rüya'nın doğumu emzirme haftasıyla kesiştiği için bu günler bizim evde de çeşitli etkinliklerle kutlanıyor. rüya dün öğleden sonradan beridir hiç durmadan emzirilmek istiyor. bu cem'in ilk günlerinde de yaşadığım bir şeydi ama bu kız galiba cem'i solladı, öyle ki iki gündür onu bırakıp yemeğe oturmak bile bir olay haline geliyor. sütsüzlükten değil, bezleri kirleniyor, uyuduğu zaman gayet iyi uyuyor... bilmiyorum işte. sizde de olmuş muydu böyle? iki sene önce emzirmeyle ilgili 3 post yazmıştım, haftanın anlam ve önemi nedeniyle 3. bölümü yeniden ekliyorum. ilk iki bölümün linklerini de yazının sonunda bulabilirsiniz.
sütü arttırabilir miyiz?
* can sıkan insanlardan uzak durun. bu bebeğiniz ve sizin için çok değerli bir dönem, kimsenin canınızı sıkmasına izin vermeyin. yeni doğan bebeğinize bakmak zaten yeterince zor. sizin enerjiye ve huzura ihtiyacınız var, bunları sizden almak isteyen kim olursa olsun ona izin vermeyin.
* dinlenin. bebek uyuyunca sen de uyu derler değil mi, ben bunu neredeyse hiç yapmadım. uyumasanız bile ayaklarınızı uzatıp dinlenmek, birkaç satır bi şeyler okumak, gözlerinizi kapatıp gündelik hayatın akışı dışında bir şeyler düşünmek, uyuyabiliyorsanız birkaç saatlik bir öğlen uykusu süt üretiminde gözle görülür bir artış sağlıyor.
* emen bebekler geceleri deliksiz uyumazlar pek, sizinki uyuyorsa çok şanslısınız. ben uyuyan bebeğin uyandırılıp emzirilmesi taraftarı değilim, o yüzden cem'i hiç uyandırıp emzirmedim. deliksiz uyku da süt kadar gerekli ayrıca hazır o uyurken yapmak istediğim öyle çok şey vardı ki hangi birine saldırsam diye düşünürken bunlardan biri kesinlikle cem'i uyandırıp emzirmek olmuyordu zaten cem'in uykusu 3 saati geçmezdi. (bebeğiniz bir yatışta 6 saat uyuyorsa kaldırıp emzirmeniz gerekebilir çünkü bebeğin tek besini anne sütü olduğunda belli aralıklarla emzirmezseniz göğüsler sütle dolup taşıyor, rahatsızlık veriyor ayrıca o ilk günler 6 saat bebek için de uzun bir süre olabilir, bunu bilmiyorum. cem'den gördüğüm aç bebeğin hiçbir şekilde avutulamadığı yani bir bebek açsa ne yapsanız boş, ağlayacaktır, bu durumda uyuması da imkansız gibi geliyor çünkü benimki açsa uyumazdı, uyuyorsa toktu demek ki uykusu vardı, uyandırılmamalıydı.)
* büyüdükçe cem'in uyuduğu saatler uzadı ama emdiği 16 ay boyunca geceleri zırt pırt kaldırdı beni, kalkmak istemediğim geceler yanımıza yatırıp uyurken emzirdim. şu anda geceleri öyle hacıyatmaz olmak inanılmaz görünüyor gözüme sanırım emzirirken gece uykusuzluğuna karşı bir formül üretti vücudum, bir şekilde sabırlı, sakin ve az uykuya dayanıklıydım o aylarda. yoksa ben sabahın köründe yaşamayı seven bir insan değilim. sabah erken yatıp akşam erken kalkayım, bioritmim budur ama tabii ki öyle yaşayamıyorum, belki bir gün olur :)
* her şeyi kontrol altına almaya çalışmayın. kaç dakika emeceğine, kaç dakikada bir emeceğine bırakın bebek karar versin. cc ve dakika freak olmayın, bu ikisine takmak anneyi de bebeği de yıpratır. iki gün önce arkadaşım söyledi çocukların termostatını bozuyoruz tabaklarındaki yemekleri bitirtmeye çalışırken, kendi belirlediğimiz porsiyonları dayatırken; sonra da büyüyünce obezite... hiç inanamıyoruz değil mi doyduklarına?
evet, her bebeğin bioritmi farklı, kitaplar bilemez benim bebeğimin kaç saatte bir acıkacağını, kaç cc emeceğini, kendisi bilir ve bana anlatır, ben anlarım, vücudum ona göre süt üretir. bebekle anlaşmak gerçekten zor değil. ağlıyor derdini anlatmasının başka yolu yok, ah bi konuşsa.. diye duyarım bazen, öyle mi sanıyorsun, bal gibi de anlatıyor derdini, belki sen böyle düşündüğün için duyamıyorsundur.
bebeğinin neyi istediğini zamanla anlar anneler. biraz zaman, doğar doğmaz değil, ilk gün değil belki ama izledikçe, yakından baktıkça, dinledikçe bize öğretir bebek. e anlamadığınız zamanlar olmaz mı, olur tabii ama anladıklarınızın yanında devede kulak.
* 16 aylık emzirme sürecinde sütümü arttırmak için özel bir şeyler yiyip içmedim ben zaten ilk aylar emzirmek için oturduğunuz anda inanılmaz bir susuzlukla kavrulur gibi oluyorsunuz, her sehpada kovalarla su dursun istiyorsunuz. normal bardaklar iş görmez oluyor. susayınca su için, acıkınca yemek yiyin bana sorarsanız. bebeğe gaz yapan yemekler var mıymış, süt arttırıcı yemekler nelermiş, tatlılarmış, içeceklermiş bence bu kadar detayla uğraşmaya gerek yok. ben yalnızdım, ne pişirebiliyorsam onu pişirip yedim, kimi zaman vaktim olmadı, canım istemedi, öğün atladım, aç kaldım buna rağmen 6 ay sadece anne sütüyle besleyebildim (5. ayda meyve ve yoğurdu hafif hafif tattırmaya başlayarak çünkü cem elimdeki muza falan atlamaya başlamıştı o ayda) yediklerim yüzünden cem'de bir gaz sorunu yaşadığımızı düşünmüyorum ama aç kalınca sütüm azalırdı; cem'in emme süresi uzardı, ordan biliyorum.
doğurmak, emzirmek bunlar doğal işler. doktorum doğum fizyolojik bir olay, doğumların çok büyük bir kısmı kendi kendine gerçekleşebilir, doktor doğumlarda doğan çocuğu düşmesin diye tutmak için durur aslında demişti. tabi buralarda öyle olmuyor, çocuğu biz kendimiz doğurmuyoruz çünkü normal doğum yapmamamız için her zaman bir sebep var ama bu başka bir konu. ne diyordum emzirmek de doğal bir olay, üzerinde çok çalışmak, kafa patlatmak, dakikalara, programlara bağlamak, sütü sağıp süzüp kaç cc olduğuna falan bakmak gerekmiyor. pompa zorunlu durumlar (bebekten ayrı kalacağınız zamanlarda, yenidoğanı hemen emzirmeniz mümkün olamadığında...) için faydalı bir icat olabilir ama onun dışında bence gereksiz. doğumdan önce ilk alınacaklar arasında olmasına gerek yok, hastanelerde pompa bulunuyor zaten.
yeni doğuran kadın kendini bilgi bombardımanına maruz kalmış hissedebilir. henüz pek tecrübeniz olmayan bir konuda her kafadan bir ses çıkar: kitaplar, internet, yoldan geçenler, büyükler, arkadaşlar, akrabalar, doktor, hemşire, şimdi burda ben... evet, böyle bir durum var, belki bizim topluma has.
konuya dönersek, acaba siz gerçekten hiçbir şey bilmiyor musunuz? bütün bunları hiç duymamış, dinlememiş, okumamış olsaydınız ve günü geldiğinde bebeğinizi kucağınıza almış olsaydınız gerçekten bilemeyecek miydiniz ne yapacağınızı? bence biliyoruz, ne yapacağımızı biliyoruz, bebek doğduğunda nasıl emmeyi biliyorsa biz de aslında biliyoruz ama bildiklerimiz o kadar derinlerde kalmış, üstüne öyle çok bilgi, laf, söz yığılmış ki bazen bu yüzden bildiğimizi kullanamıyoruz.
ben doktor, hemşire, en iyi kitap, pedagog (gitmedik gerçi ama gidenlerden aldığım bilgiler oldu), takip ettiğim forum, konu komşudan önce kendi içimden geleni yapmaya çalıştım ama bildiğimi yapmaya karar verene kadar maruz kaldığım bilgi bombardımanı çok kafamı karıştırdı, bana zaman kaybettirdi şimdi aynı şeyleri bir kez daha yaşıyor olsam kendimi daha rahat hisseder, burnumun daha bi dikine giderdim.
evet, bıkmıştım sormadan anlatanlardan ama şimdi bakıyorum da gerçekten çok zevkli bu konuda konuşmak. insan biliyorum, ben de yaşadım, anlatayım yahu diye düşünüyor, belki bi işe yarar :p ve bunları öyle çok kadın yaşamış oluyor ki siz yaşayana kadar, her sınıftan, yaştan, eğitim seviyesinden, akrabalık derecesinden, bakış açısından... biri bi şey demezse diğeri diyor. dayatmadıkları ve sizi kötü hissettirmedikleri sürece sorun yok, gerçi o da ince bir çizgi... neyse biz bırakın anlatalım siz bildiğinizi yapın, zaten geçti gitti, biz de bu bahaneyle o günleri yad ediyoruz işte :)
1 comment:
yasemin, tam şu an ikinci kez anne olduğunu öğrenmiş bulunuyorum blogundan. rüya demek... tebrik ediyorum...
Post a Comment