Thursday, July 12, 2012

evde tek başına

geçenlerde arkadaşım mete'yi arayacağım derken cem'in sınıf arkadaşı mete'yi aramışım. daha doğrusu annesini. annesinin telefonunu mete diye kaydettiğim için arkadaşımı ararken numaraları karıştırmışım. telefonu açan sese "merhaba ben yasemin, mete'yi aramıştım." deyince kadın gülmüş, adını söylemişti ama ben annenin adını bilmediğim için o anda kimi aradığımı anlamamış, ısrarla "ben mete'yle görüşecektim." demeye devam etmiştim. kadın da çaresiz telefonu çocuğuna vermişti. yanlış numarayı aradığımın farkına ancak telefonda çocuk mete'nin sesini duyunca varabilmiş, bu bahaneyle, meteler'in o hafta tatile gideceklerini ve bu hafta da istanbul'a döneceklerini öğrenmiştim. bizim için çok değerli bir bilgi. istanbul'da yakaladığımız bütün arkadaşlarıyla görüştürmeye çalışıyorum ki, bu tatil cem için sıkıcı bir hal almasın. böylece bugün cem metelere gitmiş oldu, yarın da o bize geliyor.

rüya, meteler cem'i almaya geldiklerinde öğlen uykusundaydı. birden evde yalnız kalınca bu fırsatı kendimi yeme-içmeye vererek değerlendirmeye karar verdim. tabii ki çocuklarla birlikteyken onlara yedirmek istemediğim için kendim de yemeyeceğim şeylerden yiyecektim. o sırada masanın üzerindeki noodlecının broşürü gözüme çarptı.

rüya uyanana dek tıkınarak geçirdiğim bu dakikaların tadı öyle damağımda kaldı ki anlatmadan geçemedim. noodle bana çok lezzetli geldi; artık kaçamağın lezzeti miydi bilmiyorum ama seviyorsanız size nu noodle'ı önerebilirim. 3 şubesi varmış belki biri size yakındır. ben bugün ilk kez denedim; herhalde yalnız kaldığım en yakın zamanda yeniden sipariş veririm. porsiyonları da epey büyükmüş ama benim için farketmez, tabii ki koca kutunun tamamını yuttum, yanında buz gibi bir kutu kola içtim ve üstüne de haftasonu doğumgünü için cem'in isteği üzerine aldığımız ve o gün bir iki çatal tattırmış olsak da normalde rüya'ya çaktırmadan yemeye çalıştığımız rokokodan 2 dilim yedim. (4 kişilik bir kutlama yapmış olduğumuz için pastanın yarıdan fazlası duruyordu.) bir yandan ay başında aldığım ama o ana kadar paketini açma fırsatı bile bulamadığım dergimi okurken kendimi çok ama çok mutlu hissettim. kendime ait 1-2 saat;  istediğim neyse sadece onu yapıyorum. herkesin keyfi yerinde, rüya uykuda, cem arkadaşında ve ben de koşturmuyorum, terlemiyorum çünkü kimse üşüyorum demediği için zaten normalde de çok çok az kullandığımız klimayı bu güzel dakikaların şerefine açmışım.

gün içinde bazen böyle anlar yakaladığım oluyor. kimi zaman cem'le rüya beraber bir oyuna dalmış oluyorlar; gizlice balkona (çünkü çıktığımı farkederse hemen rüya da gelip parmaklıklara tırmanmaya başlıyor) kaçıp biraz kitap okuyorum. kimi zaman balkonda harika bir rüzgar esiyor ve eğer oraya rüya uykudayken kaçabilmişsem ben de şezlonga uzanıp biraz uyukluyorum. işte "buna paha biçilemez, geri kalan her şey için mastercard" diyebileceğim anlar. aslında herkesin her gün kendisiyle kısacık da olsa yalnız kalmaya ihtiyacı var. ben bu anları gece uykularımdan kırparak uzatmaya alıştığım için 4-5 saat uykuyla geçirdiğim çok günüm oluyor. gerçi uyku da insana yalnızlık kadar lazım ama ben yalnızlığı uykudan bile daha çok seviyorum.

5 comments:

polente said...

Bu yazı benim içimi açtı.

yasemin said...

eda, ömer'i uyut ve git yemek sepeti'nden yaramaz bir şeyler söyle :) bizim için şu sıcak yaz günlerinde bundan ala mutluluk düşünemiyorum, ahahahaha. ya haftaya bi gelsenize bize.

ruhdagı said...

Eskiden annemizden gizli kaçamaklar yapardık. Yemesi yasak olan şeyler o zaman alınırdı. Şimdi çocuklarımızdan kaçıyoruz. Küçük ama çok keyifli kaçamaklar bunlar. Özellikle uyuduklarında :)

Noodle her daim bıkmadan yediğim yemekler arasındadır. Genelde kendim evde yaparım ama uğraşmadan hazır gelmesi de ayrı bir keyif.

Sevgiler.

yasemin said...

ruhdagi,

cumartesi cem babasiyla çıkmıştı, rüya uyuyordu, ben de hemen telefona sarılıp noodle sipariş ettim fakat bu kez ilk seferki tadı alamadım. demek ki yenilik lazımmış her seferinde aynı yemek olmuyormuş ;)

Girno said...

Seni özlemişim, ne harika bir post olmuş :o)