bizim sokakta küçük bir ev yemekleri lokantası var. minik bir bahçesi, ağaçlar altında masaları. bazı cumartesi akşamları orada yemek yiyoruz. geçtiğimiz cumartesi yine bir arkadaşımızla birlikte yemekteyken birden masaya genç bir kadın geldi. bizi yan binadaki ajanslarının terasından görmüşler, arkadaşımızı ve cem'i çekecekleri bir reklam için deneme çekimine davet ediyordu. dondurulmuş mezgit reklamında oynayacak baba oğul arıyorlarmış, bizimkiler bu rol için uygun görünüyormuş. cem hemen "hayır ben istemem" dedi. içimden "tabi canım, ne alaka" dedim. genç kadın "sana çikolatalı bisküvi vereceğiz onu yiyeceksin" dedi. reklam çekimi bitene kadar o rolü oynayacak çocuğun toplam kaç bisküvi yemek zorunda kalacağını merak ettim. cem'in (tabii giderse) bir taneyi bile yiyeceği şüpheliydi.
cem'in dondurulmuş mezgit reklamında oynadığını düşünmek çok garip gelse de kararı ona bıraktım. fotoğrafının çekilmesine izin vermeyen bir çocuğun, kamera karşısında rol yapacağını düşünemiyordum bile. yemek boyunca ne yapacağına karar vermeye çalışan ve aynen aklımdan geçtiği gibi "fotoğrafımın çekilmesini bile istemiyorum ben, reklamda nasıl oynayım" diyen cem, sonunda okul açıldığı zaman arkadaşlarına anlatacağı ilginç bir hikayesi olmasını istediğini söyleyerek reklamda babasını oynayacak arkadaşımızla birlikte yan binadaki deneme çekimine gitti. arkasından bakakaldım.
onlar ajanstayken onur'a kimbilir kaç defa "cem'i dondurulmuş gıda reklamında görmek nasıl olurdu?" diye sordum. onu görmek için arada son iki senedir neredeyse hiç açmadığımız tvyi açmamız gerekecekti herhalde. cem'in reklam çekimlerine katlanamayacağını biliyordum ama... ya oynarsa? cem, reklam ve dondurulmuş gıda. karışsa mıydım, hayır gitme, ne işin var dese miydim? bebekliğinden beri cem'i neden reklamlarda oynatmadığımız sorulur. istemediğimiz için. hoş, isteseydik bile cem'i bir sette 2 dakika bile tutma şansımız olmazdı. bu yüzden ne zaman bebekli ya da çocuklu bir reklama denk gelsem şaşırırım, bu çocukları nasıl böyle kurulmuş gibi oynatıyorlar, gülümsetiyorlar, istedikleri lafları söyletip, davranmalarını sağlıyorlar diye. cem'e bunları yaptıramazsınız. zaten çocuklara istemedikleri şeyi, hele de bu reklamda görünmek gibi had safhada gereksiz bir şey ise, yaptırmanın ne alemi var? zorlamalar ilerde yol, su, elektrik olarak geri dönebilir, dikkat!
bana epey uzun gelen bir 15 dakikanın ardından cem ve reklamda babası olacak arkadaşımız ajanstan döndüler. merak içinde "ne oldu?" diye sordum, "oynayacak mısın?" cem kesin bir dille "hayır" dedi. onu bir an reklamlarda göreceğimi sanmıştım, cevabı duyunca rahatladım.
- neden peki?
- önce kocaman gülümse dediler.
- eee?
- sonra bir bisküvi verdiler, bunu çok lezzetli bir şey yiyormuş gibi yer misin dediler, ben de hayır dedim.
- bravo sana!
Tuesday, August 7, 2012
Subscribe to:
Post Comments (Atom)
5 comments:
:)) anne çocuğunu en iyi tanıyandır
Super :)
:))) Bir bravo da benden Cem'e :)
Bazen olayları akışına bırakmak en iyi sonucu veriyor :) Çok ama çok mutlu olmalısın bu reklam filminde oynayamayacak kadar karakter sahibi bir çocuk yetiştirdiğin için :D
Hahaaa iste bu kadar!
Post a Comment