yaşından sonra yapmayı planlıyorum çünkü şimdi yaptırsam narkoz vericekler ve ben buna karşıyım.İlaç kullanmayı oldum olası sevmem ama rüzgar'a ihtiyaç oldukça calpol veriyorum üzülerek...
Keşke ilaç kullanmak zorunda kalacak durumlarla hiç karşılaşmasak.
Çok uzun bir yazı oldu :))
Herkese bol sağlıklı günler diliyorum.
Bu arada yasemin,Cem'in dr nun adı ne,nasıl ulaşabilirim kendisine?Bizim dr hastaneden ayrılıyormuş yenisini bulmam gerek.
cem 15. ayda kendisi bırakmıştı emmeyi artık gunde 1 bazen sıfır kere emdiği için süt kalmamıştı zaten, ben daha uzun emzirmek isterdim.
devrim kendi doğrumu bulana kadar epey bi şey karıştırıp öğrenmem gerekiyor. eskiden daha fazlaydı şimdi daha az.
sünneti doğduğu zaman narkozsuz oldu cem. ben de gerekli bulmuyorum, onur benimle aynı fikirde değildi o yüzden oldu.
dr.için profildeki adresimden bana mail atabilirsin.
ilac endustrisine girersek cikamayiz zaten :)ornegin ingiltere'de light kola'da aspartam cigirtkanligindan sonra ogrendim aspartam'i. e o zamana dek redoxan (c vitamini)icmistim sanirim. hatta kizimin ilk cocuk dr.u ona bile vermisti. icindekiler kisminda aspartam yazdigini farkettim bir ara. hele cocuklara boyali seker yedirmeyelim, vesaire diye kasarken geleneksel cocuk ilaclari oyle yuksek dozlarda aromalar ve tatlandiricilarin iceriyor ki...yani ozet. gercekten mutlak dogru yok bu konularda. herkes kendince cozumu ile gonlunu ferah tutup, tadini cikaracak herseyin. yoksa siyirmak icetn bile degil...
Yasemin ,
Annemler beni bursa'da büyüttüler.18 yaşıma kadar hep köy sütü içtim.18 yıl boyunca aynı ailenin ineklerinin sütü.Ve tabi bana çok faydası oldu.İsterdim ben de oğlum için güvendiğim birilerinin ineğinin sütünü içirmeyi.Söyler misin allah aşkına İstanbul gibi ucağı bucağı olmayan idüğü belirsiz milyonların yaşadığı bir yerde nerde bulacağız bu güvenebilir sütü?bu kadar deli dana,kuş gribi ve daha bilmediğim bir sürü hastalığın olduğu bir ortamda nasıl güveneceğiz sokak sütüne?
Bu Calpol meselesine de bir tarafımla gülüyorum.içindeki etkin madde parasetamol.Onun dışında renklendiriciler ve tatlandırıcılar var evet.Bana söyler misin bunu içermeyen bir soğuk algınlığı ,öksürük şurubu gördünüz mü?Peki sütün yağı azaltılırken süt doğal bir prosesten mi geçiyor?neden yağı ile oynanmış bir süt tam yağlısından daha faydalı oldun?tÜRKİYEDEKİ TAM YAĞLI SÜTLER aVRUPADAKİ TAM YAĞLI sütlerle aynı yağ oranını içermiyor?çünkü türkiyedeki ineklerin beslenme şartı daha yetersiz.
Şehir hayatına mahkum olduğumuz sürece ,hele de çalışan bir anne olduğum için her şeyin muhteviyatını okuyorum.benim içim de rahat değil ama şahsen bilmediğim bir satıcının sütünü içirmektense güvendiğim bir markanın UHT sütünü kullanmak bana daha mantıklı geliyor.
Sevgiler
Sesil
Yasemin ,
Annemler beni bursa'da büyüttüler.18 yaşıma kadar hep köy sütü içtim.18 yıl boyunca aynı ailenin ineklerinin sütü.Ve tabi bana çok faydası oldu.İsterdim ben de oğlum için güvendiğim birilerinin ineğinin sütünü içirmeyi.Söyler misin allah aşkına İstanbul gibi ucağı bucağı olmayan idüğü belirsiz milyonların yaşadığı bir yerde nerde bulacağız bu güvenebilir sütü?bu kadar deli dana,kuş gribi ve daha bilmediğim bir sürü hastalığın olduğu bir ortamda nasıl güveneceğiz sokak sütüne?
Bu Calpol meselesine de bir tarafımla gülüyorum.içindeki etkin madde parasetamol.Onun dışında renklendiriciler ve tatlandırıcılar var evet.Bana söyler misin bunu içermeyen bir soğuk algınlığı ,öksürük şurubu gördünüz mü?Peki sütün yağı azaltılırken süt doğal bir prosesten mi geçiyor?neden yağı ile oynanmış bir süt tam yağlısından daha faydalı oldun?tÜRKİYEDEKİ TAM YAĞLI SÜTLER aVRUPADAKİ TAM YAĞLI sütlerle aynı yağ oranını içermiyor?çünkü türkiyedeki ineklerin beslenme şartı daha yetersiz.
Şehir hayatına mahkum olduğumuz sürece ,hele de çalışan bir anne olduğum için her şeyin muhteviyatını okuyorum.benim içim de rahat değil ama şahsen bilmediğim bir satıcının sütünü içirmektense güvendiğim bir markanın UHT sütünü kullanmak bana daha mantıklı geliyor.
Sevgiler
Sesil
evet, sen de haklısın sesil. ben yine organik ve günlük olarak devam edeyim en iyisi :) o kadar düşündüm, düşünmeden önce yaptığımdan farklı bi sonuca ulaşmadım. hoş, ne olacaktı ki zaten?
Yasemin,
Benim de kafam bu süt konusunda çok karışık. Nazlış'ın süte alerjisi olduğu çıktı. Ben de antibiyotikleme konusunda hassa olduklarını bildiğimden Danone veriyordum, dün doktoru organik süte geçin, hatta soya sütü verin dedi. Yok artık daha neler. Ne soyası ya...(gerçi ben sütten nefret ettiğim için soya sütü kullanıyorum kendim ama çocuk da sütün yerini tutmaz ki)
Post a Comment