bugünlerde cem'in okul kütüphanesine dadandık. artık hediye gelecek kitaplar dışında eve yeni kitap sokmak istemiyorum. okunacak kitaplara her gün yenileri eklenirken, yeniden okuyamayacağımız kitapları, gün gelip tüm evi işgal edecek kitaplıklara istifleyip saklama fikri bana hiç cazip gelmiyor. arkadaşlar arası kitap değişimi, okul kitaplıkları ve türkiye'de maalesef sayıları pek de fazla olmayan çocuk kütüphaneleri ile konuya bir çözüm getirmek mümkün olabilir belki. bir kütüphane var bildiğim, evinize yakınsa denemeye değer, şemsi paşa kütüphanesi. bize çok yakın değil yani oturduğumuz semtte değil ama biraz daha mobil duruma gelince gidip bir bakmayı düşünüyorum, hakkında olumlu şeyler duymuştum:
http://www.semsipasakutuphanesi.com/content/t1.asp?PageName=main
özellikle okul kitaplıkları için çaba harcamaya değer, tabii okulda bir kitaplık varsa. ben zamanında kendi okulumun kitaplığının kilitli kapısını açtırabilmek öyle çok uğraşmıştım ki anlatamam. taşrada, sınıflarında küçük kitaplıkları olan klasik bir devlet okuluydu. sınıf kitaplıklarındaki kitaplar da hiç fena değildi. bütün pıtırcıkları ve o dönem daha çok yeni olan can çocuk yayınları'nın, bugün hala basılmaya devam eden diğer kitaplarını bu kitaplıklardan alıp okumuştum. ancak 2. dönem geldiğinde sınıf kitaplığından alacağım kitaplar da bitmiş olurdu. sanırım 4. sınıftaydım, bir gün okulda varlığını bildiğimiz ama hiç görmediğimiz büyük kitaplığa girmek için dayanılmaz bir istek duydum. bunun için sınıf öğretmeninin değil, okul yöneticilerinin onayı gerekiyordu. ama bu kitaplık neden hiç kullanılmıyordu? cesaretimi toplayıp büyük kitaplıktan ödünç kitap almak istediğimi söylediğimde bunu neden istediğime dair sorgulanmıştım. soruları cevaplamaya çalışırken sesim incecik çıkmıştı. sonunda kelli felli, iri yarı, kır saçlı müdür yardımcısı bu talebimin kabul edilebilir bir talep olduğu konusunda ikna olmuş, masasının çekmecesinden anahtarı çıkarmış, "hadi bakalım" diyerek beni kitaplığa götürmüştü. o önde ben arkada koridorları aşarken müdür yardımcısına karşı duyduğum minnet ve yaşadığım mutluluk hala hatırımda.
üç duvarı tavana kadar kitaplarla dolu okul kitaplığı buz gibiydi. kullanılmadığı için ısıtılması da gerekmiyordu tabii. tüm kitaplar yepyeniydi. müdür yardımcısı başımda beklediği için aceleyle birkaç kitap seçmiştim. güç bela alabildiğim bu kitaplardan bir tanesi evde durmadan okuduğum için yeterince ders çalışmadığım gerekçesiyle yaşanan sinir krizi sırasında bir saldırıya uğramış ve biraz yırtılmıştı. bunun üzerine saatlerce ağlamış, kitabı bitirdikten sonra ilk aldığım zamanki haline sokmaya çalışıp korku içinde iade etmiştim. müdür yardımcımız, kitabı görünce beni tekrar sorguya çekip bir miktar haşladıktan sonra böyle giderse kitaplıktan bir daha kitap alamayacağım konusunda beni tehdit etmişti. o günden sonra müdür yardımcısı "çok yoğun" olduğu için zaten nadiren yapabildiğim kitaplık ziyaretlerim, biraz daha seyrelmişti. şimdi bile içimi yakan bir anı.
neyse ki bugünün okullarında (en azından özellerde) kitaplıkların kapısını kilitlemiyorlar. içerde bir kütüphane görevlisi bulunuyor, çocuklar isterlerse teneffüslerde girip kitapları karıştırabiliyorlar, ödünç alıp eve getirebiliyorlar. hatta ben cem'in okulunun sadece velilere açık olan web ortamı sayesinde, almayı düşündüğüm kitabın okul kütüphanesinde olup olmadığına bakabiliyor, varsa okula not gönderip ödünç alabiliyorum.
kütüphaneden alıp okuduğumuz madonna kitaplarının sonuncusu elimde bugün. iletişim yayınları tarafından basılan serideki 5 kitabın en güçlü yanı resimleri. her kitap ayrı bir illüstratör tarafından resimlenmiş. kabala inancına bağlı madonna'nın yazdıkları kıssadan hisse yönü ağır basan öyküler olmasına rağmen bize sıkıcı gelmediler. bir oliver jeffers beklememeniz kaydıyla kitapları 6 yaş ve üzerindeki herkese öneririm. kütüphaneden temin etme şansınız yoksa ve benim gibi okumak istediğiniz her kitabı satın almaktan bıktıysanız, seriyi kitapçı ziyaretlerinizde teker teker ayaküstü okuyabilirsiniz :)
kitaplar için link :
http://www.iletisim.com.tr/iletisim/person.aspx?pid=937&isim=Madonna
Thursday, April 21, 2011
Subscribe to:
Post Comments (Atom)
7 comments:
aaa madonnanın kitaplarından haberim yoktu, merak ettim bak şimdi. bu arada okul anını hüzünle okudum ben de. benim de okul ve kitaplarla ilgili hatırladığım tek şey sınıftaki camlı kitap dolabı ve hemen hepsini okuduğum kitaplardı. büyük kütüphane var mıydı hiç hatırlamıyorum.
eskiden kitaplarımı kimselere veremez sakladıkça saklardım ama bir daha okunmayacak olanları eve yığmanın bir anlamı yok cidden, dağıtıyorum şimdi yavaş yavaş.
füsun selam, defne'nin kitaplığından yaptırdım :) kayın ağacı renginde. rüya'Nın odasıa koyacaktım ama daha erken olduğu için cem'İn odasına koydum şimdilik. çok da güzel oldu. sana fotoları yollayacağım. her gören çok beğeniyor hatta bir arkadaşım daha yaptırdı beyazından. ismi füsun ve onun da kızı defne :) yaptırmayı düşünen başka arkadaşlarım da var. o da eve aldığım son kitaplık olsun diyorum bakalım. yeter artık. kütüphane isterük!
sevgiler.
ayyy çok sevindim, soracaktım ben de hatta. bulabildiniz mi normal fiyatlı bir marangoz?
o arkadaşını hatırlıyorum bir kez yorumlarda karşılaşmıştık:)) aslında çocuklar ve ikinciler:)) büyüdükçe küçülen kitapları bir yerde toplasak ciddi bir çocuk kütüphanesi oluşur, sırf blog anneleri verse yeter ama nasıl olacak işte. çok isterim ben mesela defnenin kitaplarını ilerde bir çocuk kütüphanesine bağışlamayı
önceden tanıdığımız bir marangozumuz vardı, onunla konuştuk, sizinkinden 75 lira fazlaya anlaşabildik :) ama önceki sorduklarımız daha fazla istemişlerdi.
kütüphane kültürümüz pek yok aslında. alınanlar geri götürülmüyor. bir okunan geri verilip yenisini alacak süreklilik yok kimsede. okullar bu alışkanlığı başlatmak için iyi bir nokta. sbs, oks gibi şeylerden vakit bulunabilirse tabii.
bir ara radikal'in başlattığı sokak kitapları vardı mesela. banka bırakılıyor ya da herhangi bir yere hatta kitap bırakma noktaları vardı, sinema gişeleri gibi. insanlar bırakılanları aldılar ama okuyunca (okudularsa tabii!) geri bırakmadılar. tabii yürümedi o proje. utanarak söylüyorum, o sokak kitaplarından bir tanesi de şu an benim kitaplığımda duruyor.
arkadaşlara ödünç verdiklerimiz bile bazen istemeden geri gelmiyor. ben çoğu kitabımı geri istemiyorum artık ama bazılarını verirken söylüyorum "bunu geri istiyorum" diye, gelmezse hatırlatıyorum mecburen :/ konu neydi ya, bunlar biraz alakasız oldu galiba füsun :)
olsun kitap sohbeti iyidir. ahmet ümit istanbul hatırasını okumuştum yazın. ahmet ümitlerimi kolay kolay kimselere vermem, çok severim. kitaplığı düzenlerken hepsini yanyana dizdim, aaa ist hatırası yok. kimseye vermiş olamam, sordum aradım bulamadım. daha bu sabah yazdan yaza görüştüğüm bir arkadaşım aradı. yazın görmüş elimde, ona vermişim meğer. neyse buldum ya ona da şükür:) ben de mutlaka peşine düşerim kitaplarımın, servet yatırmışım onlara yahu:)
bookcrossing sanırım bahsettiğin, benim haberim yoktu türkiyede de yapıldığından. güzelmiş ama dönmüyor işte kitaplar maalesef. bak kitap okuyasım geldi şimdi. bu arada kitalık yine de uyguna gelmiş sevindim
ama çok merak ettim ben bu kitaplığı! bir fotoğraf da bloga koysanız keşke :)
tamam, koyarım yakında :)
Post a Comment