Monday, November 4, 2013

keşke bir öpüp koklasaydım :: geride kalan aileler 12 eylül'ü anlatıyor


kitabın "çocuklar" başlıklı ilk bölümünde 12 eylül darbesi nedeniyle aileleri parçalanan, anne babalarından uzak büyüyen çocukların hikayeleri yer alıyor. bugün bu çocukların çoğuyla aynı yaşlardayım. o korku döneminden hatırladıklarım: o sene okula başladığım, televizyonda, evlerde, her yerde kenan evren. sadece konuşulanları duyuyorum, bir anlam veremiyorum, neyi kime söylememem gerektiğini bilmiyorum ama yine de sıkı sıkı tembihleniyorum "hayır dediğimizi kimseye söyleme sakın. bu konularda konuşmak yok."

babası gözaltına alındığında 5 yaşında olan 1975 doğumlu deniz erdem'in anlattıklarından:

"...
Seni besleyen tek şey bu hayatta: sevgi ve yaşama tutunmak, bir de güven duygusu ve adalet hissi. Bence insanı ayakta tutan en önemli şeylerden biri adalet kavramı, değeri ama bu değerden yoksunuz. 12 Eylül sürecinin en büyük sorunlarından biri zaten bu, o haksızlığa uğramışlığın bir şekilde çözülebilmesi için senin adaletle yüzleşmen ve adil süreçle karşılaşman lazım, hakkının teslim edilmesi gerekiyor ama bu hak teslim edilmek yerine yok sayılıyor ve sen sanki bunları yaşamamışsın, dünya ya da Türkiye bunları yaşamamış gibi bunlar hasıraltı ediliyor.

Dolayısıyla bireysel bir yolculuğa dönüştü sonrası, kendini var etme, ayakta kalma yoluna. Bunun için de eski değerleri yıkıp kendi değerlerimi, kim olduğumu yeniden yaratma süreci başladı. Gerçeği bulmak dediğim şey o. Ben o gerçekle bağlantımın kopması hikayesine çok önem veriyorum. Çünkü insanın, sonradan öğrendiğim en temel şey, kendiyle bağlantısının yolu, o hakikatten geçiyor. Kendi içinde hakikati, hakikat dediğim şey ise kişinin sadece hissettiği, o anda olan şey neyse onu hissedebilmek. Onun yerine bir şey koymadan yaşayabilmek ama ben hayatta kalma yolu olarak sahte bir kimlik yarattığım için bunu yıkmam ve gerçek acıyla, içerde olup bitenle yüzleşip bunu ifade etmem gerekti. Bu da bayağı uzun zamanımı aldı.

(...)

Bir de toplumsal olarak, Türkiye olarak bu toprakların temizlenmesi için sadece bu dava değil, Maraş, Diyarbakır Cezaevi'nde yaşananlarla, birçok tarihi, 6-7 Eylül'ü de katabiliriz bunun içine, yüzleşilmesi gerekiyor. Bunlarla yüzleşilmeden, insanların yaraları iyileşmeden ileriye adım atılamayacak. Çünkü bunlar devrediliyor. Hala biz, Ermenilere yapılan soykırım mıydı, değil miydi konuşmaları yapıyoruz. Bir tanesi de dönüp ne oldu yani, ne yaşandı ve bunun için ne yapılabilir, bu süreç için başka türlü katkıda nasıl bulunulabilir diye bakmıyor. Hala soykırım mı değil mi tartışması yaşıyoruz. Bu devam edecek kabul edilmediği sürece. Birilerinin acılarına dönüp bakmadığımız sürece. Ancak süreci benim gibi yaşamamış birine, o dönem farklı politik görüşü olan insanların çocuklarının acısına da dokunduğumda iyi bir şeyle sonuçlanacak. Çünkü o zaman sistemli bir şekilde aynı şeye maruz kaldığımızı göreceğiz aslında. İnsanlığımızla bir araya geleceğiz. Bu topraklar o zaman toplumsal travmalarından özgürleşecek."

sf. 95, sf.102

*
Tüyap İstanbul Kitap Fuarı'nda:


2 comments:

Leylak Dalı said...

Kitaptaki öykülerden birinin sahibi arkadaşım. Aradan yıllar geçse de travmayı hala atlatamamış.
Çok etkiledi beni bu kitap çok...

gezilecek yerler said...

Teşekkürler paylaşımınız için, okumam lazım bu kitabı..