Odamın penceresinden dışarı bakınca sarmaşıkların arasında güçlükle seçilen şu cılız ağacı görüyor musunuz?
O cılız ağacın dalındaki elmayı görebiliyor musunuz peki?
Ben de göremiyorum. Oysa dün akşamüstü görebiliyordum. Kırmızıydı, parlıyordu, harika görünüyordu.
Bu sabah baktım, elma yok. Ağaç bir yükseltinin üzerinde, merdiven olmadıkça erişilebilecek bir noktada değil. Dün bu ağacın incecik dallarından birinde sallanan o tek elmaya öyle şaşırmıştım ki bir fotoğrafını çekeyim diye düşünmüştüm.
O sırada odada yazlıkları kaldırayım, kışlıkları çıkarayım, küçülenleri yeni sahipleri için ayırayım gibi işlerle meşguldüm. Fotoğraf makinesi salondaydı, işleri bırakıp salona gitmeye, dev makineyi ayarlayıp iyi bir fotoğraf çekmek için uğraşmaya üşendim, yarın sabah ışık iyiyken çekersem daha güzel olacak diye kendimi rahatlattım. Oysa telefonum orada masanın üzerinde duruyordu ama o güzel elmanın fotoğrafı hiç telefonla çekilir miydi?
Sabah oldu, hani elma nerede? Makine burada, ben buradayım, ışık güzel ama elma yok. Düşmüş, gitmiş. Dün orada bir elma vardı ve çok güzeldi, bugün yok.
Yukarıdaki fotoğrafları telefonla çektim, salona gidip makineyi yine almadım ama dün fotoğrafını çekemediğim elmayı unutmak istemediğim için bu kez üşenmedim, onu anlatmak için salona geldim. Aklımdan sonra yazarım diye geçmedi mi, geçti ama önce işimi bitirmeyi bekleseydim elmayı kaybettiğim gibi anlatmak istediklerimi de kaybedecektim büyük ihtimal.
İlerleyen yaş konusuna bugüne dek farkında olmadan ne gibi anlamlar, nasıl dönülmez akşamlar yüklediysem, 40 yaşında olmak ya da durup gençliğimi, öğrenciliğimi hatırlamak da buna benzer şeyler hissettiriyor. Neyse ki Eddie Vedder'ı dinleyerek bunlardan bahsetmenin de güzel bir tadı var. Elmayı tadamadık, belki benden başka kimse de göremedi ama arkasından yazdıklarımı birkaç kişi okuyacak :)
Şu anda bu albümü dinliyorsunuz:
Şu anda bu albümü dinliyorsunuz:
5 comments:
ben okudum :)
Yazıyı okumadan elmayı aradım.Bulamadım. Yazıyı okudum, elmayı bildim.
Ben de okudum, sonunda yazmış diye sevinerek.
ben de okudum ve into the wild filmini de çok severim, yazık ki şu an dinleyemiyorum, belki akşama...
ben de okudum.
kareli gömlekleri götümüze bağladığımız dönemlerden ve eddie vedder'e uzaktan yeşillenen, hasetlenenlerdenim.
Cem'i de, kardeşini de takip edenlerdenim.
Post a Comment