pazar günü kendime ayırabileceğim birkaç saatim vardı. hava çok soğuktu ve yorgundum, kitap okumak istiyordum, sakin bir yere ihtiyacım vardı, en iyisi kütüphaneye gitmek olacaktı. uzun zamandır üye olduğum, epeydir fırsat bulup gidemediğim ve öğrenciliğimden bu yana istanbul'un en sevdiğim yerlerinden olan atatürk kitaplığı'na gitmeye karar verdim. indikten sonra taksim'e çıkma işi gözümde büyümesine rağmen metroya yöneldim. oraya vardığımda, kitaplığın kapalı olduğunu gördüm. oysa bildiğim kadarıyla kitaplık pazar günleri açıktı; yoksa kapalı mıydı? soğukta bir metroluk da olsa boşuna bir yol gitmiştim. (
taksim'e bu kadar kolay gidebilmek yine de güzel bir his. taşındıktan sonra kavuşabildiğim bu rahatlığa henüz alışmadığım için her seferinde sevinmeye devam ediyorum.) kitaplığın hali beni korkuttu; kapısına asılmış afişler yerlerdeydi. acaba yine uzun bir süre kapalı mı kalacaktı? etrafa asılmış bir açıklama aradım ama göremedim; umarım pazarları kapalıdır diyerek beyoğlu'na doğru yürüdüm.
*
bugünlerde gündüz vassaf'ın
leventname* adlı kitabını ikinci kez okuyorum. ilk okuduğumda bu taraflara taşınmak aklımızdaydı ama taşınma fikrini hayata geçirmek için gereken adımları atmamıza 6-7 ay, taşınmamıza ise en az bir yıl vardı. zaten o zaman nereye gideceğimiz de kesinleşmemişti. karşıya taşınacaktık; levent de düşündüğümüz semtlerden biriydi.
geçenlerde beşiktaş belediyesi'nin hazırladığı bir kitapçık geçti elime. yeni semtimizde ne var ne yok, ne nerededir diye kitapçığı karıştırırken acaba bir semt kütüphanesi var mı diye de bakındım, maalesef yoktu. metroya olduğu gibi kütüphaneye de yürüyerek gidebilmek isterdim. umarım o günler çok uzak değildir. gündüz vassaf kitabında bu konuya değinmiş:
"Levent'te, Ataşehir'de, Kemer Country'de butik, sinema, bowling tesisi, yüzme havuzu, tenis kortu, "cafe" ve barlarla batının çağdaş yaşam kültürüne kavuştuğumuzu düşünüyoruz belki. Lakin gecekondu gibi kurulan üniversitelerimizin çoğunda bile eksik olan kütüphanelerin yapılmaması, yokluğunun bile farkına varılmaması kültür anlayışımızın ibret verici göstergesi değil mi?"
10 comments:
Ben nadiren de olsa oraya gidip çalıştığım için biliyorum, pazar günleri maalesef kapalı.
o zaman cumartesi ile karıştırdım ben müge. ne hikmetse hep kapalı gününde gidip bi kapıda kalma olayı yaşarım ben kütüphanelerde. kadıköy'de de başıma gelmişti, orda pzt. kapalıydı.
Gunduz Vassaf ne guzel bir seye deginmis, tuketim kulturune uygun boyali, albenili seyleri alip gercek gereksinimleri haric tutmusuz,, kutuphane kime para kazandirir ki,,, bir cafede okusan kitabini hem kahve de icersin,,
burada soyle boyle demek hosuma gitmiyor ama, bu yazin bana ocak ayinda butce kisitlamasi yuzunden kapatilan mahalle kutuphanesine karsi burada yasayanlarin yaptigi protestoyu hatirlatti,, mahalle kutuphaneleri diyorum,, mahalle,,,
Ben de aynı konudan şikayetçiyim.Hem pazar günleri kapalılar,hem de çoğu kütüphane akşam 5 te kapanıyor.Gece kütüphaneye gidebilmek isterdim...
Nükhet
nükhet, ben de gece gidebilmeyi isterdim, güzel bir kütüphanede gece çalışmak ya da okumak.
Nükhet'e katıldım. Sırf pazar günüyle olmaz bu iş, 6'da kapatıyorlar. En erken 8-9 gibi kapanmalı bir kütüphane.
yase, çok da yakın sayılmaz ama hisarüstü son durak kuzey kampüs girişinde boğaziçi üniversitesinin kütüphanesi güzel ama kitap ödünç almak için bir öğrenci bulmalısın.
Selam,
Karaköy Bankalar Caddesi'ndeki Salt Galata'nın kütüphanesi çok güzel. Mekan mimari olarak da nefis. Pazar açık mı bilmiyorum ama.
ışıl, o iş zor benim için gerçi boğaziçi'nde hoca olan yakın bir arkadaşım var ama öylesini yapmak istemedim şimdi düşününce.
merhaba defne, salt galata'ya gitmedim henüz. bir fotoğraf sergisi vardı fotogalata idi herhalde, ona gitmek istemiştim, olmadı. yakın zamanda gideyim, kütüphanesine de uğrarım. bir de, umarım kitapları ödünç veriyorlardır.
not: bu postun yorumlarında üç sınıf arkadaşı bir aradayız: ışıl, sen ve ben.
Post a Comment