Thursday, August 13, 2009

ince iş


ince iş son zamanlarda okuduğum en güzel kitaplardan biri. pınar öğünç'ün 2006 ortasından 2007 sonuna kadar radikal cumartesi'deki aynı adlı köşede, çeşitli meslek erbabıyla yaptığı söyleşilerine yenileri eklenmiş, üstüne "ince iş ruhuna yatkın eski söyleşi ve yazılardan" da koyulmuş ve ortaya ince iş çıkmış, üstelik gazeteye sığmayıp kısalmak zorunda kalanlar buraya rahat rahat sığmış.

o zamanlar cumartesi eki elime geçince ilk bu köşeye bakar, söyleşileri her seferinde burnumun direği sızlayarak okurdum. bunun nedenini galiba tanıl bora'nın kitabın başında yer alan "iş işleyene rikkatle bakmak" adlı çok sevdiğim yazısında buldum: en "düz" iş bile, insanlara, insan hallerine, topluma, dünyaya dair inceliklerin aynası. işin kendisinden ziyade, onunla kurulan ilişkide, ona bakışta, incelik. 
Aynı zamanda, bu insanlara bakmanın inceliği... Gün be gün bir avara kasnağı döndüren adamcağızın, kadıncağızın farkına varmanın... Ömrünü bir manasızlıkla törpülüyor görünen birisinin o törpüye verdiği dikkate -ve tabii törpünün meşakkatine, hasarına da- şefkatle bakmanın inceliği...

cumartesi'deki röportajlar bittikten sonraki zamanlarda aklıma estikçe arşive girip ince iş'i tekrar okudum. bu röportajlar, internet arşivinde kalacağına iyi ki birleşip bir kitabın içinde toplandılar, şimdi kitabı başucuma koyar, gelinlikçinin, turşucunun, lokumcunun, piyano satıcısının, doktorun, lunapark ustasının ve diğerlerinin anlattığı hikayeleri canım istedikçe açıp dinlerim. 

xoxoxoxox

tadımlık

kötü ruh vesikalıkta bile çıkar
...

xoxoxoxox

kitap çıktıktan sonra pınar öğünç'le yapılan röportajdan:
...
- Kendi çalışma hayatınıza ilişkin durum nasıl? Gazetecilik yapıyorsunuz ve sürekli bir
gündemle iç içe oluyorsunuz. Şöyle bir aylığına hiçbir şey yapmak istemediğiniz oluyor
mu?
Benim ertesi gün işe gitmeyi istediğim zaman yok ki... Ben yine okurum, yine yazarım,
heyecanlandığım bir yazı, kitap için çok da çalışırım. Mesele o değil. İçinde gerçek
oksijenin olmadığı binalar, bipleyen kartlar, dönen bir sürü entrikaya,
lüzumsuz bir sürü insana, üstelik emeğinizin tam karşılığı olmayan bir para için
tahammül etme mecburiyeti bana çok koyuyor. Bakacağım bir çaresine...
- İşi olmayan insanlar toplumumuzda ayıplanıyor mu?
Sadece bizim toplumun değil, hangi aşamasında olursa olsun bütün kapitalist ülkelerin
meselesi bu. İşsizlik kişisel bir yetersizlik nişanesi. Hatta kariyerinde yükselmek için
yeterince arzu duymayan hırstan azade insanların da kendilerini eksik hissetmeleri için
elinden geleni yapan bir sistem bu. Tembellik bunların ortasında bir lüks kalıyor.
Bambaşka bir konu için söyleşi yaptığım Edirneli genç bir adama ne kadardır işsiz
olduğunu sormuştum, üç aymış. "Daha önce ne yapıyordunuz" dedim "Aylaktım" diye
cevap verdi. Çok şahaneydi... Böyle bir genişliğe ihtiyaç var belki... 

xoxoxoxox

hafakanattack.blogspot.com

2 comments:

Nihal said...

Karıncanın Su İçtiği bir ada hikayesi 2'yi bitirmek üzereyim. 3 kitaptan oluşuyor. Fırat suyu kan akıyor baksana + Karıncanın su içtiği + diğerine gelmediğim için adını unuttum galiba:)Okumadıysan tavsiye ederim .
Senin kitabı da not ettim alınacaklar listesine:) Sevgiler , Cem'i öperim.

asliberry said...

Yasemin benim bir de hangi işi yaparsa yapsın zevkle, istekle, mutlulukla yapan insanlara karşı korkunç zaafım var. Öyle biriyle karşılaşırsam sırf gülen yüzü için hiç hesapta yokken alış veriş yapabilirim. Arada muhabbet etmeye de çalışırım, mutlulukları bana da bulaşır.