Tuesday, August 6, 2013

çakma anne



tam yatmaya hazırlanırken baktığım e-postalar içinde bir link. beni mi anlatıyor aceba konu başlığı ile polente tarafından gönderilmiş. çakma anne ibaresini görünce cevabım hazırdı: yok canım sen çakma anne değilsin, bildiğin standart, gerçek annesin işte, 7/24 cinsinden üstelik ama sonra linki tıkladım ve yeni çıkan kitabı gördüm, arka kapağı okuyunca evet dedim, sen çakma annesin ve ben de öyleyim, oleyy literatüre geçtik, artık bir adımız da var.

*


"Çocuklarım günün sonunda hâlâ hayatta iseler, görevimi yerine getirmişim demektir." 
-Roseanne-

Hepsi kendince birer Çakma Anne (örnekse hepsinin çocuğuyla evcilik oynarken kendini camdan atmak istemişliği var) ve hepsi komik (örnekse içlerinden biri Conan O'Brien'ın metin yazarı) dört kadın bir araya gelip bu modern zamanlar ebeveynlik rehberini ortaya çıkardı. Kitapta her annenin bir gün tadacağı kaçınılmaz kriz anlarını sıralayıp, mümkün olan en az emekle bunların üstesinden gelmenin, yarım yamalak iş çıkartıp bunu kimseye farkettirmemenin püf noktalarını paylaşıyorlar. İşte bir kaç örnek:
- Her Hafta Sonu Saat 9'a Kadar Yatakta Kalmanın Yolları,
- On Saniye Kuralı: Yere Düşen Emzik,
- Spor Yapan Annelerle Başa Çıkmanın Yolları,
- Pazarda/Markette/Alışverişte Sinir Krizleri!

Evet, bu kadınlar sizi anlıyorlar. Küçük diktatörlerinizi tanıyorlar. Ve size yardım edebilirler. 

Not: Yanında yedek emzik taşıyanlardansanız, bu kitap size göre değil. Kusura bakmayın, öyle.

"Suç teşkil edecek kadar komik." 
-Time-


*

yasemin: şu ani patlamalarım olmasa, iyi bir anne olurdum değil mi, ne güzel?
cem: e sen zaten iyi annesin
yasemin: aaa gerçekten mi? ama ani çıkışlar, yükselen sesim?
cem: sebebi var
y: ne kadar anlayışlısın, sağol, böyle düşünmene sevindim çok.
onur: annen mükemmel anne olmaya çalışıyor cem, değil mi?
yasemin: hiç de değil, ben mükemmel anne olmaya çalışmam bir kere. "bana sağcılar adam öldürüyor dedirtemezsiniz." gibi olacak ama "bana mükemmelliyetçiyim dedirtemezsiniz", değilim çünkü, ben o kadar aptal olamam. (yoksa, yoksa?)


ertesi gün :: dost acı söyler, iyi de eder.

yasemin: cem'le aramızda geçen bu konuşma üzerine onur bana mükemmel olmaya çalışıyorsun dedi ama öyle bir şey yok. mükemmeliyetçi tipler komik görünmezler mi, öyle değilim zaten... bla bla... vs vs..., değil mi ama?
şadan: senin kriterlerin mükemmel olmaya çalışan annelerden farklı ama klasik anlamda olmasa da sende de var bir şeyler...
yasemin: olamaz, yoksa, bi dakka... evet, yaa bazı konularda katıyım ve koyduğum standartları tutturamadığımda dünyayı kendime dar ediyorum, değil mi?
şadan: evet
y: belliydi zaten, mükemmeliyetçilerle bu kadar dalga geçmemden belliydi, ühüüü

*

gülin: cem nasıl geçiriyor tatili, ne yapıyor evde?
yasemin: cem zaten ev insanı, yengeç burçları böyle olurmuş, hiç sıkılmıyor dışarı çıksak bile hemen eve dönelim der, arkadaşlarıyla değil ama bizimle dışarlarda takılmaktan sıkılır bir süre sonra. lego, günde 2*45 dk ipad, kitap, ödev, çizim, rüya'yla oyun, satranç, çizgi film, arkadaş buluşmaları, basket, sinema derken geçiyor günler. 
gülin: sen oyun oynuyor musun peki hiç onunla?
y: eöööeeeee yok hayır... pek oynamıyorum aslında, film seyrediyoruz biz beraber

*

yasemin: ben aslında hep rüya'yla oyun oynamayı istiyorum, aklımdan geçiriyorum ama evdeki işlerden hiç vakit kalmıyor ki oynamaya. vakit kalmıyor.
onur: yok, o senin kendini kandırman. vakit ayırmıyorsun çocuklarla oyuna. hep ilgilisin çocuklarla ama oyuna gelince orda hiç olmadın sen. ben cem'le çok oyunlar oynardım ama şimdi ben de rüya'yla pek oynamıyorum çünkü o cem'le zamanında oynadığımız oyunları pek sevmiyor. sen oyun insanı değilsin.
y: değil miyim?
o: yok, değilsin, hiç olmadın ki...
y: evet, biliyorum. çok kötü yaaa, keşke olsaydım. olmaya çalışacağım.
o: yas, o zor biraz. o kadar da kötü bir şey değil zaten. sen hep idle parent olmaya çalıştın ama o da değilsin tam, çünkü her zaman onlarla ilgilisin, ilgin çocuklar ayaktayken hep onlarda, uzaktan uzaktan da olsa. hiç yatıp da bir şey okuyum demiyorsun.
y: demiyor muyum, diyemiyor muyum? izin vermiyor ki rüya, ne kadar isterdim... tamam, oyun oynamayı sevmiyorum ama o uyanıkken keşke bir köşede kitabımı okuyabilseydim, çok isterdim bunu. benim hiç böyle bir şansım yok. herkesin çocuğu koyun, benimki keçi... (başladık yine. hiç değişmez bazı şeyler.)

*

bunların üzerine hatırladım, cem 2 yaşındayken daha dürüstmüşüm:

alev: çocuklarla oyun oynamak önemli, sen hiç oynuyor musun cem'le?
y: valla ben oyun oynamaktan sıkılıyorum. sevmiyorum kardeşim. ama kitap okuyorum çok, öyle böyle değil çok okuyorum, o da dinlemeyi seviyor. benim sıkılmadan yapabildiğim bir şey bu, öbüründen sıkılıyorum, çocuk da anlar bunu hemen, öyle oynayacağıma kitap okurum ikimiz için de daha iyi.
alev: oyun oynamak da gerekli ama
y: oynayamam ki ben, fenalık basar.

*

bunu okumak isteyenler (yarın gidip alıcam)

bunu da sevmişti (ama olmayı başaramamıştı):

7 comments:

polente said...

Ağlayarak mı okusam bu yazıyı bilemedim, ühühü oyun oynamaktan ben de hiç haz etmiyorum ya.

asliberry said...

Ben oyun oynamayı çok seviyorum da, çok yaşlıyım, enerjim çok düşük, hemen yoruluyorum. Öylesi de kötü. Bizim çocukluğumuzda hiçbirimiz oyunbaz bir anne beklemezdik, oyunu yaşıtlarımızla oynamak isterdik. Tabii oyunbaz bir annemiz varsa eğlenceli olabilirdi ama öyle değil diye de üzülmezdik. Düşünmezdik bunu. Şimdi çocuklar genelde kardeşsiz, sokaklar güvensiz, parklara avm'ler yapılıyor, dolayısıyla çocukların yaşıtlarıyla bir araya gelebildikleri tek yer okullar olmaya başladı, orada da ne kadar oyun oynayabiliyorlar ki garibanlar. Tabii bütün bu düşünceler de annede bir anksiyete yaratıyor, çocuk oyunsuz olmaz, bari ben oynayayım diye düşünüyor. Tatilde bloguma bir yazı yazmıştım, sonra neden bilmem sıkıldım yayınlamadım o yazıyı. Kumsalda tek başına oynayan çocuklarla ilgiliydi. Bir sürü çocuk ama hiçbiri bir araya gelmiyor. Sadece kendi başlarına oynuyorlardı, hatta fotoğrafladım da. O yazıyı yayına alayım ya.

xeyno said...

Oyun oynamak annelerin isi degil, dogamiza aykiri vallam billam! ben annemle oynamayi istermiydim HAYIR!!! asli nin dedigi gibi bu kuzenler, komsular, misafirlige gelen diger cocuklar vs isiydi! simdi caresizligimize mi yoksa bu veletlerin kaderine mi yanalim veya olumlayalim; kendi kendilerine tastamam yetecekler mi?

yasemin said...

çocukken annem oynamazdı benimle ama baba, anneanne, teyze ve babaanne ile oyun oynamışlığım çoktur. güzel hatıralar.

çocuklar büyükleriyle oyun oynamayı çok seviyorlar. işimiz değil tamam da, insanın yapabiliyorsa kendini vererek, unutarak oyun oynayabilmesi çocuklar için şans. benimkiler anneleri tarafından o kadar şanslı değiller çünkü ben oynarken hep başka bir şey yapmayı düşünürüm ama onur iyi oynar, dede de iyi, dayı, amca, yenge, biz konsere gideceğiz diye gelen suna teyze... var yine de birileri, ben de olmaya çalışayım bari ama onur zor diyor. umutsuz vakayım herhalde, yine de denemeye değer.

Aslısın said...
This comment has been removed by the author.
Aslısın said...

Oyunla ilgili soylediklerini daha geven hafta iki kisiye filan aynen bu sekilde kendimi savunurcasina ama bir yandan da hic sucluluk duymadan cunku bu benim diyerek soylemistim. Herkesin bir rolu var bence evde. Mis gibi yaparsam cakma anne olurum asil:)

yasemin said...

doğru. süleyman demirel söylesin yine: vaasa vaadır, yoksa yoktur.