Friday, June 12, 2009

35 yaş ve placebo

23 haziran'da placebo geliyor. ikinci placebo konsertim olacak bi mani çıkmazsa zira son zamanlarda çok sık arıza yapmaya başladım. şu anda da arızalı bi şekilde evin bi köşesinde oturuyorum, evle ve cem'le ilgili her iş (cem'in yüzmeye götürülüp getirilmesi, yemek ve öğle uykusu faslından sonra bi doğumgünü partisine götürülüp getirilmesi, yetmedi bisiklete binmek üzere tekrar dışarı çıkarılması; yemek, bulaşık makinesi doldur boşaltı, ortalığın toplanması...) onur ve hastalık nedeniyle melmeketten çağrılan anane işbirliği ile dönmekte. ama oturabiliyorum, önceki 3 gün boyunca onu da yapamıyordum. 

35'e bir hafta kala yaptığım tespite göre, bu geçen sene başlayıp da giderek sıklaşan, sıklaştıkça da ağırlaşan arızaların sebebi, bünyede varolmayan bi enerjiyi, kendimi 20 yaşımdaki halimden farksız sanmam yüzünden, şuursuzca hayata geçirmeye çalışmamdır. bu hastalık sırasında ilk defa yaşım üzerine kafa yordum ve bunun bi sebep olabileceğini düşündüm. bilmiyorum bunları düşünmek için çok mu erken, sizler 35'i çoktan geçtiniz ve 20 yaşınızdaki kadar enerjik misiniz yoksa? söyleyin üzülmicem. yıllar geçtikçe insanın enerjisinin düşeceğini duyardım da inanmaz mıydım, duymaz mıydım yoksa ben daha o yaşlara gelmedim mi sanırdım? harale gürele koşmaya devam ederken bir anda teklemeye başladım. hala da yaşla bi ilgisi olacağını aklıma getirmiyordum... yaş konusunda takıntım falan da yok gerçekten, yakın bi arkadaşım mesela, 18 yaşında mızırdanmaya başladı yaşı yüzünden ama bugün görüntüsü o zamankinden ne kadar farklıdır derseniz bence pek bi fark göremezsiniz, bi dakika, şimdi o zaman sahip olduğunu sandığı birkaç kilo fazlası da yok! çizgi, beyaz konularına üzülecek biri varsa odur, ben hakkımı 17 yıl önce ona devretmiştim. neyse, sonra baktım alerji sandığım şeyler ciddi griplere dönüşüyor, boğaz ağrısı illetinden günlerce kurtulamıyorum, hep yorgunum ama nasıl bir yorgunluk, kimselere de söylemek istemiyorum, daha geçen hafta, geçen ay, ondan önceki ay da yorgunum diyordum çünkü. bu benim normal halim artık deyip böyle yaşayacağım demek, gözler yarı açık yarı kapalı, hafif kambur bir duruş, diğer taraftan günlük hayat tam gaz. bir gün cem "hep hastayım hep hastayım diyorsun, sen ne zaman iyileşeceksin?" diye sormasa ve üstüne de 4 gün böyle yatağa yapışmasam bu konu üzerine düşüneceğim yoktu. dinlenecektim işte tatilde ve iyileşecektim. az kaldı ya, temmuz sonunda 1 haftalık tatilde çok süper dinlenecektim valla.

20 yaşında, kısa kemıl, güzel marmara, votkalı biraydı şimdi sadece vinstın super layts ama onu da bırakıyorum çünkü olmuyor, çünkü o 15 sene önceydi ve o zamanlar alerjidir alerji diye geçiştirdiğim kısa kuru öksürükler arada 2,5 yıl kediyle yaşamanın da katkısıyla astıma dönüştü. sigaranın günlük enerjimden çaldığını güç de olsa kabul ediyorum. yıllarca sigarayı bırakan arkadaşlarımı tekrar başlamaya teşvik ettim, onlara sigaranın yararlarıyla ilgili kitaplar hediye ettim ama sonunda düştüğüm hale bakın. tiryaki değilim, hiçbir zaman da olmadım o yüzden bırakmam zor değil. günlerce hiç sigara içmeden dururum (bakın geçtiğimiz salıdan beri -10 gün- 1 tanek bile içmemişim), hayatımda hamilelik ve emzirme sebebiyle 2 yıldan fazla içmediğim bir dönem de oldu ama bu seferki farklı. neyyse. 

placebo demiyor muydum? 2000'deki istanbul konserine gitmiştik (18 yaşına gelince yaşlanıyorum diye üzülmeye başlayan arkadaşımla) biz yani en azından ben o günlerin bi plaza insanı olarak, bakın 9 yıl önce diyorum, gelenlerin yanında haminne gibi kalmıştım. 15-16 yaşlarında kızlardı çoğu, anne babaları pahalı arabalarla getirip konsere bırakmışlar, çıkışta da gelip almışlardı. placebo'nun böyle bi dinleyici kitlesi vardı 2000'de burda. 9 yıl sonra değişen ne olacak bi bakalım ama onu bırakalım da biz bi brian molko'ya bakalım. 9 yıl önce ön saflarda yer tutup dibinden izlemiştim ve bu her yanımın tutulmasına malolmuştu, olsun değmişti. o gün b. molko'nun doğumgünüydü bir de. konserden dayak yemiş gibi çıkmıştık, ertesi sabah işyerinde omzuma bi masaj diye yalvardığımı hatırlıyorum. gençlerin durduğumuz yeri ele geçirme çabalarıyla arpalarının fazla gelmesinden kaynaklanan bir itiş kakış mevzu bahisti ön saflarda. yok yok bu sefer barkovizyon mu ne zımbırtıysa ordan bakarım ben, buyrun siz önden buyrun. bir de sahne önü diye bi fiyatlama yapılmış, saha içinin iki katı, onu da fahiş buldum. 


sigarayı bırakır, daha az yorulur, öğün atlamaz, arada meyve yer, adam gibi uyur (günde 5 saatten fazla), yaşımın idrakine de varırsam daha az hastalanırım, daha bi dinamik olurum herhalde. konserime de giderim, işimi de yine gendüm yaparım. yatağa yapışık geçirdiğim günlerde düşündüğüm şey budur.

12 comments:

defneyleyasamak said...

ben de ordayım,
çığlık çığlığa...
o halde gözüne falan takılırsam, görmezden gel

isil c. said...

"sizler 35'i çoktan geçtiniz ve 20 yaşındaki kadar enerjik misiniz yoksa?" ne demezsin! 35'i üç geçe, hayatımda hiç bilmediğim ağrı türleriyle tanışıyorum, sol kürek kemiği ağrısı, serçe parmağın ortanca kemiği sızısı gibi. yorgunluk, bezginlik desen epeydir normal halim. ve fakat bütün bunları bir umursamama hali geldi bana, üç sene önce yapmaya çalışıp da hala yapamadığım şeylere şimdi çok bozulmuyorum (örn. koşacaktım, iyi uyuyacaktım falan).

belki de artık bazı kararlar konusunda kıvranma vaktim geçtiği içindir: artık bir daha plaza insanı olmayacağım, başka çocuk yapmayacağım (gerçi büyük konuşmamak lazım), küçük sahil kasabası işi de kader kısmet napayım... bir tek, dörtbuçuk yıldır düzenli olarak yuvaya göndermeyi beceremediğim kızım olur da devlet anaokuluna başlarsa evden çalışmaya çalışacağım.

velhasılı kelam bence 40'a yaklaşmak 35'ten iyi bir şey. hatta nedendir bilinmez insanlar bana eskisinden iyisin diyorlar. bilemiyorum. neyse. sevgiler.

ece arar said...

şimdiden sonra daha da belirgin olacak hastalıklar. ama kendine dikkat etmek iyi bir şey tabii. mutlaka bir faydası vardır! ben bilemem:)

yasemin said...

tuğba, görüşürüz o zaman :)

ece ne diyosun!

ışıl, bezginliğin normal halin olduğunu yazarak içime su serptin :) ece'yle ikinizin deneyimlerine bakılırsa ben yeni bi çağa girdim. durumum normal, bu herkesin başına geliyor... böyle mi acaba? örneklemi biraz daha genişletebilsek iyi olacak :)

günün türküsü: oy yorgunum yorgunum, yoldan geldim tombulum.

Unknown said...

tatile az kalmış sık dişini, eminim ki konserde iyi gelecektir...
sevgiler...

Özgür Turan said...

Şekercim gel sen benimle haftada 2 yogaya bişeyin kalmaz.

Anonymous said...

Merhaba Yasemin
Blogunu ta en basindan beri okuyorum. Cem'e hamile kalmandan itibaren yazdiklarini hep merakla takip ettim. (Gerci o blog kapandi, sanirim eski postlari da silmissin, neyse...) Yazarken icten, durust oldugun icin belki de. Tribunlere oynar gibi bir halin yok. Her neyse, diyecegim, umarim yorgunlugun gecicidir. Sigarayi birakmak ise yariyor, ben gene ara ara iciyorum, yani kendime bir yasak koymadim uzun boylu. Ama uzun aralarla icince insan daha az yorgun hissediyor galiba. Herneyse. Konserde iyi eglenceler, ve sevgiler.

yasemin said...

tuğba, konserde o kadar süre ayakta durabilicem mi diye düşünüyorum biraz ama hadi hayırlısı :/

ama özgür sen de sık sık hastalanmıyo musun, hani boşuna girmeyim bi de yoga işlerine, iyice emin olmam lazım :) zaten hangi ara gidicem o da belirsiz. gerçi isteyen bulur, yaratır her türlü arayı da, bende o istek mevcut değil galiba. cem için çocuk yogası kitabı, cdsi falan almıştım ananesinden görüp yaptı falan diye ama daha cdnin pakedini açmadım. neyse bi konuşalım bunu.

merhaba,
evet eski defterler vardı bi zamanlar :) başlarken sadece kendimin, aileden birilerinin ve yurtdışındaki arkadaşlarımın okuyacağını düşünmüştüm. bir süre sonra çok kişisel bulduğum, web üzerinde durmasına gerek yok diye düşündüğüm postları sildim.

ben de günde 1-2 içiyorum yine. astımım olduğu için az içmek çok fark yaratıyor. eskiden bir hafta boyunca 0 tane içip bir günde 1/2 hatta 1 paket içtiğim zamanlar olurdu. bazı günler abartmak isterdim öyle, dışardaysam vs. o hesapsız günler geride mi kaldı bilmiyorum şimdi :)

mesajın beni sevindirdi, teşekkürler.

cenebaz said...

Moraliniz bozulmasın ama bunlar iyi günler. Rahmetli Sevgi Gönül'ün biz yazısında okumuştum ve hiç unutmadım: 40 yaşından sonra bir sabah ağrısız uyanırsanız bilin ki ölmüşsünüzdür. 7 senedir bende ayni ile vaki durum. Son 5 senenizi iyi değerlendirin:))

yasemin said...

çenebaz,
iyi günler ve son 5 sene miii? süpermiş, ne diyim :I

ama en azından sadece bana olan bir şey değil diye sevinebilirim. insanlık hali :p bi de neden sormadan kimse söylemiyor acaba 35 itibariyle gelen bu bünye zorlanmalarını? yani gazetelerde falan durmadan sağlık sıhhat yazıyorlar da, neyse belki ben rastlamadım veya ilgilenmedim şimdiye kadar. ya yoksa sadece bize mi oluyor bunlar herkes hoplayıp zıplarken? emin olamadım bi türlü.

aysenil said...

Selam. Bu yorumlar senden cok benim moralimi bozdu.. bu sene 39 doluyor. Hic de inanmiyorum her yerimin agriyacagina onumuzdeki sene itibari ile. Ne kadar olumsuz bir milletiz :(
Ben 25 Kasim 1970 dogumluyum. Iki cocuk annesiyim. Neseli olmaya gayret eden (aslinda karamsarlikla epifani arasinda bir yerdeyim) bir insanim. Cok hareketli bir "genc"ligim oldu hic de yorulmaya niyetim yok. (Oyle fitness filan da sevmem; saglikli yasamak deyince lezzetli, bol yemek, icmek geliyor aklima hala)
Yoruluyor muyum bazen? Tabii ki. Ama, Yasemin yaaa, dinleyen kim??!! Dinleme. Yas yalan. Kalbini dinle :))
Sevgiler.

yasemin said...

aysenil merhaba. ya şu yorgunluktan bi çıkayım fitness hiç yapmadım ama bi dans falan ederim herhalde ;) içeceğimi içebilsem ve günde 5 saatlik uykuyla günlük hayatı idame ettirebilsem yine, çok rahatlıycam da onu beceremiyorum artık ama geçicidir diyerek bekliyorum bakalım. bi de yedikçe yesem ve eskiden olduğu gibi kilo almasam kısmı var da diğerlerinin yanında çok tali kaldığı için onu şimdilik söylemiyorum :p