yeni kitap alımlarını durduğumuz şu günlerde, kitapçılarda "gizli" kitap okumaya ilaveten kütüphane keşiflerini de başlatmış bulunuyoruz. ilk durağımız kadıköy belediyesi halk ve çocuk kütüphanesi. buraya tek başıma gelmeyi çok uzun zamandır planlıyordum; sonunda cumartesi günü cem ile birlikte ilk ziyaretimizi yaptık.
* kütüphane pazartesi hariç her gün açık.
* içerde okul çağı çocukları için daha uygun olan bir de çocuk bölümü var. cem hiç okul görmediği halde burayı okula benzetti (kitapta görmüş okulu). ortamda gerçekten de bi okul havası vardı. kütüphaneler daha neşeli, daha renkli yerler olsaydı keşke. tabii okullar da.
* okul öncesi için çok az sayıda kitap vardı maalesef, onlardan da sadece günışığı kitaplığı'nınkileri okumaya değer bulup okuduk. cem geri kalanıyla hiç ilgilenmedi, bana sorarsanız ilgilenmemekte de haklıydı.
* yetişkin kitaplığına, cem'i çocuk bölümünde bırakarak çok kısa göz atabildim ama burayı hiç fena bulmadım ve üye olmaya karar verdim. ikametgah kağıdı ve iki resimle üye olmak mümkün, üyeler 15 gün için 3 kitap alabiliyorlar. sıkça uğrarım artık ben buraya. üye olduktan sonra kütüphaneden daha ayrıntılı bahsederim, o gün sadece 2 dakika bakabildim.
çocuk kitaplığından ise ancak cem okula başladıktan sonra yararlanabiliriz. bir adet pıtırcık gördüm raflarda, sonra benim çocukluğumdan kalan şu mavi ciltli milliyet kitaplarını, kemalettin tuğcu külliyatını, günışığı kitaplığı'yla can yayınları'nın çocuk kitaplarını da gördüm. sınıf ya da okul kitaplığı'na bir alternatif, eviniz yakınsa buraya bi bakın.
aslında cem'le kütüphaneyi ilk ziyaretimizin o 5 yaşına yaklaşmışken değil daha erken olmasını isterdim ama böyle okul modunda bir yere onu ancak bu yaşta getirebilirdim. burası mutlak sessizliğin gerektiği bir yer, yetişkin kütüphanesiyle dipdibe olduğu için en ufak ses hemen oraya gider, cem de pek sessiz sakin bi çocuk sayılmaz. çocuklara ayrılan kısım büyükçe bir oda; burda bir duvar raflarla kaplı, o rafların da tümü kitaplarla dolu değil, sadece bir kısmı dolu, ama olsun. cem oyun halısıyla kaplanmış basamakları sevdi, indi çıktı. basamaklara yastıklar atılmış, çocuklar oturup okuyabilsinler diye sanırım. bu basamak fikri iyi olmuş aslında. bir de masa ve sandalyeler var işte. daha geniş ve okul öncesi için daha çok sayıda kitabın bulunduğu bir yer olsaydı, çocuklar için yazarlarla tanışma günleri, okuma saatleri, oyun saatleri... yani çocuk kütüphanesi çocuğun sık sık gitmeyi isteyebileceği bir yer olsaydı... şimdi cem neden durup dururken tekrar oraya gitmeyi istesin ki? gerçekten onu cezbedecek, okumaya özendirecek hemen hiçbir şey yoktu ortalıkta. sıra gibi dizilmiş masalar yerine, birbirinden bağımsız küçük renkli masalar olabilirdi en azından... belki istanbul sınırları içinde vardır böyle bir kütüphane; bildiğiniz bir yer varsa lütfen bana yazın. bu arada ben de kütüphane keşiflerini sürdüreceğim. gittiklerimi yazarım.
arşivlerini zenginleştirmek için evdeki okunmuş kitaplarımızı halk kütüphanelerine bağışlayabiliriz. ayrılamayacağımız kitaplar bir yana, bazı kitaplara okuduktan sonra yıllarca elimizi sürmüyoruz bile.
adres: Söğütlüçeşme Camii arkası. Rasimpaşa Mahallesi Taşköprü Sokak (Ticaret Üniversitesi Öğrenci Yurtları - Kadıköy Kampüsü altı) |
söğütlüçeşme'de sevimli bir kütüphane: TIK
5 comments:
kütüphane demek kitap dolu yer demek tıpkı iştah kabartan bir pastaya benziyor...
tuğba, kaç yıldır rafta bekleyen kütüphaneye gitme fikrimi sayende hayata geçirdim, sağol :)
Benim yorumum Cem'e;
Saç modelini çok beğendim. Maşallah:))
Bizde gidiyoruz kütüphaneye.Bizimkinin hali daha içler acısı helede çocuk bölümünün...Kütüphane müdürüyle konuşmayı denedim ama çok başarılı olduğum söylenemez,devlet dairesi deyip durdu...Mantık bu olduktan sonra bu çocuklar cidden okumaz...
kütüphaneye devlet dairesi demenin alemi ne? onun için farketmiyor ha tapu kadastro ha kitaplık ha devlet malzeme ofisi.
çocuklar için o kadar eğlenceli çizgi filmler, bilgisayar oyunları, internet vs. varken ve bunları tüketmek çok da kolayken okumaları için bi sebep bulmak zor tabi.
tapu kadastroya mecburiyetten gideriz, kütüphaneye de öyle gidecek çocuklar. verilen ödevler için internetten buldukları yetmezse, ki öyle bi ihtimal de kalmadı gibi bi şey. büyüdüklerinde de kitap pahalı, vaktim yok falan demeye başlarlar artık bizim gibi. okumayı sevmiyorum diyecek halleri yok ya.
Post a Comment