Thursday, July 4, 2013

Hayat ne tuhaf!

Hayat ne tuhaf! Bazı çatlakların içine insan davranışları sızıyor ve orada birikiyor. Sonra da kötü kokular yükseliyor hayatın çatlak yerlerinden, zayıf yerlerinden.


Herkes Herkesle Dostmuş Gibi, sf. 47

*

barış bıçakçı'nın kitabını tatildeyken okudum. bu kitap beni diğer kitapları, daha doğrusu öyküleri kadar sarmadı ama bundan önce okuduğum daha sonra yazılmış romanlarındaki karakterlerle, yazarın ilk kitabının satırlarında karşılaşmak şaşırtıcı bir deneyim oldu. geçen yıl geçirdiği motosiklet kazasında genç yaşta ölen seyfi teoman'ın filme uyarladığı bizim büyük çaresizliğimiz'deki çetin ile ender ve sinek ısırıklarının müellifi'ndeki nazlı ile cemil kendi romanları yazılmadan evvel bu kitabın içinde yaşıyorlarmış. ayrıca kitaptaki karakterlerden birini de hisardan ahmet'e benzettim ama o kitabın yazarı barış bıçakçı'nın birlikte şiir kitabı çıkardığı arkadaşlarından hüseyin kıyar'dı.

roman üslubu ve ankara'da geçmesi itibariyle sevgi soysal'ın yenişehir'de bir öğle vakti'ni hatırlatıyor. doğrusu benim için bir ankara romanı varsa o da okumaktan hiçbir zaman bıkmayacağım yenişehir'de bir öğle vakti'dir. bu kitabı ne zaman hatırlasam burnumun direği sızlar; öyle sevmiş, öyle soluksuz okumuştum ki derslerde sıranın altından, geceleri evde ders çalışıyorum diye masa lambasının ışığında, defterlerin arasından. en güzeli de o ilk okuyuşumdu; formalı, at kuyruklu, dizaltı çoraplı, ergen halimle tanışmam sevgi soysal'la. baskısı o günlerde tükenmiş olan kitabı bundan neredeyse 25 sene evvel tek kitapçısı olan bir taşra şehrinde nereden duyup da okumayı o kadar çok istediğimi ve ne zorluklarla bulup aldığımı bir ara anlatırım artık.  

*





7 comments:

Leylak Dalı said...

Yenişehirde Bir Öğle Vakti konusuna sonuna kadar katılıyorum. Ben de üniversitenin ilk yıllarında idim. Ankara'da yaşayan biri olarak çok etkilemişti beni ve Sevgi Soysal hayatıma hiç çıkmamacasına girmişti, ne yazık ki çok erken gitti :( En az 5 kere okudum ve şu aralar tekrar okumayı düşünürken sizin hatırlatmanız daha da hoş oldu. Bende artık okunmaktan dökülüp yıpranmış ilk baskı var hala, sayfalarını koklayarak yeni baştan okuyacağım ve Ankara'nın o yıllardaki asude günlerini özlemle anacağım.
Barış Bıçakcı candır,tek geçerim. Peki Mahir Ünsal Eriş'i okudunuz mu?

Kuskus said...

ah sevgi soysal. ben de üniversitenin ilk yıllarında okumuş ve bayılmıştım yenişehir'de bir öğle vakti'ne. kitapları 2 kez okumam pek, nadiren okuduklarımdan biridir bu kitap ve yine bile okuyabilirim. sonrasında tüyap'tan gidip alabildiğim kadar diğer kitaplarından da aldım ve hatta biyografisi olan sevgi soysal:yaşasaydı aşık olurdum adlı kitabı da okudum. tante rosa da çok güzeldir. barış bıçakçı'yı çok merak ediyorum ama okuyacak öyle çok şey var ki...

yasemin said...

leylak dalı, bendeki 6. baskıymış. kitap çok eskidi. zaten 2. el olarak almıştım sonra sınıftaki çoğu arkadaşımı okumaya zorladığım için iyice dökülecek hale geldi. okuyan herkes sevmişti bu kitabı. bir de sessiz ev vardı o dönem aramızda elden ele dolaşan. neyse kitap şu an dağılmasın diye şeffaf plastikle kaplı :) bilgi'den çıkan baskıların kapağını çok beğeniyorum. bendeki diğer sevgi soysal kitapları da bilgi'den, bütün kapaklar çok güzel.

evet, m.ü.eriş'in iki kitabını da okudum hatta buraya da alıntılar ekledim.

http://cemuyurken.blogspot.com/search?q=eriş

Kuzununannesi said...

ne kadar farklı sevmemıssınnn ama bıtmıs bıle bu cok guzel. ankarayı sevmıyorum ben yanı sevemedım bılmıyorum kasvetlı haavsı memur zıhnıyetı mı ne anlayamadım ...

yasemin said...

kuskus, evet biyografiyi ben de okumuştum. tante rosa, ikinci okuduğum kitabıydı. yıldırım bölge kadınlar koğuşu'ndan çok etkilenmiştim. doğru zamanda karşıma çıkan kitaplar bunlar. yıldırım bölge'yi bir arkadaşımın babasının kitaplığında bulup okumuştum. o zamanlar şimdiki kadar kolay değildi bir kitaba ulaşmak, hele de taşradaysan. okunacak çok kitap, doğru. kitap uzun, hayat kısa.

yasemin said...

kokoş kelebek, kitap pek sarmadı, yine de okuduğuma memnunum. b.bıçakçı'nın öykülerini çok seviyorum ben, sinek ısırıklarının müellifi de iyiydi gerçi. ankara'yı severim ama orada yaşayacak kadar değil. eskiden daha güzel bir şehirdi, melih'ten önce.

serpil said...

Yasemin aynı anda aynı yazarı okumuşuz. Ben de Bir Süre Yere Paralel Gittikten Sonra'yı okudum, çok sevdim. Barış Bıçakçı'nın okumadığım tek kitabı Veciz Sözler. Herkes Herkesle Dostmuş Gibi dışındakileri çok beğendim ben de.