"çocuklarınızın hayatını kolaylaştırarak onları engelli hale getirmeyin."
rüya lokantada oturduğumuz masanın altına girmiş, oynuyor. biz rahatsız değiliz, gürültü yapmıyor, kimseye bir zararı yok. olmaz, yan masadakiler rahatsız. hijyen sorunu var ortada, yerde oyun oynanır mı, yerler pis. çocuk bağırtılarak çıkarılacak, elleri ne idüğü belli olmayan ıslak mendillerle ovulacak, istedikleri bu, durmadan dönüp ayıplayarak bakmalar falan. yapmıyorum.
seyir halindeki trende dolaşıyor rüya. her sırada durup insanların yüzlerine bakıyor, soru sorana cevap verip devam ediyor, yanıma geliyor, o kadar. ah, düşecek, vah düşecek. düşmez. yumuşacık halı kaplı yere düşse ne olur zaten de, düşmez. kalkmanıza gerek yok, oturun. ben kalkmıyorum, siz neden zahmet ediyorsunuz? al canım ye, bak böyle yiyeceksin. istemiyor. vermeyin, tattırmayın onları, sonra hep isteyecek, onlardan vermiyorum ben. daha 2,5 yaşında bile olmayan çocuğa, kendi yedikleri paketli abur cuburu zorla yedirmeye çalışıyorlar ama aynı çocuğun trende yürümesini istemiyorlar. neden cips almadığımı cem'e anlatabilirim ama rüya tadına bakarsa şu anda onun yeme isteğini engellemem çok zor. yapmayın bu kötülüğü bize.
- peki niye vermemizi istemiyorsunuz?
- eeee, alerjisi var.
var sayılmaz aslında yani yanakları kızarıyor öyle şeyler verildiği zaman ama kızarmasaydı da yedirmezdim, yine de bundan sonra hep alerjiyi öne süreceğim çünkü o zaman kimse tartışmıyor. aslında bunda bir kötülük yok biliyorum, küçük çocukları böyle sevmeye alışmaktan oluyor bunlar; sevmeyi, onu düşmekten koruyup, midesini neyle olursa olsun doldurmak sanmaktan. rüya gofreti, krakeri istediği halde almadığımda ya da düştüğü zaman kaldırmadığımda beni gaddar bulanlar çok oluyor. çocuklarım düştükleri zaman kimse hiiii demediği ve koşturmadığı, hep kendileri kalkmaya alıştıkları için en ufak düşüşte kurulmuş gibi ulumaya başlayan çocuklardan olmadıkları için de çok memnunum. düştükleri zaman kalkıyorlar, bu kadar basit. yürümeye ilk başladıklarında bile peşlerinden hiç koşmadım. yardım etmediğiniz zaman başta 3-4 düşüp çabucak dengeyi buluyorlar ama bastonluk yapmaya başladıysanız size kolay gelsin. düşmesinler ya da terlemesinler diye koşmayın da demem hiç. arabaların vızır vızır geçtiği bir caddeye doğru şuursuzca koşmadığı müddetçe çocuğa koşma da denmez. koşma, koşma gibi laflarla büyümeyen çocuklar pek öyle şeyler yapmıyorlar zaten, yolun kenarına gelince durup ellerini uzatıyorlar. koş, koş lola koş.
önceden de söylemişimdir, iki konuda katıyım:
1) paketli abur cubur (gofret, kraker, cips, kutu süt, meyve suyu vs) almam. ama bir fincan kahve içebilmek için rüya'nın kahvecinin kasasının orda duran küçük lolipopu uzanıp almasına göz yumdum birkaç defa. arkadaş evinde ikram edilirse cem abartmadan yer, karışmam.
2) çizgi film saatleri ve ne izleneceği bellidir. dvdleri alırken beraber seçeriz, çizgi film bizim evde tvden izlenmez, arkadaş evinde tvden izleniyorsa karışmam, izlerler.
bunlar evrensel doğrular değil. bizim tercihlerimiz. bir şey var dikkatimi çeken: ben kimseyi çocuğuna neden benim hiç yedirmediğim bu şeyleri yediriyorsun, niye çocuk ömrünü bu lüzumsuz şeyleri izleyerek geçiriyor gibi sorularla rahatsız etmiyorum, mümkünse annelerle konuşurken hiç bu konulara girmemeye çalışıyorum ama o yediriyor ve izletiyor ya, benim de yapmam lazım. düşman kesiliyor aniden. ne olur ki izlese? izlemeyecek. dandik dizileri izlemeyecek, aradaki reklamlarla vakit öldürmeyecek. istemiyorum, olamaz mı? kendisi de istemiyor zaten, dizi seyredeyim gibi bir taleple hiç gelmedi bugüne kadar cem. bildiğim kadarıyla arkadaşları da izlemiyorlar ama izleselerdi de benim için farketmezdi. arkadaşları yiyor, arkadaşları izliyor, arkadaşları giyiyor aman kendini kötü hissetmesin gibi sebeplerle normal şartlar altında yapmayı düşünmeyeceğim şeyleri hayatımıza dahil edecek değilim. ve ister inanın ister inanmayın bu yüzden herhangi bir sorun yaşanmıyor. sormayın nedenini yani beni yapmaya ikna etmek için sormayın. siz kendinizi iyi hissedin diye herkesin aynı şeyleri yapması gerekmiyor.
29 comments:
Oh, çok güzel yazı olmuş. İki şeyi merak ettim, sormak istiyorum. Bir; kutu sütün nesi kötü, nasıl süt verilmeli? İki; televizyondan izlemiyorlarsa nereden izliyorlar ve neden?
kerem`in de alerjisi (!) var. :-)
alerji bizi 22 aydir idare etti. daha uzun sure bu sekilde devam etmeyi umuyorum.
beni en cok sasirtanlar, kerem gofret, cikolata yiyemedigi icin `uzulenler`!
yazik, ufacik cocuk, cikolata yiyemiyor mu? keci sutlu cikolata bulsan? (sanane?) azicik yese nolur? bir parca yesin, lutfen... birazcik pastadan yesin, kremasindan yesin lutfennn...(yasanmis bir olaydan alintidir.)
müge, süt konusu çok karışık. rüya'yı 2, cem'i yaklaşık 1,5 sene emzirdim (dünya nimetlerinden uzak 3,5 yıl :p) bu süre boyunca süt vermedim. sonrasında rüya'ya gunde 150-200 cc veriyorum, sevdiği için. bizim doktor çok süt verilmesi taraftarı değildi. benim de aklıma yattığı için pek süt vermiyorum. işte max. günde 1 bardak kadar.
kutu sütlerle ilgili olarak şu linke bakar mısın:
http://www.ahmetrasimkucukusta.com/2013/02/14/etibba-diyor-ki/sutler-ve-yogurtlar-neden-bozulmuyor-bunlar-dayanikli-beyaz-esya-mi/
tvde karşıma ne çıkacağını önceden kestiremem. çok gudik çizgi filmler de var. bir de reklmlar çok feci. hem uzunlar, hem de benim uzak tutmaya çalıştığım ürünlerle ilgili durmadan çocuğun beynini yıkıyorlar. onun yerine evde geniş bir arşiv bulundurup, kendi seçtiklerimizi seyretmelerini istiyorum dvdden. şimdilerde rüya maisy'i ve kipper'ı izliyor ya da çok küçükler için yapılmış bir belgesel bulmuştum, onu en çok seviyor. bununla ilgili de bir post yapılabilir aslında.
4-5 sene evvel süt hakkında şöyle kafası karışık bir şeyler yazmışım. o zamanlar ne yapılması gerektiğini tam bilemiyordum ama artık netleştim :)
http://cemuyurken.blogspot.com/2008/11/st.html
aysegul, cok zor oluyor böyle yaptıklarında ama sevdikleri için, kıyamadıkları için işte... anneannem de böyledir mesela. böyleydi daha doğrusu cem'de ama şimdi rüya'da hiç ısrar etmiyor. aradan geçen 6 senede ısrar ettiği şeylerin faydadan çok zarar verdiğini öğrendi.
çocukları mutlu etmek, mutlu ettiklerini görmek istiyor büyükler. o zaman biraz beraber oyun oynayın, ben de biraz dinleneyim, bir taşla 2 kuş :p
ne kadar güzel yazmışsın yasemin,beni de anlatmışsın,ohh tuhaf bi rahatlama hissettim nedense :)
Katılıyorum!
Ben insanları yargılamıyorsam onlar da beni yargılamasın. Paketli atıştırmalıklara okulda alıştı. Bir taraftan çok engellersem sonrasında çom düşkün olur mu diyorum bir tarafta içim acıyor. Çikolataya ses etmeyip jelibon ve cipse katı kurallar koyma yolunu seçtim şimdilik tümden çıkarsak ne iyi olacak.
Tv den izlemek vakit kaybı gereksiz reklam vs.. Katılıyorum ve sonu yok gibi açıksa saatlerce açık kalması talep edilebilir biz bile uyuşuyoruz tv karşısında.
Sevgiler
birde bu insan grubunun vazgeçilmez sorusu var: "ne zamana kadar koruyacaksın?" eee iyi o zaman, nasılsa bir zaman gelecek sigaraya heves edecek, alkol falan alacak diye şimdiden tattırayım.
Alerji zaten banko koruyucu, ki Ömer'de zaten sağlam alerjik olmasına rağmen bir o kadar da obur olduğundan mecburen kullanıyoruz, Bu arada ne zamandır söyleyecektim unutuyordum. Sebze rejiminden beri şekerli hiç bir şey yemedi. Elma ve muz dışında meyve de yemiyor, geçen akşam özgür idadesi ile çukulatalı pudingten bir kaşık alıp doydum diyerek itti pudingi. Nasıl mesud oldum anlatamam.
DVD hususunda perşembe soracaklarım var fekat. Maisy, maisy...
Yazıyı okudum, süt olayı ne üzücü.
Televizyon olayını da yanlış anlamışım. Laptop'tan ya da perdeden izliyorlar falan gibi. Ne düşünmüşsem artık, yanlış anlamada çığır açmışım. Ama evet, tv izletilmez hakikaten. Reklamlar, saçma sapan şeyler gırla. Üstelik biz zaten kendimiz de tv izlemiyoruz. Biz hep belgesel izleriz der gibi oldu. Hahaha, yok aslında, ben tv buldum mu en leş programları izlerim. Kardashians, Ice Loves Coco falan gibi. Bir de Ahmet'le tv'li bir yerdeysek reklamlar oynamaya başlayınca gözüne far tutulmuş tavşan gibi bakakalıyoruz.
Çok güzel bir yazı :)
İmzamı atarım altına
sağol öykü :)
yeliz, evet tvde bitme yok, ardı arkasına geliyor filmler. dvdnin bir süresi var. çocuk kapatmaya alışana kadar epey kolaylık sağlıyor :) cem artık aramıyor bile ama rüya her gün izlemek istiyor.
çikolatada da gdolu soya lesitini var maalesef. organik diye aldığımda bile olduğunu gördüm. tek tük veriyorum cem'e. rüya'ya yok. yalnız dün ağzıma atmıştım 2 parça sonra rüya'ya sarılmışım, burası kiçolata gibi kokuyor demesin mi :) soya lesitinini farketmeden tattırmıştım organik çikolatayı (? yazarken bile saçma geldi umarım öyledir), unutmamış kokusunu. kokulara karşı çok hassas zaten.
evet özden, korumaya çalışmanın beyhudeliği, değil mi?
koruyabildiğim kadar koruyacağım daha sonrasında ise çocuklar kendilerini kouyacaklar, bana gerek kalmayacak çünkü büyüyecekler. evet, aynen öyle olacak. cem mesela şimdi rüya kahvecide lolipop aşırıp yerken bana da şeker al demiyor, istemiyor. bir sürü şeyin kendisine fazla tatlı geldiğini söylüyor çünkü alışmadı, canı istemiyor. ilk yıllarda verdiğin mücadelenin sonra bir karşılığı var. yani kazık kadar çocuğu sonsuza kadar korumak zorunda kalmıyorsun. bir süre sonra neden vermek istemediğini anlıyor, -ikna oluyor diyelim- ve kendisine zarar vermemek için istemiyor zaten. bunun için yani inanabilmesi için bu zamana kadar çocuğu kandırmamış olmak, beyaz yalanlar söylememiş olmak lazım yoksa çocuğun kaçamaklar yapma ihtimali yüksek. eh o şekilde korumak diye bir şey olamaz zaten, çocuk kendi kendinin koruyucu hekimi olacak ama bunu da çocuğa karşı başından beri hep samimi olarak biz sağlayacağız. nereye kadar koruyacaksın diyenlere cevabımdır, okumayacaklar ama olsun :p
eda, ömer rüya'yı sormuş ya, bayıldım ben ona. şimdiden tatlıyı reddetmeye başlamış olabilir mi, öyleyse ışık hızı diyorum, alkışlıyorum. rüya bayılıyor tatlı şeylere şu anda ama cem de böyleydi bu yaşta. hele onur! gerçi ondan yana hiç umudum yok, değişmiyor 15 senedir :p yalnız ben o ömer'e bi takke aldım, tüylü tüslü, çok komik :)
teşekkürler deniz.
yasemin bir ara çikolata paketlerini taramıştım, lesitin araştırmasında şunu farkettim: nestle soya yerine ayçiçek lesitini kullanıyor. bu arada nestleyle ilgili iyi bişey söyleyecegim hic aklıma gelmezdi:o
bir de sagra(tadelle, sarelle) trans yağ kullanmayıp, gdosuz soya lesitini kullandığını beyan etmiş.çikolata severler için bilgi olsun.
ote yandan organik çikolatada gdolu soya kullandıklarını düşünemiyor insan.
şadan green day'in içindekilerde organik tarım ve/veya adil tarım ibareleri var ama maalesef soya lesitini için herhangi bir ibare yok, bu da bana gdolu olduğunu düşündürüyor. aslına bakarsan bir tek onda hiçbir açıklama yok ve bir tek o bold yazılmış nedense:
kakao kitlesi - organik+adil tarım
ham şeker kamışı - organik+adil tarım
yağı azaltılmış kakao tozu- organik+adil tarım
yabanmersini - organik
emülgatör: soya lesitini (bold)
green dream alıyorum arada. 3 kişi ayda 1-2 yiyorsak yiyoruz, o kadar. başka marka almıyorum, almayı da pek düşünmüyorum. zaten illa ki ikramlarla ya da dışarda yediklerimizle falan kaçaklar oluyordur.
Harika yazmışsın!
Arda 2 yas kadarken uçakta kulakları ağrıdığı için ağlıyordu, en arka sıradan imece usulu çikolatalı gofret gelmişti elden ele! Şok olmuştum. Bir de bu şekilde nasıl panik ediyorlar insanı..Zaten sıkıntıdasın! Bu arada uçak demişken bir şey daha: Yazın uçakta önümüzde yabancı bir aile vardı 4 çocuklu. 3 çocuk artık büyümüş bir sıraya dizilmişler, hemen yan sırada da anne-baba ve 3-4 aylık bebek var. O bebek yol boyu ağladı, anne emzirmek istedi, emzik vermeyi denedi baktı olmuyor bıraktı kendi haline. Kimse onlara karışmadı, laf yetiştirip aklı vermeyi denemedi, gofret sunan da olmadı. Çünkü yabancıydılar. İletişim kurmak zor, terslenebilme ihtimali kuvvetli :) Onların yerinde Türk aile olaydı, etraftan ne nane olurdu millet! Zaten anne de utanç içinde etrafa "ay ne yapayım susmuyor, kusura bakmayın" bakışları atarak iletişimi başlatırdı. Neyse konuyu dağıttım, haa bir anım daha var yazmazsam çatlarım: Aylin 6-9 aylık arası bir şeydi, aşı için sağlık ocağına gittiğimizde Dr. rutin lolipop sunumunu yapmaya kalkıştı!! Düşün!!
Hoşçakal!
ıtır,
uçak imecesi :p
ben cem bebekken ona doktor bulmaya çalıştığım dönemde pek çok doktorun muayenehanesinde çocuklara lolipop verdiğine şahit oldum. bağdat caddesi'nde, nişantaşı'nda tavsiye üzerine gittiğimiz son derece kazık bedeller ödenen markalı doktorlardı bunlar, sigorta olmasa gitmeyeceğimiz yerler. maalesef hiçbirinden mutlu ayrılmamıştık, lolipop da tüy dikiyordu yaşadıklarımızın üstüne zaten.
oy oy oy.. yazdıklarınıza sonuna kadar katılıyorum...ama uygulamak isterken yılıyor insan.. hele eşin çoğu zaman aynı fikirde değilse senin rahat olmamakla sıkmakla suçluyorsa ve onun ailesi de sneinle dalga geçiyor laf sokuyor sana gıcık oluyor tavır alıyorsa :(( bıraktım çevredekileri parktakileri komşuyu vs yi... benim sinir sistemim bozuldu zaten artık...
love and smile,
park, bahçe, tren, uçak neyse de yakınlardan destek görmemek çok kötü hakikaten. cem küçükken ben de yaşıyordum bazen büyüklerle. bir kereden ne olacak, çocuk hiç çikolata yemeden mi büyüyecek, siz yediniz de ne oldu, sebzeyi ordan değil de burdan alsan ne olacak vs. ben abur cubur almadığım zaman hiç yememiş olmuyor ki, zaten bir yerlerden sızıyor hayatımıza, o da fazlasıyla yeter bence. almıyorum desem de işte bir beyoğlu'na gitmişiz cem'le, hacı bekir, mado, başka bir yerde çizkek... hepsini de ben aldım buyrun, yetmez mi?
:) birkaç kere lokantadan bize de verdiler lolipop, yaban onun yenilecek bir şey olduğunu anladı ve yemek istedi, engel olmadım ama üç yalamadan sonra lolipop buhar oldu, elinden aldım yani.. Eğer lolipop benim yanımdayken verilirse engel oluyorum ama Tekin herhalde insanların kırılacağını düşünüyor, o hayır demiyor, bir de klasik, 'şeker yemeden büyüyen çocuk mu olur' diyor bana,, biz kendimizi düzeltemiyoruz, onu da bozmayalım diyorum. 4 yaşına kadar alışıyormuş tatlara, sonra hep arıyormuş,, aklımda öyle kaldı, en azından dört yaşına kadar gümrük olacağım,, biri 'çocuğunuza çikolata verebilir miyim?' Diye sorduğunda ona sarılasım geliyor, alerji nedeniyle soruyoralrdır belki ama olsun,, çocuklar böyle şeylere seviniyor ve büyükler de sevgilerini böyle gösteriyor,, tatilde yaban hiç bir şey yemezken Tekin ona kahvaltıda kek alıyordu, hiç olmazsa kek yiyormuş,, ama böyle böyle şeker bağımlısı oluyoruz,,,
Bir de lokantalarda çocuk menüleri var, ben mis gibi yemekler yiyeceğim, çocuğuma patates kızartması, fish Finger, makarna, hamburger yedireceğim.. Ama anladım bunu da hakikaten yaban da tam bunları yemek istiyor,, bazen sadece patates kızartması ve spagetti yemesine ses etmiyorum, çünkü sonraki öğünlerde başka şeyler yemeyi tercih ediyor, evde olsak kontrol benim elimde, pişirmem olur biter ama tatildeyken dışarıdaki yiyeceklere mecburuz..
Barış
Yaban Youtube dan BBC earth unplugged baby animals belgeselleri izliyor, her biri 2-3 dakikalık, bir de barefoot books un animasyonları var yine Youtube da, ben bile severek izliyorum, yalnız çok fena bağımlısı oldu, her bilgisayar gördüğünde izlemek istiyor hatta kitap okurken tilki diyeyim ya da penguen ,, hemen aklına baby animals geliyor, tableti aramaya başlıyor salonda..
Siz ne izliyorsunuz belgesel olarak? Ben henüz çizgi filmlere başlamadım, belgesel bile bağımlılık yapıyorsa gerisini düşünemiyorum :)
Barış
evet barış, böyle böyle şeker bağımlısı oluyoruz. ondan sonra o gün tatlı yemediysen bir şey eksikmiş gibi hissedip geceleri tatlıya abanmak istiyorsun. ama bünyeyi tatlı yememeye alıştırdığında da tatlı görmeye dayanamaz hale gelebiliyorsun.
tatlıya alışınca vazgeçmek zor ve acılı bir süreç, irade gerektiriyor ve çocuklar için bu zor. ne kadar az veya yok o kadar iyi.
tatil demişsin. biz tatilde de adam gibi yesinler diye 6 senedir aynı yerde tatil yapıyoruz. muhteşem günlük ev yemekleri, mavi bayraklı deniz, no music, no animation, no swimming pool, no boktan açık büfe yemekler, no alles inclusive. gelin sizi de oraya götürelim bi yaz. yer: assos'ta bir köy.
rüya'nın izledikleri ile ilg. bir post yazmayı düşünüyorum. anlatacağım. öperim yaban'ımı ne kadar büyümüştür, ahh ah. yaban, çok sevdiğim bir çocuk, nevi şahsına münhasır.
kapıdan kovsan bacadan giriyor bu şeker denen illet. Chocolat Stella var, organik çikolata, onda soya lesitini yok, Green Dream'den de az bişey daha ucuz. Denk gelirsen deneyebilirsin. ben de oğlumu 3-4 yasina kadar gayet püriten yetiştirmeye çalıştım ama arkadaş doğumgünleri, büyük anne büyükbabaların sevgi gösterileri (!) sayesinde her bir şeyin tadını öğrendi. cips, sosis, ketçap mayonez ve ne kadar iğrenç şekerli şey varsa seviyor ki bunların hiç birini bir defa bile marketten alıp eve getirmişliğim yoktur. Ha seviyor da noluyor evde bulamıyor, dışarıda bulursa yumuluyor. artık yemediği kar şeklinde yaklaşıyorum. kız ise feci talıcı ama o da evde pek paketli abur cubur bulamadığından kuru kayısı, üzüm, evde yapılmış kek-kurabiyeye talim. Çikolata, pasta falan bulursa asla affetmiyor yalnız. İlerid ellerine harçlık falan verince neler yiyecekler meçhul.
rüya çok büyümüş bu arada, nasıl tatlı olmuş.. beyoğlu güzeli..
Elimden geldiğince hazır gıda vermemeye çalışıyorum, ama evet dışardaki saçma sapan ikramlar çok bıktırıcı, alerji fikri çok cazip geldi şimdi ama açıkçası beni asıl zorlayan oğlumun ikramları reddetiğimizdeki ağlama seansları, onu yatıştırmak pek mümkün olmuyor ve henüz anlattığımda anlayacak yaştada değil. Bu tür durumlarda ne yapıyorsun merak ettim. Yani ısrarcı davrandığında.
jasmingreentea, rüya büyüdü evet, beni de şaşırtıyor hali, sanki ben yoktum büyürken yanında, hakkaten böyle geliyor bazen :)
valla harçlık verince almayacakları bir duruma gelmeleri benim hayalim ama hayaller her zaman gerçek olmaz :p zaten okulda kantin olmamasını da bu yüzden çok önemsemiştim. tek bildiğim, ben cem'in yaşındayken harçlığım vardı ve her allah'ın günü okulun ordaki bakkaldan bir şey alıp yerdim. cem şimdi artık pek meraklı değil ama rüya bayılıyor, keşke olsa da acıktıkça hep abur cubur yese hiç yemek yemesi gerekmese...
güneşli günler,
bir kere ikramın olduğu yerden uzaklaştırıyorum. bazen kucağıma alarak, zorla yani :( bir müddet ağlamasının bitmesini bekliyorum, ağlıyor son hız. zaten o kadar kızmış oluyor ki bana, müdahale edemiyorum bile, bekliyorum. ağlaması biraz hız kesince yaklaşıp bir şeyler söylüyorum ortama, duruma göre, konuyu değiştirmeye çalışıyorum ya da ilgisini çekebilecek bir şey gösteriyorum vs. kimi zaman işe yarıyor, kimi zaman yaramıyor. yaramadığı zaman sinirlendiysem "yeter artık kızmaya başlıyorum daha fazla uzamasın bu" gibi bir şeyler söylüyorum. bazen işe yarıyor, bazen yaramıyor.
ilk anlattıklarım her zaman yapmaya çalıştığım ama bazen o kadar yorgun olabiliyorum ki ya da uykusuz, halsiz vs. ikramı içimde fırtınalar koparak kabul edip kimseyle hiçbir mücadeleye girmiyorum, kolaya kaçıyorum. orda ne kimseye laf anlatmak, ne rüya'yı avutmak, bu sefer de kendim daralıyorum, ne yapalım. zor. kaçaklar her zaman oluyor, tamamen engellemek imkansız. önemli olan eve hiç sokmamak, onu yapmak en kolayı zaten, almıyorsun bitiyor.
Post a Comment