ot her köşesini okuyup bitirene kadar çantamda bir hafta - on gün benimle her yere geliyor. bazı günler hiç okunamasa da, kimi zaman rüya'nın sürpriz bir puset uykusu sayesinde çabucak bitebiliyor. velhasılıkelam, ot okuyun, güzel dergi.
geçen ayki ot'ta yönetmen derviş zaim'le bir röportaj var. emek hakkında konuşmadır, yazıdır artık okumaya ve duymaya gelemesem de, derviş zaim yıkımın bıraktığı boşluğu öyle güzel anlatmış ki cevabını buraya almadan edemedim. son üç cümleyi, istanbul'da ortadan kaldırılmak istenen diğer mekanlar için de okumak mümkün.
Emek Sineması konusuyla ilgili neler söyleyebilirsiniz?
İnsanlar birbirini dinleselerdi, o konuyla ilgili bir ara yol bulunabilirdi. Bütün bunları bir kenara bırakarak, neyin eksik olabileceğini anlatmaya çalışayım kısaca: İstanbul gibi dünya merkezlerinden biri olma yolundaki bir şehirde, hemzemin bir sinema olması lazım. Sokakta yürürken direkt sinemaya girebilmelisiniz. Özellikle de önemli film festivallerinin hüküm sürdüğü bir şehirde olması gereken bir binaydı. Bu durum ortadan kaldırıldığı için pasajların arasından geçerek sinemaya ulaşmaya çalışacaksınız. Sokaktasın ve birden bire salona giriyorsun. Sinema ile sokak arasındaki kan dolaşımını vermesi ve rayihası nedeniyle önemliydi. Sinema salonu alınır da yukarı taşınırsa, aynısı bile olsa, emin olun ki aynısı olmayacak! Oraya gitmen için üç tane pasaj geçmen gerekecek. O ana kadarki rayihanın ortadan kalkması, kentin fakirleşmesi demek. Mekan denilen şey ağaç gibidir, o ağaç giderek büyür ve köklerini bırakır. O mekanı oradan kaldırdığınızda, o rayiha da yok olur.
*
No comments:
Post a Comment