Wednesday, June 27, 2012

apartman annesinin tatil sevinci

istanbul'da ikinci günümüz. yerleşme işleri sürüyor. çocuklar evi ve oyuncaklarını özlemişler, şimdilik sıkılmadan takılıyorlar. bir yandan tatilden dönen çamaşırları yıkayıp yerleştirmeye çalışır diğer yandan bu haddinden uzun tatili nasıl geçireceğimizi düşünerek kendi kendime dertlenirken öğlen saatlerinde cem'in okuldaki yakın arkadaşlarından birinin annesi aradı. onlar da yazın büyük bölümünü istanbul'da geçireceklermiş, "çocukları görüştürelim" dedi. evler de yakın, o la la! okuldan konuştuğum hemen herkesin istanbul dışında uzun yaz planları vardı, birden nasıl sevindim anlatamam. telefonu kapatınca hemen cem'le ada'yı yatılı ağırlama planları yaptık. ada okul tatil olmadan evvel bir gece bizde kalmayı çok istemişti ama olmamıştı;  nasıl mutluyum, ada isterse bütün yaz bizde kalabilir.

sıcak henüz kavurmuyor. evde iş peşinde koştururken bazen terliyorum ama serinlemek için bir duş yetiyor. gece ise balkon çok serin. bugün yapabilirsem gidip kitaba takılan lambalardan alacağım, o zaman gece çocuklar uyuduktan sonra balkonda kitap okuyabilirim. yaz gelsin diye dört gözle bekleyenleri anlamakta çok zorlanıyorum. yaz, sıcağıyla, hareketi, parlak ve göz alıcı renkleriyle çok yoruyor beni. hiç yaz insanı olmadım, sonbaharı kışa yaklaştığımızın müjdecisi olduğu için seviyorum ama asıl mevsimim kıştır benim.

açık duran mutfak penceresinden konuşmalar çalındı kulağıma: "yağmur geliyor." doğru mu bu? yağmur dedikleri bir insan ismi değilse... "çamaşırları topluyorum." a-ha, yağmur yağacak diyormuş demek! keşke yağsa, yaz yağmurlarına bayılırım. sabah çarşafları değişirken bu mevsimin en güzel yanının nevresimlerden kurtulmak olduğunu düşünüyordum, sadece çarşafları ve yastık kılıflarını değiştiriyorsun tamam, oysa nevresim değiştirmek ne zordur, şimdi yazın sevdiklerime yaz yağmurlarını da eklemek istiyorum. yağ yağ yağmur...

*

bir insanı anlamak istiyorsan gökte üç ay eskiyene kadar onun ayakkabılarıyla dolaşmalısın. 
(kızılderili atasözü)


sabah verilmek üzere bir kenara ayırdığım cem'in küçülen botlarını ele geçiren rüya'nın kendi haline gülüşü.


*

bu blogda "yaz":


http://cemuyurken.blogspot.com/2009/06/yazz.html

*

son dakika notu: akşam çocukları mahallemizin parkına götürmüştük ki ne görelim, parkta açıkhava sineması! beşiktaş belediyesi yaz boyunca park etkinlikleri düzenliyormuş. umarım daha çok film gösterilir de haftada en az bir gece gidip izlerim. ferzan özpetek'in şahane misafir filmi vardı bu gece. ben (yine) yalnızca yarısını izleyebildim. film vizyona girdiği zaman gittiğimde, artık nasıl bir yorgunlukla evden kaçıp kendimi sinemaya atmışsam, tam uyuklamaya başladığım yerde, bu kez de cem'in ısrarıyla parktan ayrılıp dondurma yemeye gittik. aklım ağaçların altında serin serin izlemeye başladığım filmin diğer yarısında kaldı.

6 comments:

NÜKHET said...

Rüya'nın gülüşüne bayıldım.))Maaşallah.
Nükhet

Leylak Dalı said...

Valla ben de bayıldım, ne şirinliktir o :)

Anonymous said...

Ben de, ben de bayıldım. Sabah sabah beni de gülümsetti. :)

polente said...

hoşgeldiniz Yasemin, Rüya ne kadar büyümüş :)

Itır said...

senin kadar sakin yazmamışım ama bak bu da benim "yazı sevemedim" yazım..kesinlikle ben de kış insanıyım..Rüya çok tatlı bu arada :)

http://www.ardatotisi.blogspot.com/2012/06/dr-dr-da-dr-drrr.html

serpil said...

Çok tatlı :)