Thursday, May 24, 2012

iki sergi, bir müze ve bir film

iki gündür yarı zamanlı tatildeyim. çocukları öğleden sonraları, bir süreliğine istanbul'da bulunan ananeyle dedeye bırakıp güzel bahar günlerinin tadını çıkarıyorum. dün masumiyet müzesi'ne gittim ve ardından istiklal caddesi'ndeki Yunan Başkonsolosluğu'nun önünden geçerken gözüme takılan "İstanbul Manzaralarının Achille Samandji ve Eugune Dalleggios'un Objektifi'nden Görüntüleri" isimli sergiye girdim. bugün ise salt galata'da nisan'da başlayan ve o zamandan beri gitmek için fırsat kolladığım Salon sergisini gezdim. sergi sonrasında onur ile festival gösterimlerinin ardından semtimizin belediyeye ait sinema salonunda yapılan ücretsiz gösterimini de kaçırdığım için üzülüp durduğum ekümenopolis'i vizyonda, beyoğlu cinemajestik sineması'nda izledik.

önerim aynı gün içinde önce İstanbul manzaraları fotoğraf sergisini sonra filmi görmeniz, film ile serginin bulunduğu salon birbirine çok yakın. sergi istanbul ile ilgili algımı çok etkiledi, bana zamanın bir şehri, sadece şehri değil hayatı, insanları, her şeyi nasıl değiştirebildiğini ve değişimin bir şehri ne yöne doğru sürükleyeceğini tahmin etmenin imkansızlığını düşündürdü. aslında son iki gün içinde gördüğüm iki sergiye, müzeye ve filme baktığımda hepsinin tesadüfi bir şekilde birbiriyle bir bağlantısı olduğunu, belki de birbirini tamamladığını görüyorum.


umarım yarın filmin son günü değildir ve önümüzdeki hafta da gösterimi sürer, sürmezse filmi bir yerlerden bulup izleyin. çıkışta filmin müzik kullanımını, birkaç sahnenin gereksizliğini, birkaçının da gereksiz yere uzun tutulmuş olduğunu konuşmuş olsak da, görülmesi gereken, etkileyici bir belgesel. filmin girişindeki istanbul'un dönüşümünü tetikleyen gelişmeleri özetleyen animasyon çok başarılı.

*

Linkler:
Ekümenopolis

*

şimdi aklıma geçen kış izlediğim köprüdekiler geldi, o filmi de diğer başlıklarla birlikte bu postun çatısı altında anmak mümkün. filmin resmi web sitesi için tık.

4 comments:

xeyno said...

Kapitalizm o kadar kotu bir seyki. Koyunde huzur icinde yasayanlari once yerlerinden edersiniz teror vs ile, ardindan amma da sunlar bunlar dolustu, Istanbul mahvoldu deriz(yine goc edenler). Sonunda kimsenin yasamaktan fayda sagladigina inanmadigim ama tuketim manyakliginin getirisi bir buyuk sehir yasamina herkes kendince adapte olur. Siniflar ayrisir, okumuslar elitist olur, fakirlerin tek hayali ya bir araba ya da yeni koltuk takimi olur. ozellikle dusuk maasli aileler icin hayatta tek zevk alinan zaman Istanbul' dan uzakta tatilde olur. Kendine yabancilasir herkes, toprak tu kaka pis olur, kimyasalli sampuanlar, deodorantlar temizlesir. iste kapitalizm boyle yikar.
Terkettim Istanbul' u ben! sevmiyorum seni Istanbul artik!

NİLAY (nilmoon) said...

kaliteli vakit geçirmek bu..

çocuklar ile kalifiye ve verimli zaman geçirmek için yaptığınız bu eylemler için haddim olmadan sizi kutluyorum !

NİLAY (nilmoon) said...

diğer posta yazacakken buna yorum yazmışım..

yine de yanılmış saymıyorum kendimi..
zira, kendine " çocukları olmadan " zaman ayıran bir anne, olsa olsa bunu yine çocuklarına verimli olabilmek adına yapıyor olmalı..

hele bu anne ,sizseniz sevgili Yasemin!

yasemin said...

nilay güzel sözlerin için teşekkür ederim.

bu tür gezmeleri sanırım sadece kendim için yapıyorum ben çünkü dolaşırken aklıma hiç çocuklar gelmiyor :) böyle günlerde öğrenci gibi hissediyorum kendimi. evi bir kere bile aramıyorum. belki aklım geride kalmadığındandır, annemden (o da istanbul'a geldikçe) ve onur'dan başka kimseye bırakmıyorum çocukları. kendi kendilerine kalabilecekleri günü iple çekiyorum :)

sevgiler.