bugünlerde tuba çandar'ın hrant kitabını okuyorum. en yakınlarının anlattıklarından ve kendi yazdıklarından hrant'ı tanıyorum. bu etkileyici yaşam öyküsünü, kitabın müthiş kurgusunun da sayesinde elden bırakmadan okumak istiyor insan ama ne mümkün, günlük işler sürekli bölüyor okumamı. buraya pek uğramadıysam, biraz da sadece kendim için yakaladığım kısıtlı vaktimi kitaba ayırdığımdan. şimdi bir alıntı yapıp okumaya döneyim:
"... şöyle bir düşünün Allah aşkına. Kaçta kaçımız hayatta istediğimiz, sevdiğimiz bir dalda eğitim görebildik, yüzde kaçımız mecburen bir yer kazanmış olduğumuz için okumak zorunda kalmadık?
Haydi kendimi ve benim kuşağımı bıraktım ama bu açıdan sanıyorum üç çocuğuma da muhtemelen büyük özürler borçluyum. Hem kendi adıma hem de onları teslim ettiğim eğitim sistemimiz adına. Bu özrün ezikliğini şimdi küçük kızımı yüksek okulda görsel tasarım bölümüne kaydettirdiğimizde çok daha fazlasıyla yaşadım. Meğer fotoğrafçılık hayatta en sevdiği ve arzuladığı alanmış. Yuh olsun bana ve onu teslim ettiğim eğitim sistemine ki onun bu eğilimini erken yaşlarda yakalayamadık ve önünü açmadık. Fark etseydim eğer ona fotoğraf kitapları almaz mıydım her fırsatta. Ona yeni yeni makineler taşımaz mıydım her doğum gününde. Onun elinden tutup da Ara Güler ustanın yanında yeri süpürmesi için çırak vermez miydim?
Yuh olsun bana, yuh olsun bizlere!" (sf.276)
Thursday, May 5, 2011
Subscribe to:
Post Comments (Atom)
3 comments:
almak istediğim kitaplrdan dı.
en kısa zamanda temın etmelıyım.
Bu kitaptan haberim yoktu iyi oldu sayenizde gördüm. not aldım.. teşekkürler yasemin..
Form doldururken, "Mesleği?" bölümüne her seferinde yazacak şey bulamayıp, bocaladığımda, diplomamdaki "filolog" kelimesinin meslek yerine geçip geçmeyeceğini düşünerek fenalık geçirdiğimde aşağı yukarı hep aynı şeyler geçiyor aklımdan..
Post a Comment