Wednesday, June 17, 2009

yaz

yaz günlerinin sıcağı, parlaklığı, kalabalığı, sesleri, canlı renkleri, hareketi, planları yoruyor beni; büyük bi kara gözlük takıp kepenkleri indirmek geliyor içimden. ne anlatıyorum ben, tek başına sıcak yeter yazın geçmesini iple çekmem için ama yeni geldi, geçene kadar zorlanacağız yine, bu kesin de, bi bakınalım bakalım yok mudur bu yaz sıcağında sevilecek bir şeyler?

* şeftali yazın olur. sulu, lezzetli şeftali. hemen gidip yiyim bari bi tane. -foto burdan-

* ortancalar yazın açar. istanbul'da, özellikle anadolu yakasındaki apartmanların bahçelerinden fışkırır ortancalar. mavilerine bakmaya doyum olmaz, eflatunları da güzeldir. mavilerle eflatunların yanında bana sıradan gelen pembelerini, 2005 haziran'ında, lara'da, gayınvalüdemin oturduğu sitenin kocaman güzel bahçesini, mavilerinden bulabilmek umuduyla boşu boşuna arşınladıktan sonra çekmiştim.

* yazın daha fazla yerde limonata içebilirsiniz. iyi limonatayı, zencefil'de, kantin'de (cheesecake yediğim tek yer, mutlaka deneyin), house cafe'de, sosa'da ve kuruçeşme'de bi konser çıkışı aşşk kahve adlı yere yaptığımız tek ziyarette (en nefisi de buydu ama) buldum. bu güzide mekanlarda limonata içmek pek ucuza mal olmaz, yolum da yılda 1-2 defa düşer zaten; bi zencefil'dir sık gittiğim, olsa da spagettilerinden birini indiriversem şimdi mideye.


çoğu yerde limonataya çok fazla şeker koyup insanı bayıltırlar. içemiyorum şekerli limonatayı. geçenlerde limonata adı altında getirilen şerbeti 4-5 defa suyla seyrelttirdikten sonra bile içmeyi başaramadığım için ünlü bir dondurmacıdan kaçmak zorunda kaldım (mado mado). kahve dünyası da güzel limonata yapmaya çabalıyor fakat limonun kabuğunu fazla kaçırıyorlar galiba, içimi iyice zor, böyle kekre, düpedüz acı bi şey çıkıyor ortaya. görüldüğü gibi gayfe dünyasının limonatasını denemekten vazgeçmiyorum, umut vaadediyor, yakın zamanda el birliğiyle tadını tutturacağımıza inanıyorum. en azından içine şekeri basmamaları gerektiğinin bilincindeler ayrıca içilemeyecek kadar acı olduğunda onlar da suyla seyreltmeyi deniyorlar ve buna rağmen içemediğim zaman da parasını almıyorlar. fakat bunca suyla seyrelttirme denemesinden sonra anladım ki limonatayı en baştan adam gibi yapacaksın, acı veya şerbet limonatayı su ilavesi kurtaramıyor, değil mi şadan*? bi kere o acılıkta/tatlılıkta olsa olsa eser miktarda bi azalma oluyor, diğer yandan ekşisi gittikçe kayboluyor. limonatanın ekşisi baskın olur, tatlısı ya da acısı değil. hacı bekir'in limonatası geldi şimdi aklıma, önünden geçerken ayak üstü, şeker komasına girmeden bi bardak içip yoluma devam ederim, ucuzdur da. başka yer var mı bildiğiniz? 
limonata fotosu burdan

* evde nadiren limonata yaparım, uğraşmadan, bekletmeden etmeden, tembel işi yaptığım için de çok şahane olmaz ama bir keresinde, limonata takıntımı bilen şadan sürpriz yapıp bir şişe limonata getirmişti bize. evdeki herkesten gizlemiştim o muhteşem şişeyi, hepsini ben içmiştim, hepsini.

* ikizler burcu yaza denk gelir. burçlardan karşılaştırma yapacak kadar anlamasam da, simgesi, tanıdığım ünlüleri, burçdaş arkadaşları, bildiğim özellikleri itibarıyla da en çok kendi burcumu severim. çevremden birilerinin ikizler olduğunu öğrenince çok sevinirim, ikizlerle iyi geçinirim. cem, ikizler'i 2 haftayla falan geride bırakarak yengeç doğdu, doğumunun ikizlere denk gelmesini istemiştim. ikizleri sevmesi zordur, o yüzden de demediklerini bırakmaz insanlar: yanar döner, dengesiz, tutarsız, çift karakterli (?), ikiyüzlü...  

* haziranın ortasına gelince yine anadolu yakasında bulunan sokakları bir ıhlamur kokusu kaplar. karşıda da yaşadım yıllarca ama ıhlamur kokusunu buraya geçince duymaya başladım. belki de şehrin göbeğindeki semtlerde bitki örtüsü zayıf olduğu için, ortancayı da hatırlamıyorum oralardan. şimdi gel de "anadolu yakası'nda oturulur, ne yapacaksın karşıda?" diyenlere hak verme -yok, yok, karşı iyidir-. ıhlamurun harika kokusu, sabah evden çıkar çıkmaz etrafımı sarınca, güne güzel başlarım. heyhat, çok kısa sürer bu güzel kokan günler, ıhlamurun güzel kokusu uçup geçiverir bir iki haftaya kalmadan. -foto burdan-

* yaz gelince cem'in kafasını kazıtırız. bugün berberin itirazlarına rağmen yine 3'e vurdurarak yaz moduna geçirdik kafayı. bu hepimiz için büyük bi değişiklik, bi nevi eğlence demektir çünkü cem doğduğunda bile çok ve uzun saçlı bi bebekti, yılın bu 1-2 ayı haricinde de hep uzun saçlı gezdiği düşünülürse bu haliyle başka bi çocuk gibi görünür gözümüze. bu arada bugün o da alışamadı herhalde, normalden daha neşeli, bebeksi, uyumlu ve şakacı bi çocuk olarak geçirdi berberden sonraki saatleri, sesini bile değiştirerek konuştu uyuyana kadar. bir de bu sene kabak tatlısı dememize izin yok, kabak değilmiş, hala saçı varmış.

daha yeni kestirdiğimiz için bu yıldan foto yok ama iki sene öncekiyle aynı model olduğunu söyleyebilirim.

18 comments:

Anonymous said...

merhaba yasemin

demek ikizler hımm.her ne kadar katılmasan da inanıimaz zor bir burç.inatçı ve insanin limitlerini zorlayan....oğlum da 27.05 doğumlu.

bu arada limonata kadar basit bir içeceğin tutturulmasının bu kadar zor olduğunu şimdiye kadar düşünememişim.

sana ve ailene guzel bir yaz geçirmeni dilerim
sesil

Anonymous said...

vaay güzel olmuş cem.

Ozguranne said...

Ne güzel bir posssst. Sabah sabah (anadolu yakasında oturan biri olarak) şöööyle bir çıkıp gezmiş kadar oldum.

Limonata konusuna ise katılıyorum. Madonunki fena. Sen diyince farkettim. Zencefile gitmeyeli ne kadar olmuş.... Bizim kız cem kadar olsa, biz de daha mobil olsak. Ahanda içerden sesi gelir. Kaçiiim hemen:)

Özgür Turan said...

Saçları kazıtmak süperfikir. Ben de kestirmek istiyrum Doğa'nın saçlarını ama uzun seviyormuş artık kestirmiyor:(
şu limonatalı mekalardan birine gitsek haftaya. şöyle felekten bir gün çalsak.

yasemin said...

sesil katılıyorum, dedim ya işte sevmesi zordur ikizleri diye. zor mor iyidir yine de :-) cem yengeç o da az kök söktürmedi bu yıla kadar. burçtan değil o bence ama neden dersen bilmem çocuk olmakla, büyümekle falan ilgili herhalde. tabii çok mülayim çocuklar da var çevrede, bizimkiler onlardan değiller işte.
limonataya gelince, tutturamıyolar belki de basit olduğundan veya bi şekilde bana çok tatlı geliyor hatta yazmamışım ama bir de ılık getirdikleri yerler var.

cem güzel oldu evet bugün yuvaya kasketle gitti, her gördüğüne selam verir gibi şapkasını çıkarıp "saçını" gösterdi. yuva çıkışı tepkiler nasıldı, arkadaşların ne dedi diye sorduğumda ise herkes güldü ben de utandım dedi ama neşeliydi, çok da sorun olmamış herhalde.

özgür ben 8 aylık hamileyken gittikten sonra bir daha ancak cem 8 aylıkken taksim'e adım atabilmiştim yani 9 ay hiç taksim'e hatta karşıya geçememiştim ama artık yaşı kemale erdi, 5 oldu. geçen seneden beri vapurla geçip tünelden taksim gezi parkı'na yürüyüp, yolda kitapçılara gire çıka vs. epey geziyoruz. siz de gezeceksiniz hatta siz daha bile erken başlarsınız bence cem çok keçiydi ve beklenmedik anlarda kriz çıkarırdı o yüzden evin menzilinden çıkmamız uzun sürdü bizim.

özgür, önümüzdeki hafta için gün yaz bana. tatilden önceki son şansımızı iyi değerlendirmemiz lazım :)
benim bildiğim kızlar saçlarına dokundurtmazlar. ben çok ağlardım o yaşlarda saçım kesilirken ve hep de kestirilirdi ne hikmetse.

şadan said...

eee sen şimdi muhteşem şişe falan deyince ben de hemmen cevap yazıp, bildiklerimi yazayım di mi? su ilavesi kurtaramaz çünkü limon, şeker, su dengesi çok önemli, birinden birini sonradan ilaveyle dengesi zaten bozulmuş olur.

ya bi de limonlar çeşit çeşit. acı olan limonatanın suçlusu şu kocaman kalın kabuklu limonlar var ya onlar, bi kere aldık gördük. bi de mandalina cinsi limondan olmaz. yani limon cinsi önemli. eski sulu limonlardan olması en iyisi. öyle marketten fileyle değil, pazardan alınacak.
nası ama?

bu arada 3 numara saçı merak ettim. ya kabak
tatlısı fotoğrafı çok tatlı, taa o zaman sevmiştim zaten.

yasemin,ikizler burcu insanların birbirini çektiğini düşünürüm ben de. bi şekilde buluşuyolar bi yerlerde. ama gel görki bi ikizler olarak en çok kendi burcumu değil kova burcunu severim :p

jasmingreentea said...

geçmiş olsun iyileşme müjdecisi bir yazı olmuş bu!
ortancalar ancak asitli toprakta mavi açıyor. bizim de bahçede var, valla sirke, çay herşeyi denedim yine de pespembe açıyorlar. koyu mavi olanlara bayılırım ben de, heyhat muvaffak olamadım!
ıhlamur kokusunun da mutlulukla bir ilgisi olsa gerek... muhteşem yaz kokuları sıralamam: 1-yasemin (öhöm) 2- ıhlamur 3- melisa (aksam vakti yanında duramazsın, ama bu kokulu melisadan istanbulda cok az var)

yasemin said...

şadan, güzel limonata yapma teknikleri deyince gördüğümüz gibi pek çok detay bulunuyor fakat ben iyisini içmek istemekten başka bi şey bilmiyorum :) saçı bir an önce görmelisin çabuk uzuyor. neyse haftasonu veya en geç 23'ünde göreceksin ama biz hala biletleri almadık, buluruz herhalde. panik oldum şimdi birden.

benim en yakın arkadaşlarımdan biri kova şadan, hani placebo postunda bahsettiğim 18 yaşına girince yaşlandığına üzülen arkadaşım var ya, hollanda'daki canım, daha da fazla ipucu vermemi istemeyeceğini bildiğim için burda kesiyorum, anlamışsındır sen :p hava grubuyuz biz belki o açıdan bi yakınlık duyuyoruz kovalara, onlar da havaymış :p

jasmingreentea merhaba, demek mavi açmaları için asitli toprak lazımmış, hiç bilmiyordum. yine gördüm mavileri dün bizim burlarda, harika ya. şu kel balkona alıp koysam mı ki diyorum bazen. 1 adet bitkim bile yok balkonda, ev içinde var gerçi :p

evet, yasemin sonradan geldi benim de aklıma (öhö öhö :) beyazları güzel kokuyor yaseminlerin. ben onların da mavilerini çok seviyorum ama kokmuyor onlar. yabani mi ki o maviler?

Borsalino said...

Sunpride, Limonata çıkarmış. Elma suyu güzeldir mesela, C mix vardır ki ben hastasıyım. Onun dışında greyfurt suyu da fena değildir. Limonatasını belki denemek isteyebilirsin.

Ekşi limonata denemek istersen, Kitchenette'i tavsiye edebilirim. Ama yine de, House Cafe'nin naneli limonatasını tek geçerim.

P.S. İkizler burcuyum :)

yasemin said...

borsalino, sunpride limonata çıkardıysa denemem lazım, o c mix'i ben de çok seviyorum. uludağ da çıkarmış güya, şerbet yahu ne limonatası? dün gazetede gördüm, osman müftüoğlu, "yazın limonata için çok sağlıklı" falan diye yazıp uludağ'ınkini önermiş, marka olayına girmenin lüzumsuzluğu bi yana, önerilecek bi yanı yok ki uludağ'ın ama o yüzyıllardır aynı model duran cam şişeli gazozundan kasayla almak isterdim eve, deli gibi içip duba olmayım diye almıyorum. bir de exotica diye plastik şişelerde daha kısa ömürlü meyve suları var ya, onun limonatasından da alıp duruyorum ben, tabii ki tembellikten, yapsam ya evde, ona da 10 üzerinden max. 6,5 verebiliyorum :)

kitchenette'te bir defa içmiştim (zaten toplam 1 kere gittim, menüde limonata varsa içmeden çıkamıyorum :), yeşil elma dilimli falandı sanki, çok iyi hatırlayamadım, ilk fırsatta tekrar deniycem.

yasemin said...

limonataya dalıp unutmuşum, ikizler olmana da çok sevindim :)

Anonymous said...

Adı sanı duyulmamış Leylek Cafe'de de limonatanın tadı enfestir (Zencefil'in kullandığı tarifle yapıyorlar diye biliyorum) Limonatanın yapıldığı sabah saatlerinde mekan buram buram limon kokar. Fiyatlar da, "ün"le doğru orantılı olarak makuldur.

yasemin said...

tatmayı çok isterim ama ben leylek cafe'yi ilk defa sizden duydum, nerde burası?

jasmingreentea said...

beni bir özendirdin, haftasonu limonata yaptım. super basit, hic hazir limonataya tamah etmeye gerek yoktur. bir kac sap taze nane havanda llimon kabugu ve de esmer seker ile ezilir (artistlik olsun diye- normal seker koysalar ben ayirt edemem). sonra bu ezilmiş malzeme, korka korka eklenen 2-3 corba kasigi seker ve 3limon suyu, bir kac yaprak nane ve cok az su ile beraber bir siseye konur ve dolapta sogurken dinlenir. sekeri ve ekşiligi su ve seker eklenerek ayarlanir. buzzz gibi olunca icilir.
baska ne artistlik yapilabilir limonata yaparken?

yasemin said...

üşenmiycem, deniycem :-) bardağa limonatayla birlikte bir dilim yeşil elma koyuyorlar, bence pek bi anlamı yok ama bi şıklık niyetine işte... sonra zencefil ama zencefili azıcık kaçırınca tadı bozuluyor, kararında olunca güzel.
ilk etapta aklıma gelenler bunlar.

Anonymous said...

Merhaba Yasemin,iyi limonata ve dier geleneksel şerbetleri Beyoğlunda Asmalı mescitin karşı sokağında bulunan Mihrimah cafede içebilirsin:)

Bu arada geçmiş olsun.Umarım şimdi iyisindir.

Sevgilerimle,

Ayşen

yasemin said...

teşekkürler ayşen, iyileştim diyebilirim sadece çabucak yoruluyordum ama dün balkonu boyadıktan sonra sinemaya gidebildim, demek ki düzeldim :)

mihrimah cafe'nin ismini duydum ama hiç gitmedim, listeye yazıyorum :-) sevgiler

Anonymous said...

Leylek, Küçükparmakkapı Sokak'ta. Açık adresi Ekşi Sözlük'te yazıyordu sanırım. Yeri kolay, ama pek gözönünde değil.